Kimse masum değil

"AKP iktidara geldi, ilk iş olarak saçını başını düzeltti, sonra da yandaşları beslemeye başladı. En önemli örneklerinden biri de Deniz Feneri’dir. Bu konuda sorular sorduk, konuşmalar yaptık, hiç tınmadılar" diyor eski CHP Milletvekili Berhan Şimşek:

Haberin Devamı

Deniz Feneri, nelerden faydalanıyor

"Bakanlar Kurulu’nun 20.10.2004 tarihli 8278 sayılı kararı ile Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ne kamu yararına çalışan dernek statüsü verilerek bu yolla derneğe, vergi indirimi ve vergi muafiyetinden yararlanma olanağı sağlandı. Kamu yararına çalışan dernek statüsü verilen dernekler, kültür ve eğitim amacı taşıyan faaliyetleri için KDV istisnasından, Veraset ve İntikal Vergisi muafiyetinden, gayrimenkul ve sair ayni hakların tescilleri ve şerhi gerektiren işlemlerden, harç ve sahip oldukları bina ve araziler için emlak vergisi muafiyetinden, damga vergisi istisnasından yararlanmaktadırlar.

O zamanki tespitlerime göre, 17.4.2006 tarihine kadar Bakanlar Kurulu kararıyla 13 derneğe daha bu hakları vermişlerdi.

Bu arada Milliyet’ten Melih Aşık’ın 5.7.2006 tarihli köşesinde Deniz Feneri Derneği Suşehri (Sivas) şubesinin yaptığı yardımların AKP’nin yardımı gibi gösterildiğini anlatan muhtarların yazısı çok ilgimi çekmişti. Yani AKP’nin kıyağı, AKP propagandası olarak dönüyor; al gülüm, ver gülüm...

Deniz Feneri’nin daha o zaman AKP ile organik bağının bilindiğini söyledim, bu konuda önergeler verdim.

Başbakan’a ve Maliye Bakanı’na Deniz Feneri ile ilgili sorular yönelttim. Cevaplarda açıklık yoktu.

2.6.2006’da, ’Deniz Feneri’nin yıllık kazancını; buna karşılık muafiyetten ötürü alınmayan verginin ne kadar olduğunu’ sordum. Maliye Bakanı Unakıtan’ın cevabı ilginçti:

’Bunun Maliye Bakanlığı olarak hesabını biz yapamayız.’

Maliye Bakanlığı, Deniz Feneri’nin ne kadar vergiden muaf olduğunu bilmez görünürken, Alman yargısı ise din üzerinden kadife eldivenlerle iz bırakmadan yapılan soygunu belgeleriyle 1.5 yılda ortaya çıkarıyordu. Darısı Türkiye’ye...

Durmak yol, yolmaya devam anlayışı sürüyor; ’Ahtapotun Kolları Partisi’ tarafından..."

Deniz Feneri konusunda kimse masum değil.

ERBAKAN’DAN ÇALDILAR

Okurlarımız hatırlatıyorlar:

Tayyip Erdoğan belediye başkanı olduğunda, Erbakan kendisini Almanya’ya göndermedi mi? Ankara’da da TV almak için Melih Gökçek’e giderek temaslar yapmadı mı?

Bu konuda çok şeyler yazılmalı.

Erivan gezisine tepkiler

CUMHURBAŞKANIMIZ Erivan’a gidecek. Umarız ki bu ziyaret gerçek anlamda güzel şeylerin başlangıcı olur. Yani: 1- Ermenistan soykırım iddiasından vazgeçer ve de Adana-Hatay yöresinde kendi yaptıkları soykırımı kabul ederler. (Dr. Ulvi Keser’in ’Ermeni Doğu Lejyonu’ kitabını tavsiye ederim.) 2- Karabağ sorunu çözülür. Zira gerçek dostluk belki de bunlardan sonra kurulacaktır. İzleyip görelim. Ama Gazi M. Kemal Atatürk’ün bir sözünü anımsatmak istiyorum: "Düşmanım, düşmanlığından vazgeçinceye kadar, ben de onun amansız düşmanıyım." Arzu KÖK

