Türbanlıya hoşgörülü eşcinsele tahammülsüz

STAR gazetesinin yaptırdığı kamuoyu araştırmasında halkımıza soruluyor:

"Otobüste yanınıza başörtülü biri otursa rahatsız olur musunuz?"

Soruya halkımızın verdiği yanıt şöyle:

Rahatsız olurum: Yüzde 5.2

Rahatsız olmam: Yüzde 94.8...

Ve gazete, yüzde 94’lük ezici çoğunluğa dayanarak hükmünü veriyor:

"Toplum farklı olana saygılı."

Ancak...

Aynı araştırmadan çıkan başka bir sonuç, "Toplum farklı olana saygılı" şeklindeki pişmiş aşa su katıyor...

Şöyle ki:

Araştırma kapsamında şöyle bir soru da soruluyor:

"Otobüste yanınıza her halinden eşcinsel olduğu anlaşılan biri otursa rahatsız olur musunuz?"

Yanıtlar şöyle:

Rahatsız olurum: Yüzde 62.9

Rahatsız olmam: Yüzde 37.1.

Demek ki neymiş?

Türbana tolerans göstermek, farklı olana saygı göstermek anlamına gelmiyormuş...

Ya da...

Türbana hoşgörüyle bakanlar, her farklılığa karşı aynı hoşgörüyü göstermeyebilirmiş.

O halde gazetenin, o başlığı "Toplum farklı olana saygılı" diye atmak yerine, "Toplum türbanlıya hoşgörülü / eşcinsele tahammülsüz" diye atması çok daha uygun düşmez mi?

Sarsıntı notları

NE YAPIYORDUM Çok miskin bir ruh hali içindeydim... DVD oynatıcısına "İhtiyarlara Yer Yok" filmini takıp dalıp gitmek ile "Dindar bir ailenin yükselme hırsıyla dopdolu çocuğunun başından geçen hayli trajik olay"ın anlatıldığı "Bir Amerikan Trajedisi" adlı şahane kitabın ikinci cildine sarmak arasında gidip geliyordum...

NASIL OLDU Sinsice geldi... Ama geldikten sonra fazlasıyla açık sözlüydü: Dört saniyede "Küt" diye vurdu... Ve çok pis sarstı...

NE HİSSETTİM - Mademki, "Ne ölümden korkmak ayıp, ne de düşünmek ölümü"... O halde itiraf edebilirim: Acayip korktum... Soğukkanlılığımı koruyamadım... "Sarsıntı anında yapılması gereken beş şey" aklıma bile gelmedi.

NE YAPTIM Biraz koşuşturduktan ve ilk panik atağı atlattıktan sonra telefona sarıldım... Hayretle gördüm ki bazı vurdumduymazlar, sarsıntıyı hissetmemişler bile!

NASIL RAHATLADIM Televizyonu açtım... Merkez üssü ve deprem büyüklüğü gibi teknik bilgileri aldıktan sonra "adamımız" ve de eski dostumuz Şener Üşümezsoy’un, "Bu sarsıntı, depremin İstanbul’dan uzaklaştığının kanıtıdır" şeklindeki ferahlatan açıklamasına kulak kesildim... Ve acayip rahatladım...

İslamileşme alametleri

"Selam", "Merhaba", "Günaydın" türünden selamlaşma biçimlerinin yerini "Selamünaleyküm" almışsa... Hele bazıları "Selamünaleyküm" ile yetinmeyip, "Esselamüaleyküm" demeye başlamışsa...

Erkeklerde badem bıyık bırakma, gümüş yüzük takma, imam nikahlı ikinci eşe sahip olma, genizden gelen sesle konuşma, yakasız gömlek giyme modası alıp başını gitmişse...

İçkili yemeklerde, "Ben antibiyotik kullanıyorum... Bu yüzden kolalı bir içecek tercih edeceğim" diyenlerin sayısı her geçen gün biraz daha artıyorsa...

"Sosyal inceleme yapacağım" ya da "Ruhumu arındıracağım" şeklinde "entel" arzularla da olsa... Hiç olmayacak kişiler tatillerini "Umre seyahati" yaparak geçirmeye başlamışlarsa...

Gazetelerin magazin ilavelerinde her geçen gün daha çok kadın manken, "Üç vakte kadar kapanmayı düşünüyorum... Bıktım bu hayattan" diye demeçler patlatmaya başlamışsa...

Tehlikenin farkında olmayan bazı sosyetik kadınlarımız, "Aslında türban bana çok yakışır" falan diyerek fantezi yapmaya ya da geyik çevirmeye başlamışsa...

"Dinci falan değilim ama bu otellerde çoluk çocuk daha çok rahat ediyoruz" şeklinde bir gerekçeyle tesettür otellerine gidenler ortaya çıkıyorsa...

Türbana geçit vermeyerek gündeme gelen bir rektör, "Mahalle baskısı yüzünden cumaya bile gidemiyorum" diyerek durumu dengelemeye çalışıyorsa...

"Kısasa kısas" tartışmalarında "Kısasta hayat vardır" şeklinde görüş belirtenlerin, "Ben ipek gömlek giymem" diyen erkeklerin, cuma öğle saatlerinde sessizce sıvışanların sayısı artıyorsa...

Gayrimüslim bir oyuncunun ölümü, bazı gazetelerde, "Şahadet getirdikten iki gün sonra ölen sinema oyuncusu dualarla uğurlandı" diye haber oluyorsa...

"Ne alırsınız?" diye sorulduğunda "Teşekkür ederim, bir şey almayacağım" diye yanıt vermek yerine, elini kalbine götürerek yanıt verenler çoğaldıysa...

Gündelik hayatımızda "Mersi şekerim", "Dilerim her şey istediğin gibi olur" ya da "Kendine çok iyi bakıyorsun" şeklindeki temenni cümlelerini, "Hamdolsun", "Allah mahcup etmesin", "Allah kabul etsin" ya da "Şükürler olsun" şeklindeki temenni cümleleri almaya başlamışsa...

"Hayrünnisa Hanım’ın türbanı çok zevksiz ama Ali Babacan’ın eşi, türbanı kendisine çok yakıştırıyor" şeklinde cümleler kurarak, türban olgusunu kanıksayanların sayısı her geçen gün daha da artıyorsa...

Kalabalıklar önünde konuşanlarda, "İmam-hatip münazara takımı konuşmacısı" gibi konuşma adeti baş göstermişse...
Yazarın Tüm Yazıları