Siyasi partiler acaba yoksulluğa sağlığa, eğitime kafa yoruyor mu?

SİYASİ partilerimizin yoksulluk, sağlık, eğitim gibi alanlarda sosyal politikaları nedir?

Yoksulluğu azaltmaya yönelik programları var mı yok mu?

22 Temmuz’a erken genel seçimlere hazırlanan partilerden bu konuda ben henüz herhangi bir şey duymadım.

Siz duydunuz mu?

Oysa rakamlar ortada.

Resmi verilere göre Türkiye’de 15 milyon yoksul var.

Yoksul olanlar sadece işsizler değil.

Ücretli maaşlı kesimin yüzde 19’u, kendi hesaplarına çalışanların ise yüzde 27’si yoksul.

Kadınlarda bu oran daha da yüksek.

Nüfusun yüzde 20’si "Yeşil Kart" dahil herhangi bir sağlık güvencesinden yoksun.

Eğitim derseniz o da ayrı bir sorun.

Tam da seçim öncesi bu sorunlara dolayısıyla devletin sosyal politikalarına dikkat çeken iki önemli araştırma raporundan söz etmek istiyorum.

Raporları hazırlayanlar, Boğaziçi Üniversitesi "Sosyal Politika Forumu" kurucularından Profesör Ayşe Buğra ile Profesör Çağlar Keyder.

Birinin başlığı "Kamu Sosyal Koruma Harcamalarının Karşılaştırmalı Analizi".

Yani Türkiye’nin kamu sosyal harcamaları AB’ye, Latin Amerika’ya, Kore’ye göre nedir?

Hangi noktada olduğumuzu görmek için önemli bir rapor.

UNDP’nin desteğinde hazırlanan ikincisi ise "Sosyal Yardım Uygulamaları ve Öneriler".

Birinci raporun sunumunu yapan Profesör Buğra iki şeyi vurguluyor:

Devletin kamu sosyal harcamalarıyla ilgili sağlıklı veri yok.

Yoksulluk, eğitim öyle sosyal sorumluluk kampanyalarıyla, hayırseverlikle, gönüllülükle, belediyelerin yardımlarıyla üstesinden gelinecek şeyler değil.

Belki sorunları hafifletir ama kökten çözmez.

Dolayısıyla sosyal politikalar oluşturmak şart.

Tam da bu satırları yazarken dünkü gazetelerde şöyle haberler gözüme çarpıyor.

"Yoksulluk için Gıda Bankası kuruldu".

"Yoksul vatandaşa özel ekmekkart"...

Bunlar yoksulluğu gerçekten azaltabilecek çareler mi Allah aşkına?

Her neyse, sizleri rakamlara boğmak istemiyorum.

Kamu sosyal harcamaları bizde GSYİH’nin yüzde 12.5 civarında.

Komşumuz Yunanistan’da ise tam iki katı.

Önemli bir tespit şu:

Avrupa Birliği üyeliğiyle Yunanistan’ın kamu sosyal harcamaları artmış.

Özetle, Türkiye "yaşlılık", "sağlık" "eğitim" gibi harcamalarda Avrupa’nın hayli gerisinde.

Eğitim harcamalarında ’uçurum’ var

EĞİTİMDE bir arpa boyu yol aldık mı bilmem.

Fazla söze gerek yok.

İki yandaki tablo durumu gözler önüne seriyor.

Toplam kamu eğitim harcamalarında durum o kadar kötü görünmese de kişi başına hesaplandığında "kara tablo" ortaya çıkıyor.

0 ile 19 yaş grubunda kişi başı eğitim harcaması İspanya’da 3 bin 900 Euro, bizde 292 Euro.

Sağlıkta 1.8 milyar YTL tasarruf mümkün

SOSYAL Politika Forumu’nun çalışmalarına değinmişken yine devletin sağlık politikasını yakından ilgilendiren bir çalışmayı gündeme getireceğim.

13 bin doktorun üyesi olduğu sanal bir ortam var.

Hürriyet Grubu’nun sevgili doktoru Gündüz Tezmen’in de üye olduğu "Doktoruz.com".

Bilgi paylaşan, mezuniyet sonrası eğitime katkı sağlayan bir grup.

Devletin bazı ilaç harcamaları kısıtlamasından sonra Doktoruz.com düşünce kuruluşu "İstanbul Ekonomi" ile işbirliği yaparak bir çalışma gerçekleştiriyor.

AB’deki uygulamalar göz önüne alınarak yapılan çalışma şunu ortaya koyuyor:

Reçetesiz ilaçlar devletin ödeme kapsamından çıkartıldığı takdirde 1.8 milyar YTL’lik tasarruf sağlanabilir.

Bu ne demek?

Kanserli hastaların ilaçlarının kısıtlanmaması demek..

Her yıl 300 bin meme kanserinin ya da 360 bin by-pass’ın finanse edilebilmesi demek.

İşte siyasi partilerin yararlanabilicekleri bir çalışma daha.

Sosyal patlama nasıl önlenir?

TÜRKİYE’de devletin ihtiyacı olanlara yaptığı bazı para yardımları var.

Ama bunlar ne yeterli, ne de istikrarlı.

Sosyal Politika Forumu’nun UNDP desteğiyle hazırladığı raporda bunların nasıl daha etkili hale getirelebileceği yolunda öneriler var.

Meselá halen Dünya Bankası projesi olarak uygulanmakta olan "Şartlı Nakit Yardımı"nın bir devlet politikası uygulanması öneriliyor.

Başka bir öneri topluma yararlı faaliyet karşısında "asgari gelire destek" politikası.

Örnek veriyorum.

Eğitimden geçirilecek işsiz gençlere, yaşlılara bakmak, ya da bir mahalleyi güzelleştirmek gibi iş alanları oluşturulabilir.

Böyle bir proje işsiz, toplumdan dışlanmış genç erkeklere yönelik daha fazla.

Zira genç erkekler "sosyal yardım" projelerinde hiç yok.

Şiddete eğilimli gençleri bu tür projelerle hayata kazandırmak neden olmasın?

Sosyal Politika Forumu’nun bu iki değerli çalışması siyasi partilerimize yol gösteremez mi?
Yazarın Tüm Yazıları