Tatlandırıcı mı şeker mi?

Hiçbir tatlandırıcı güvenli değildir! İster sakarin, aspartam, asesülfam-K, ister son günlerin moda tatlandırıcısı sukraloz olsun, şeker yerine kullandığınız tatlandırıcı kimyasalların hiçbirinin güvenliği kesin olarak kanıtlanmamıştır.

Haberin Devamı

Dahası her kimyasalda, her sentetik molekülde olduğu gibi tatlandırıcılarda da “karamanın koyunu sonra çıkar oyunu” gibi bir durumla karşılaşmanız mümkündür.
Eğer şeker yerine tatlandırıcı kullanmakta ısrarcı olacaksanız ve tatlandırıcıyı şekerden kurtulmak için geçici bir çözüm olarak düşünmüyorsanız çayınıza, kahvenize, tatlılarınıza tatlandırıcı yerine şeker koyun daha iyi. Çünkü hiç olmazsa bağırsak hücreleriniz şekeri tanıyor. Oysa tatlandırıcılardaki kimyasallar konusunda hücrelerinizin hiçbir bilgisi yok!
Daha önce de yazdım, bir kez daha hatırlatayım: Kilo problemine çözüm arayanların aklına gelen ilk önerinin “şekeri azaltmak” ve mümkünse şeker eklenmiş gıdaları tümüyle terk etmek olması son derece normaldir. Ne var ki şekeri bırakıp da yerine tatlandırıcı kullanmaya devam eder, reçellerinizi, tatlılarınızı bunlarla yapmayı sürdürürseniz ve içtiğiniz her çaya ya da kahveye sukraloz, aspartam, sakarin koymaya devam ederseniz hem kilo sorununuzu çözmenizi hem de sağlığınızı koruyup kollamanızı “unutun!” diyebilirim.
AMAN DİKKAT!
Şu iki noktayı lütfen aklınızdan çıkarmayın:
Bir; tatlandırıcı kimyasallar, yapay-suni-sentetik şekerlerdir. Güvenli olup olmadıkları, orta ve uzun vadede zararlı olabilecekleri pek çok bilimsel platformda dile getirilmektedir. Tatlandırıcıların sağlığa zararlı olup olmadığı konusu en az kırk yıldır tartışılıyor ama bunların bazıları en çok 8-10 yıldır yaygın olarak kullanılıyor. Üç beş kaloriden tasarruf edeyim derken aklınıza hiç gelmeyecek noktalarda sağlık sorunlarıyla karşılaşabilmeniz her zaman mümkündür.
İki; arka arkaya yayınlanan birçok çalışma, tatlandırıcıların kilo vermeye yardımcı olmak bir yana kilo almaya yol açabileceklerini gösterdi. Şaka yapmıyorum, bu kesinlikle doğru! Araştırmacılar, tatlandırıcı kullananlarda karbonhidratların bağırsaklardan daha hızlı emildiğini saptadı. Ayrıca dilimizdeki tat reseptörlerinin benzerleri bağırsaklarımızda da var ve onlar siz bu suni tatlandırıcılardan vazgeçmedikçe bir türlü uslanmıyorlar.
Şu noktaları da aklınızda tutmanızda fayda var diye düşünüyorum: Tatlandırıcıların unutkanlığa, cilt döküntülerine, migren krizlerine, baş dönmelerine, kulak çınlamalarına, huzursuzluğa sebep olabileceklerini gösteren çok sayıda bilimsel bulgu var.
BENİM ÖNERİM
Benim tavsiyem şudur: Kilo sorunu -obezite-, kalp damar hastalıkları, reflü, hipertansiyon, çölyak hastalığı ve daha pek çok sağlık sorununun arkasında şeker tüketimimizin fazlalığının önemli bir rolü olduğu doğrudur. Buna rağmen hâlâ şeker yemek istiyorsanız bunun çaresi tatlandırıcı kullanmak değil, şekerden yavaş yavaş vazgeçmek, orta ve uzun vadede şeker tüketimini günde 15-20 mg’a indirmektir. Duruma tatlandırıcılarla çözüm aramak sağlığınıza fayda değil, zarar verecektir. Özetle, tatlandırıcı kullanacağınıza şeker kullanın daha iyi!

BİR ÖNERİ

Haberin Devamı

Kalsiyum, kalsiyum, kalsiyum!
Başlık Napolyon’un ünlü sözü gibi oldu ama kalsiyum olmadan gelişme ve büyümenin asla sağlıklı olamayacağını vurgulamakta fayda var.
Özellikle çocuk ve gençlerde kemiklerin gelişmesi, boyun uzaması kalsiyumdan doğrudan etkileniyor. Yetersiz kalsiyum kazanımı, çocuk ve gençlerde kemik kitlesi ve gelişimini yavaşlatırken, onların orta yaş ve yaşlılığa daha zayıf kemik kitlesiyle girmelerine yol açıyor. Bu durum menopoz döneminde ve yaşlılıkta kemik erimesi riskini de yükseltiyor.
Kalsiyumu haplarla değil, doğal kaynaklardan vücuda kazandırmak gerekiyor. Bilinen en güçlü kalsiyum kaynakları yoğurt, peynir, süt ve sütten yapılan diğer yiyecekler.
Kılçığıyla yenilebilen balıklar (hamsi), lahana, maydanoz, ıspanak gibi sebzeler, mercimek, kuru fasulye gibi bakliyat grubu yiyecekler, badem, fındık, fıstık gibi yağlı tohumlarda da kalsiyum bol miktarda var. Bu listeye nohudu, bezelyeyi, portakalı, kabağı, turp ve marulu da ekleyebilirsiniz.
Ancak bir kez daha hatırlatalım ki en önemli kalsiyum kaynakları süt ve süt ürünleridir.
Dyt. Nilüfer BAYRAM

KESİP SAKLAYIN

Haberin Devamı

Kan basıncını yükseltebilen ilaçlar
* Doğum kontrol hapları (östrojen içerenler),
* Soğuk algınlığı ilaçları (psödoefedrin bulunan burun damlaları, dekonjestanlar),
* Depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar ,
* Kortizon,
* Migren tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar,
* Kortizon içermeyen ağrı kesiciler, romatizma ilaçları,
* Astım tedavisinde kullanılan sempatomimetik ilaçlar,
* İştahı azaltmak, kilo vermek için kullanılan bazı ilaçlar,
* Eritropoetin,
* Aşırı miktarda tüketilen kafein tansiyonu yükseltebilir.
Dr. Evren ALTINEL

Yazarın Tüm Yazıları