Başkanlık sistemi alla turca

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın kuvvetler ayrılığı konusundaki çıkışı, partisinin TBMM’deki Anayasa Uzlaşma Komis-yonu’na başkanlık sistemine ilişkin önerilerini sunmasının sonrasına rastladı.

Haberin Devamı

Bu öneri paketi, Erdoğan’ın kuvvetler ayrılığının özellikle yasama ile yürütme arasındaki ilişkiyi ilgilendiren boyutundan ne anladığı konusunda bize çok şey anlatıyor.

Taslağın en temel özelliği, nevi şahsına münhasır bir başkanlık modeli getirmesi. Bu, ne Kuzey Amerika ne de Avrupa demokrasilerinde benzeri olmayan bir yönetim modeli.

* * *

Öneri metnine kısaca göz atarsak, başlama vuruşu “Başkan, devletin ve yürütmenin başıdır. Yürütme yetkisi başkana aittir” ifadesiyle yapılıyor.

Bu sistemde başbakan ve bakanlar kurulu yok. Ama başkanla aynı oy pusulası üzerinden seçilecek olan bir başkan yardımcısı ve başkan tarafından atanıp görevden alınan bakanlar var. Her bakan, başkana karşı sorumlu. Bakanların yetkileri daha sonra “başkanlık kararnamesi”yle düzenlenecek. Yani görev alanlarını daha sonra bizzat başkanın kendisi belirleyecek.

Başkanın en önemli yetkileri şöyle sıralanabilir: Ülkenin iç ve dış siyaseti hakkında Meclis’e mesaj vermek, kanunları onaylamak, kanunları geri göndermek, anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları gerekirse referanduma sunmak, TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar vermek, bakanları atamak ve görevlerine son vermek, başkanlık kararnameleri çıkarmak, büyükelçileri atamak, yüksek yargıda Anayasa Mahkemesi, Danıştay, HSYK üyelerinin yarısını ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nı seçmek, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullanılmasına karar vermek...

Burada getirilen en kritik mekanizmalardan biri, başkana genel siyasetin yürütülmesinde ihtiyaç duyduğu konularda “başkanlık kararnamesi” çıkarma yetkisinin tanınmasıdır. Hatta kanunların uygulanması için yönetmelik çıkarma yetkisi dahi tanınıyor başkana.

Ancak bu yetkilerin en çok tartışma yaratanı, kuşkusuz başkanın TBMM’yi feshedebilme yetkisine sahip olmasıdır.

* * *

Haberin Devamı

Getirilen modeldeki temel sorun, başkanın bu yetkileri karşısındaki fren ve denge mekanizmalarının son derece cılız kalmasıdır. Örneğin, başkanlık kararnamelerinin nasıl denetleneceği taslakta belirsizdir.

Ayrıca, 550 üyeden oluşacak TBMM’nin, başkanın veto ettiği bir yasayı geçirebilmesi için üye tam sayısının beşte üç çoğunluğu (330) aranacaktır. Bir başka deyişle, bir yasanın başkanın muhalefetine rağmen TBMM’den geçebilmesi için nitelikli çoğunluk şarttır. Bu durumda başkan, kendi çizgisinde olmayan bir parlamento çoğunluğunu vetolarla kilitleyip başkanlık kararnameleriyle ülkeyi yönetmeye kalkabilir.

Keza TBMM’nin başkanı Yüce Divan’a gönderebilmesi için üye tam sayısının dörtte üçünün (412) gizli oyu gerekecektir. Bu, kabul edelim ki, erişilmesi çok zor bir eşiktir. Kaldı ki Yüce Divan yolu açılsa bile, başkanı yargılayacak Anayasa Mahkemesi üyelerinin yarısının bizzat kendisi tarafından atanmış olacağı keyfiyeti unutulmamalıdır.

* * *

Haberin Devamı

İlginç bir nokta, bu önerilere en kuvvetli eleştirilerden birinin 2007 yılında AK Parti için bir anayasa taslağı hazırlamış olan liberal çizgideki Prof. Ergun Özbudun’dan gelmesidir. Prof. Özbudun, geçen cumartesi günü Milliyet’te yayımlanan makalesinde, “Türk usulü” diye nitelendirdiği modelin ne başkanlık ne de yarı başkanlık sistemine benzediğini, temel unsurları bakımından her iki sistemden de ayrıldığını söylüyor.

Prof. Özbudun, parlamentoyu feshetme yetkisiyle, başkanlık kararnameleri uygulamalarının örneklerine bazı Latin Amerika ülkelerinde rastlandığını, fesih yetkisinin özellikle Şili’de bulunduğunu, bunu iktidardan çekilirken Pinochet’nin dayattığını söylüyor.

Ergun Özbudun, “Ne zaman ‘Türk usulü’ sözlerini duysam huzursuzluk hissederim. Çünkü murad edilenin, hiçbir bilinen sisteme benzemeyen, evrensel standartlardan uzak, kendimize özgü bir garabet olması ihtimali çok büyüktür” diyor.

 

Yazarın Tüm Yazıları