Eski gazetelerde özlediğim

ESKİ gazetelerde gördüğüm bir köşeyi bugünkü gazetelerde bulamıyorum.

Haberin Devamı

Genel adıyla “tarihte bugün” olarak adlandırılan köşelerden söz ediyorum...

Kimileri çok ilgi göstermese de, ben ve benim gibi düşünen birçok kişinin günlük gazetelerde ilk baktıkları köşeler muhakkak bu bölümler olurdu.

Hatta Saatli Maarif Takvimi kullananlar, günün tarihini geçtiklerinde de ilk önce bu bölümü okurlar...

* * *
  
BU köşeler, geçmişin önemli olayları, önemli kişileri hakkında bizi bilgilendirir, bugünle mukayese yapabilme imkânı verirdi.

Yüz yıl, elli yıl öncesini bilmek, anımsatmak bugünü daha iyi değerlendirebilmemizi, daha bilerek yorumlayabilmemizi sağlar.

Cumhuriyet’te merakla okuduğum köşelerden birisiydi...

Yalnız politika ve politikacılar konusunda değil, sanat ve sanatçılarla ilgili yorumları, bilgileri zevkle okurdum.

Bu köşede bazen fotoğrafa, bazen de illüstrasyona rastlardım.

Dünü okuyunca, bugünle dün arasında değişen ve değişmeyen neler olduğuna daha doğru karar verebiliriz.

Ülkenin maarif (Milli Eğitim) düzeninden, dünyada neler olduğunu da özet biçimde öğrenir ya da belleğimizi tazelerdik.

Ben sadece gazetelerin değil, başta tarih dergileri olmak üzere bütün dergilerin, kitap eklerinin, sanat dergilerinin de böyle bir köşe açmasının, bugüne tarih perspektifi açısında bakma konusunda yarar sağlayacağı iddiasındayım.

Toplumsal Tarih dergisi son sayısında (Aralık 2012 S.228) “Osmanlı Basınında Yüz Yıl Önce Bu Ay” başlıklı sayfasını okudum.

Haberlerin çoğunluğu, Selanik ve Dedeağaç’la ilgili. Oradan gelen haberler, huzursuzluğun nereye varacağı konusunda birer uyarı niteliği taşıyor.

İki haberin başlığı şöyle: “Dedeağaç’ta Bir Hadise”, “Dedeağaç’ta Mezalim”.

Biri şöyle devam ediyor

Yunan Kralı namına, Selanik’te yapılacak bir ayin davetiyesinde Makedonya ve Teselya Kralı yazıldığı için yabancılar, ‘davete katılmaktan imtina etmişler’.”

Makedonya konusunda bugünkü tartışmaları bilenler, sorunun başlangıç noktasını saptayabilmişlerdir.

Haberin altındaki cümle dikkat çekici: “Ahali Yunanlıların şerrinden fes giymeye cesaret edemeyip kalpak ve şapka giymektedirler.”

Edebiyatın işlevi, daha doğrusu toplumsal işlevi hiçbir dönemde tartışma gündeminden düşmez.

20 Aralık 1912 tarihli gazetede “Osmanlı Edebiyatının Vazifesi” başlıklı yazıda, yazarlara bir çağrı yapılıyor:

Meclis-i Mebusan’ın, dağıldığı sırada Doksan Üçe Doğru (şiirin adı Doksan Beş’e doğru olmasına rağmen, haberin orijinalinde böyle kullanılmış) başlığıyla bir şiir yazan “Tevfik Fikret Bey”in bugün millet daha ağır endişeler içinde bulunduğu halde neden sükût ettiği soruluyor.

Diğer ediplerimizin suskunluğuna hayret ediliyor. Ve devam ediyor,

“Yazarlarımızı Maupassant’ın ve sairenin eserlerini takip edecekleri yerde, ulusal tarihimizi tetkik etmeye davet ediyoruz”.

* * *

Haberin Devamı

BUGÜNE dair bazı notlar bulacağımız bir bölümdü.

Şahsen gözlerim arıyor.

Yazarın Tüm Yazıları