Homo ekonomikus'un dönüşü

BUGÜNKÜ manşetimize bakıp, sakın, "Hürriyet, OYAK’ın, bankasını yabancılara satma kararını eleştiriyor" duygusuna kapılmayın.

Tam aksine, bunun normal bir satış işlemi olduğunu düşünüyoruz.

Tam aksine destekliyoruz. Sadece OYAK’ın eski tavrını hatırlatıyoruz.

* * *

Kim bilir kaçıncı defa yazıyorum:

"Zaman en etkili düzeltmendir."

16 Eylül 2005 günü yayımlanan yazıma ne başlık atmışım:

"Homo ekonomikus’un kimyası."

O günlerde "Türk şirketlerinin Türk şirketlerine satılması" rüzgárı esiyordu.

OYAK yöneticileri de, bu rüzgárı desteklemek için, Antalya’daki toplantılarına, sembolik kırmızı beyaz tişörtler giyerek çıkmıştı.

Hatta salondaki gazetecilere de aynı tişörtlerden dağıtılmıştı.

* * *

O gün yazıma şu cümleyle başlamışım:

"Böyle kırmızı tişört ruhuna sahip bir yönetici ’homo ekonomikus’ değildir.

Yani, bu anlayıştaki bir yönetici ekonomik insan gibi davranamaz."

Arkasından eklemişim:

"OYAK’ın ’Tüpraş milli ellerde kalsın’ zihniyetiyle ihaleye girmesi yanlıştır.

Sadece onun değil, herhangi bir şirketin girmesi de yanlıştır.

Bir şirket, bu işte kárlılık görüyorsa ihaleye girer ve hesabını da bu mantık içinde yapar.

Ama görüyoruz ki
’ulusalcılık’ akımı son günlerde ’homo ekonomikus’un da kimyasını bozdu.

Şirket psikolojilerine
’milli duygular’ gibi subjektif yaklaşımlar hákim olmaya başladığı zaman, ekonomilerin de dengeleri bozulur.

Bunun zararını da sadece şirketler değil, ülkenin ekonomisi görür."

* * *

Malum çevreler aynı şeyleri söyleyecekler:

"Siz Türklere ait değerlerin yabancılara satılmasını mı destekliyorsunuz."

Benim böyle bir meselem yok. "Smart money" (akıllı para) gideceği yolu kendi bulur.

Bu küresel çağda, mallar da para gibi akışkandır.

Bir mal en iyi nerede değerleniyorsa, oraya gider.

Ekonomisinin en çarpıcı gerçeği budur.

Ben bir Türk olarak, elbette, bütün değerlerimizin Türklerin elinde kalmasını arzu ederim.

Ama bir yabancı gelip bu değeri satın aldı diye de üzülmem.

Çünkü sonunda o değer, Türkiye’de kalmaktadır.

* * *

Son 6 aydır, Hürriyet’in üst düzey yöneticisi olarak, TME adlı uluslararası şirketin Hürriyet tarafından satın alınması sürecine katılıyorum.

Rusya dahil 8 ülkede faaliyet gösteren şirketin merkezi Paris’te.

En büyük alt şirketinin merkezi Moskova.

Ve şirketin tamamı halka açıktı ve Londra borsasında işlem görüyordu.

TME çokuluslu bir şirket, ama artık yüzde 70 çoğunluğu Hürriyet’in elinde.

Bu da çağdaş ekonominin bir gerçeği.

Ruslar gelip Türkiye’deki ihalelere giriyor, Antalya’da otelleri satın almaya çalışıyor.

Biz gidip, orada şirket satın alıyoruz.

Mey şirketi, Fransa’da toprak kiralıyor, orada elde ettiği üzümü, Amerika’nın Napa Vadisi’nden getirdiği uzmanın gözetiminde şarap haline getiriyor ve Türk markası altında pazarlıyor.

* * *

Bazıları, "Askerlerin ekonomik hayatta yeri yoktur" diyor.

Ben bu görüşe katılmıyorum.

Ama bir şartla.

Homo ekonomikus’un kimyasını bozmamak şartıyla.

OYAK şimdi bu zihniyete geliyorsa, ne güzel... Doğru yolu bulmuş demektir.
Yazarın Tüm Yazıları