Genelkurmay’a Sahap haritası

12-13 Aralık günlerinde Ankara’da gizli bir toplantı zinciri yaşandı.

Toplantının adı şu:

- Türkiye-ABD Yüksek Düzeyli Savunma Grubu toplantısı...

Aralarında özel istihbarat analizcilerinin de bulunduğu 18 kişilik ABD grubuna Pentogon’un önemli ismi Müsteşar Yardımcısı Peter Rodman başkanlık etti. Türk tarafının başkanı ise Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Ergin Saygun’du.

Şimdi bu kritik görüşmenin en önemli başlıklarına gelelim./images/100/0x0/55eb5b6ef018fbb8f8bbf17b

ABD Türkiye’yi yanına almak istediği iki önemli "tehdit merkezi"ni ortaya koymaya çalıştı.

İran ve Rusya...

Ve uzun istihbari bilgiler verildikten sonra ortaya bir harita çıkarıldı...

LONDRA’YI VURUYOR

ABD’li uzman "İran yönetiminin nükleer programı ciddi şüpheler uyandırmaktadır. Nükleer silah kapasitesi olma ihtimali kuvvetli görüyoruz" diye söze başladıktan sonra Tahran’ı merkez alan bir haritayı işaretledi.

Ve 1500 kilometre üzerindeki menzilleriyle Şahap füzelerinin hangi başkentlere ulaşabileceğini saydı.

Tahran’dan atılan bir füzenin Londra’ya kadar ulaşabileceğini söyledi.

Bu füzelerin Berlin’i de vurabileceğini, aşağı tarafta Hindistan’a ulaşabileceğini harita üzerinde anlattı.

Ve tabii füzelerin kimyasal ve başka silahlarla yüklü olabileceğinin teknik detaylarını sıraladı... Önceki gün bu haritanın ve "füze uyarıları"nın yapıldığını çok önemli bir isimden doğrulattım.

Ve şu soruyu sordum:

- Acaba neden Türkiye’nin de bu "tehdit haritası"nda olduğunu söylemediler?

Cevap:

- O zaman inandırıcılığı olmazdı. Londra’yı vurabilen füzenin zaten bizi de vurabileceğini söylemelerinin bir anlamı yok ki? Kızım sana söylüyorum demektir bu...

Evet, ABD İran konusunda eğer bir BM kararı çıkartamazsa, belli ki Irak’ta yaptığı gibi bir "koalisyon gücü" oluşturmayı deneyecek. Türkiye ve Azerbaycan coğrafi olarak bu gücün oluşumunda stratejik önem taşıyor.

Bu yüzden de "füze ve tehdit haritası" Ankara’da açılıyor...

RUSYA VE ÇİN

Peki, Türkiye bu güce katılır mı?

Sanmıyorum, ama gerilim yüklü bir soru işareti bu...

ABD heyeti, Rusya için de "enerji kontrolü açısından tehdit" değerlendirmesi yapıyor.

Rusya-İran ve Çin bu değerlendirmenin önemli merkezleri. Ve tabii İran’dan tüketiminin yüzde 20’si kadar petrol alan Japonya da bu görüşmelerde kritik bir merkez olarak yer alıyor.

Evet, manzara bu...

Bu haritalar Ankara’da açılmaya başlandığına göre yakında "zorlu günler" var demektir...

Barındırdık şimdi pişmanız

ESKİ Şam Meydanı’nda iki başbakan yardımcısı yürüyor.../images/100/0x0/55eb5b6ef018fbb8f8bbf17d

Hava çoktan kararmış. Samimi bir sohbet var. Konu iki ülke arasında dostluğun gelişmesi.

Bir ara Suriye Başbakan Yardımcısı El Dardari, Abdüllatif Şener’in kolundan tutup şöyle diyor:

- Biliyor musunuz? Yıllarca o adamı buralarda barındırdığımız için şimdi çok pişmanız...

Suriye Başbakan Yardımcısı’nın "O adam" dediği, Türkiye’de 30 bin kişinin kanına girmiş terörist Abdullah Öcalan’dır...

İşte geldiğimiz son nokta.

Yıllarca Türk istihbaratı her Suriye ziyaretinde Öcalan’ın kaldığı eve kadar fotoğraf ve bilgi vermişti. Esat da her defasında "O adam bizde değil" demişti.

Bir defasında benim de katıldığım bir gezi sırasında Esat yönetimine resmen belgeler sunulmuştu. Hatta o sırada görüşmenin yapıldığı odanın duvarındaki haritada Hatay Suriye sınırları içine alınmıştı.

Zamanın Dışişleri Bakanı Kurtcebe Alptemuçin o haritayı duvardan indirtmişti.

Şimdi geriye doğru bakıyorum da...

Suriyeli bakanın Şener’e söylediği bu sözler, zaman tünelinden geçip hafızamızdaki hortlak müsveddelerini ayaklandıracak bir "özür" gibi duruyor.

Ve Suriyeli Bakan devam ediyor:

- Dünyaya kapanmanın, dünyadan kopmanın bir anlamı yok.

