Bunu söylemenin zamanı geldi

AŞAĞIDA okuyacağınız yazı, türban tartışmasının başladığı günden beri en önem verdiğim yazılardan biridir.

Bilinçli ve kasıtlı olarak geciktirilmiş bir yazıdır.

Zamanlaması dikkatle seçilmiş bir gözlemin cümlelere dökülmüş halidir.

Bu yazı, CHP’ye tarihi sorumluluğunu hatırlatan bir mesajdır.

Elbette ki, benim şahsi görüşlerimden ibarettir.

Ama dikkatle okuduğunuz takdirde göreceksiniz ki, bir yazarın naçizane görüşlerinden öte anlamı vardır.

* * *

Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu bildirisinin yayınlandığı günün ertesinde ilginç bir telefon aldım.

Arayan, Avrupa’da yaşayan Türk kökenli tanınmış bir siyasetçiydi.

Neredeyse 4 yıldan beri hiç konuşmamıştık.

O gün, Avrupa Parlamentosu bildirisini destekleyen bir yazı yazmıştım.

Yazıyı çevirtip komisyon üyelerine okutmuşlar.

Avrupa’dan ilk defa dengeli bir ses geliyordu.

Konuştuğum Türk kökenli parlamenter, o gün bana çok önemli bir saptamada bulundu.

Aynen şunları söyledi:

"Aslında çoğu Avrupalı parlamenter bu dengeli düşünceyi savunuyor. Ama bizim en büyük zorluğumuz CHP’den kaynaklanıyor. CHP, Avrupa yanlısı durmuyor. Veya öyle bir izlenim veriyor. Hatta şunu söyleyeyim, CHP’ye en sert eleştirileri sosyalist grup üyeleri yapıyor. CHP’de iyi bir muhatap bulsak, emin olun AB’de bütün Türkiye’yi daha fazla kucaklayacak bir ortak politika oluşabilir."

* * *

Aslında ben de uzun süredir bunu düşünüyordum.

CHP’yi tarihi sorumluluğa davet eden bir yazı yazmayı tasarlıyordum.

Ama önümüzde kurultay vardı.

Kurultayı etkileyecek bir yazıyı yazmak içimden gelmedi.

Deniz Baykal’a da haksızlık etmek istemedim.

O nedenle bu eleştiri yazısını kurultay sonrasına bıraktım.

Çünkü, CHP’yi bu noktaya ancak güçlü bir liderliğin götürebileceğine inanıyorum.

O güç de bugün hálá Deniz Baykal’da var.

Kurultay sonrasında telefon açıp Baykal’ı kutladım.

Şimdi kurultay geçti ve ben ertelediğim duygularımı en açık ifadelerle yazabilirim.

Umarım, önyargıyla değil, laik rejime inanmış bir insanın samimi duyguları olarak okuyup değerlendirirler.

* * *

Olli Rehn’in son günlerdeki açıklamalarını okurken şunun farkına vardım:

Bugünkü CHP yönetimi, tarihi bir vebal altındadır.

"Vebal" kelimesini bilerek seçtim ve sorumluluğunu üstleniyorum.

Baykal yönetimindeki CHP, Türkiye’nin milyonlarca çağdaş, laik, hukuk devleti ve demokrasiden yana insanını, Avrupa Birliği karşısında etkisiz hale getirmenin sorumluluğunu taşımaktadır.

Bugün Olli Rehn, Türkiye’deki laik insanları neredeyse "faşist" kategorisine sokabiliyorsa, Atatürk ilkelerini benimsemiş insanları neredeyse totaliter birer canavar gibi sunmaya cüret edebiliyorsa, bunun sorumlusu sadece o değildir.

Avrupa Birliği’nin karşısına çağdaş, demokrat, liberal, dünyayla bütünleşme yanlısı bir alternatif siyaseti sunamayan CHP, bu sorumluluğun vebalini taşımaktadır.

CHP’yi bir "totaliter ulusalcılığın" cephe örgütü haline getirenler de, 85’inci yılında laik cumhuriyetin kafasına geçirilen bu külah imajının mimarları arasında yer almaktadır.

Bu zihniyet, bütün iyi niyetiyle ve çağdaşlığıyla cumhuriyet mitingine katılan, bu ülkenin en aydınlık insanlarını bile insafsız bir propaganda kampanyasının kurbanı haline getirmiştir.

O milyonlarca insana, "Ergenekoncu" muamelesi yapılmasına cüret eden vicdansızlara kullanabileceği gerekçeyi de bu zihniyet vermiştir.

* * *

Dost acı söyler.

Ama kendisi de bu Goebbelsvari ağır ve vicdansız Ergenekon McCarthyizminin kurbanı olan insanlar, daha da acı söyleme hakkına sahip olurlar.

Türkiye, Avrupa Birliği ile ilişkilerini en kısa zamanda AKP’nin tekelinden kurtarmalı ve Avrupalının önüne, bu ülkedeki tek demokrat kuruluşun AKP olmadığını ispatıyla koymalıdır.

Evet, bu işi Baykal ve arkadaşları yapmalıdır.

Aksi takdirde bu ülkenin en aydınlık, en çağdaş, en demokrat insanlarının, vicdansızlar tarafından laik faşistler olarak etiketlenmesinin vebalini eşit ortak olarak yükleneceklerdir.
Yazarın Tüm Yazıları