Demek ki onun zihniyeti böyleymiş

İSTANBUL’u bütün dünyaya ne diye pazarlıyoruz? "Medeniyetleri buluşturan şehir" diye değil mi?

Haberin Devamı

Hani, camisi, kilisesi ve sinagogu yan yana olan şehir.

Ne diyoruz başka?

"Hoşgörünün başkenti."

Başbakan AKP’li kadınların önünde ne diyor?

"Kimse kimseye kendi hayat tarzını dayatmayacak."

Şimdi buyurun o "hoşgörü başkentinin" belediye başkanının söylediklerine...

* * *

Berlin bürosundan arkadaşımız Aydın Ulun bu haberi geçtiğinde, Miami’deydim.

İlk tepkim şu oldu:

"Aman dikkatli olun. Böyle bir olay gerçekten olmuş mu, yoksa iddia mı iyice inceleyin. Hemen hükümetle ilişkisini kurup, buna ideolojik bir görüntü vermeyin."

Allah için hem Aydın Ulun hem İstanbul’daki arkadaşlarımız gazetecilik açısından dört dörtlük bir çalışma yaptılar.

Haberin hiçbir eksiği kalmadı.

Nitekim aklı başında herkes otel sahibinin bu ayrımcı uygulamasını kınadı ve "densizlik" olarak niteledi.

Sadece biri hariç...

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş.

Topbaş’ın dün Hürriyet’teki sözlerini hayretler içinde okudum.

Biz bu haberi niye yapmışız?

"AKP’yi zor durumda bırakmak için."

Miş...

Yaptığımız neye benziyormuş?

"Tıpkı bir zamanlar Aczimendilere yaptığımıza benziyormuş."

"Orada bir işletmecinin uygulamasını manşete taşıyıp, Türkiye’de neler oluyor diye beyinleri ve zihinleri bulandırmak istiyormuşuz."

"Bu ülke hepimizin. Verdikleri zararın bir ucu kendilerine de dokunur..."

Muş...

Evet hoşgörü başkentinin belediye başkanının sözleri böyle.

Okurken, "Herhalde Başbakan’a yaranmak istiyor" diye düşündüm.

Ama talihsizliğine bakın ki, bu sözleri, Başbakan’ın o otel sahibi için "Densizlik yapıyor" dediği güne rastlıyor.

Başbakan öyle diyor.

Kültür Bakanı öyle diyor.

Eminönü Belediye Başkanı öyle diyor.

Ama 2010 yılı kültür başkenti olmaya hazırlanan hoşgörü şehrinin belediye başkanı, bu ilkel ayrımcılığı uygulayan otel sahibine tek laf etmeyip, "Bunu niye manşete taşıyorsunuz" diye bize yükleniyor.

Anlayacağınız Başbakan’a yaranma telgrafı bir türlü adresine ulaşmıyor.

* * *

Biz bu haberi verirken kafamızın arkasında AKP’yi zor durumda bırakmak falan yoktu.

"Gavura var, Müslümana yok" diyen bir zihniyeti teşhir etmekten başka bir şeyi düşünmemiştik.

Sonunda otel kendisinin.

İsterse içki satmayabilir de.

Ama ülkemizi ziyaret eden insanların önünde, kendi soydaşına, kendi dindaşına, kendi vatandaşına böylesine keyfi bir dayatmayı yapan zihniyeti teşhir etmek hepimizin görevi değil mi?

O nedenle, bugüne kadar çok medeni bir insan zannettiğim İstanbul Belediye Başkanı’nın bu sözlerini hayretler içinde okudum.

Bu kafa mı bu yükselen mega kenti yönetecek diye de endişelendim.

Keşke basit bir yaranma duygusu olduğuna inansaydım.

Hiç olmazsa, "oportünizm" der geçerdim.

Ama Başbakan bu olayı "densizlik" olarak nitelerken Belediye Başkanı’nın kalkıp bunları söylemesi beni daha fazla endişelendirdi.

Demek ki, onun gerçek zihniyeti böyle diye düşünmeye başladım.

* * *

Öteki taraftan ise hem Başbakan’ın hem Kültür Bakanı’nın olaya bizim baktığımız gibi bakmasına da sevindim.

Neticede onların karşı çıkması daha anlamlı.

Çünkü bir otel sahibinin "densizliği" sonunda onlara fatura edilebilirdi.

Neyse, artık en azından faturayı kime kesmemiz gerektiğini çok iyi biliyoruz...

Yazarın Tüm Yazıları