Abdüllatif Şener, Şam gezisinde yaşadığı bu diyaloğu aktarırken bir anlamda, bu "dolaylı özrü" kabul edebileceğimizi de ima ediyordu. Dikkat ettim bugün Şam yönetimi dünyadan gelen "Hizbullah’a destek verme" uyarılarına karşı da geçmişte bize verdiği cevapların benzerini veriyor.

Ne dersiniz?

Kabul edelim mi?

Kahraman tarih korkak diplomasi

YILLARCA Rusya’dan komünizm gelecek diye korkup sınırları kapattık. Görüşmedik.

Sonra Ermenistan kuruldu. Yine korktuk ve sınırı kapattık. Biz görüşmüyoruz, bütün dünya görüşüyor.

Aşağıda "sözde Kürdistan fiilen kuruldu", sınırı kapattık. Dünya Irak Devlet Başkanı olarak Talabani’yi tanıdı. Bush Beyaz Saray’da hem Talabani’yi hem Barzani’yi kabul etti. Biz görüşmüyoruz...

Şimdi "Eyvah Rumlar gelecek" korkusuyla limanları kapattık. Yine görüşmüyoruz. Ama Rumlar bütün Kıbrıs’ı temsilen AB’ye girdi. Bize not veriyor. Biz hálá "sözde Kıbrıs" diyoruz.

Görüşmüyoruz...

KENDİMİZE SINIR

Yıllarca terörist Apo yüzünden Suriye bizle alay etti. Bir tek kez Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Atilla Ateş sınıra gidip "Sabrımız taştı" dedi. Korkuya kapılan Suriye ertesi gün teröristi sınır dışı etti.

Bu işte bir terslik yok mu sizce de?

Düşünsenize, biz karşı tarafa sınırı kapattığımızı sanıyoruz ama sanki biz o sınırı kendimize kapatıyormuşuz gibi bir sonuç çıkıyor. Çünkü bizim kapattığımız sınırdan bizim dışımızda herkes geçiyor. Fransız, İngiliz, Alman, Rus, Japon devlet büyükleri Ermenistan’a gelip konuşuyorlar. Güney Kıbrıs’ta toplantılar yapıyorlar. Talabani ile defalarca görüşüyor; hatta yatırım yapıyorlar. Biz sınırı kapattık diye oturuyoruz. Yani bir tek biz geçemiyoruz. Demek ki biz aslında sınırı karşı tarafa değil kendimize kapatıyoruz.

Bu nasıl bir korkudur anlamıyorum...

Oysa 2.5 milyonluk Ermenistan’a sınırı açıp "Buyurun hepiniz İstanbul’a kadar gelin" desek, Kars’tan girseler, İstanbul’a varamadan yolda kaybolurlar...

Rumlar bütün gemileriyle gelseler yalnızca bir Mersin Limanı’nı bile dolduramazlar.

Ya Talabani ve Kürdistan korkusu...

Yıllarca kız alıp kız verdiğimiz bu topraklarda bin yıllık bir tarihin o muazzam derinliğindeki büyüklüğümüzü hatırlıyor musunuz?

KENDİMİZE GÖSTERİ

Kimden korkuyoruz ki böyle çevremize sınırlarımızı kapattık?

Böylesine müthiş bir tarih... Bunca kahramanlık. Ve böylesine bir "korku diplomasisi"...

Dünya yalnızca korku ve diplomasiyle yürümüyor. Güç yalnızca törenlerde kendi halkına gösteri yapmak için değildir. Caydırıcı olmak gibi önemli bir amacı da vardır...

Hele bizim gibi "ateşli bir coğrafyada" yaşıyorsan...

Siyasete yeni adaylar

TÜRKİYE Müteahhitler Birliği Başkanı Erdal Eren bir yılbaşı balosu verdi..

İyi bir geceydi. Ama bence en önemli tarafı Eren’in yaptığı konuşmaydı.

Erdal Eren bu konuşmasından sonra siyasete bir aktör olarak girebilir diye düşündüm.

Eren’in CHP ya da DYP’den milletvekili adaylığı söz konusu olabilir.

Daha önceden bilinen Sinan Aygün ve Zafer Çağlayan var.

Benzeri bir gelişme Rıfat Hisarcıklıoğlu’ndan geliyor. O daha büyük oynuyor. Son Erzurum konuşmasında sahnede lider adaylığına hazırlanan bir imaj çizdi. Bir eli cebinde, diğerinde lazerli kalemle grafik üzerinden analizler yapıyor. Sonraki döneme yönelik bir hazırlık var.

Bir başka isim şu aralar Futbol Federasyonu Başkanlığı’na aday olmaya hazırlanan Hamdi Akın. Hamdi Akın başarılı bir işadamı. Ama anladığım kadarıyla, artık yalnızca ticari başarılarıyla değil, kamu önünde seçilerek geldiği makam ve hizmetler olsun istiyor. İtalya’nın eski başbakanı Berlusconi’nin Batı Akdeniz’den estirdiği rüzgárların Doğu Akdeniz’e yansımasıdır bunlar. Yakında başka sürpriz isimler de vereceğim.
Yazarın Tüm Yazıları