ŞİMDİ
anladınız mı AB’nin "Talat Paşa Komitesini kapatın" denmesinin sebebini. Şimdi Talat Paşa Komisyonu’nun üyelerinin çoğu Ergenekon’dan ötürü hapistedir. Ciddi bir devlet, sınırlarını tanımayan devletin ayağına gitmez. B.ESİNOĞLU

Biliyor musunuz

İP Genel Başkan Vekili M.Bedri Gültekin’in ’Alman interpolunden ve igili Alman makamlarından Türkiye’den kimler için inceleme ve soruşturma talep edildiğini, RTÜK üyeleri Şaban Sevinç ve Mehmet Budak’ın soruşturma talepleri üzerine hangi işlemin yapıldığını, Deniz Feneri hakkında ’kamu yararına çalışan dernek statüsü’nün geri alınıp alınmayacağını’ sorduğunu... TÜRKİYE Komünist Partisi’nin (TKP)), 10 Eylül 2008 tarihinde, partinin 88. kuruluş yıldönümü nedeniyle Bostancı Gösteri Merkezi’ndeki etkinliğin duyurusunu yaptığı ’88 yaşındayız’, ’Yankee Go Home’ ’Memleketi liboşa, yobaza, yankiye bırakmayız 88 yaşındayız-TKP’ yazılı afişlerin valilik tarafından yasaklandığını...

Birkaç söz ve soru

’İBADETLER günümüzün koşullarına uyarlanamaz mı?’ (2.9.2008) başlıklı Reşit Çağın’ın yazısı üzerine birçok çevreden kampanya halinde yürütülen tepkiler geldi... Bazısı küfrediyor; bazısı da bizi öbür dünyaya gönderiyordu! Bazısına ’kara yobaz’ bile denemezdi. Böyle bir yazıya tahammül edilemiyorsa, bu ülkede yobazlık daha da artacak demek ki... Buna karşın ’makul’ olan yazılar da vardı bize gelen. İşte bunlardan biri; Adana’dan Sedat Sert’in:

"Sizler aydın insanlarsınız. Bizler gibi avam değilsiniz. Her yazınızı milyonlar okuyor ve sizden istifade ediyorlar. Onları, doğru bilgilendirmek ve yönlendirmek sizler gibi değerli aydınlarımızın görevidir.

Biz avamlar, dinimizi ilahi kaynaklardan öğrenip, kendimizce yaşamaya çalışan kimseleriz. Dinin sahibi ve kurucusu bizzat her şeyi yaratan Allah’ımızdır. İbadetlerin kural ve şeklini, gönderdiği kitaplarla tarif eder ve gönderdiği peygamberlerle açıklatır. Peygamberler, Allah namına konuşan görevli kişilerdir.

Dolayısıyla dinin kurallarını ve ibadet şekillerini bizzat Allah emreder. Kullar da, iman ediyor ise o kurallar dahilinde ibadetlerini yaparlar.

Eğer sizin (okurunuzun) dediğiniz gibi ramazan orucunu ’sabitlersek’, yani miladi bir aya sabit kılarsak, o zaman Kuran’da "Ramazan ayında oruç tutun" ayetini ne yapacağız?

Ramazan ayı hicri takvime göre adlandırılan senenin ayı olduğuna göre orucu nasıl sabitleyeceğiz?

Eğer sabitlersek, o zaman da "Ey Allahım sen bu dinin emirlerini iyi veremiyorsun, biz kendimizce bir din uydurup onunla amel edeceğiz" demek olmuyor mu?

Dini ibadetlerin vakit ve şekil değişikliğini kullar yapamaz. Yaparsa o İslamiyet değil, başka bir din olur.

Tabii burada bu ibadetlerin vakitlerinin ne hikmetle böyle tayin edildiğinin tartışmasına girmeyeceğim. Anladım ki, bir insan ’aydın’ olmakla ’din’i bilemeyebiliyormuş."

GÜNÜN SÖZÜ

"MİDENİN açlığı değil, kalbin açlığıdır topluma zarar veren.

Oturun bir düşünün, mideniz mi aç, kalbiniz mi?"
H. BİSET

Yazarın Tüm Yazıları