Obama TBMM’de ne dediyse o oldu

1999’da PKK’lıların gelişi iki ay sürmüştü; şimdi ise iki gün...

Böyle bir organizasyon kolay değildir.

Haberin Devamı

Demek ki, bu işler önceden hazırlanmış; son derece iyi pişirilmiş ve ‘servisi’ de etap etap kamuoyuna gayet biçimli şekilde sunuluyor.
Siyasal Kürtçüler ortalığı kapladı; hepsi Mercedes’ler ve Jeep’lerde... 34 PKK’lı hemen DTP otobüsüne bindiriliyor.
Hükümet, bu işleri ‘talimat’la gerçekleştirdiğinde olanların farkına varamıyor henüz.
Türkiye’nin ‘asli unsuru’ olan Türkler rencide oluyor.
İki günden beri yaşananlara büyük tepki olduğu görülüyor. Gelen telefon ve e-mail’lerden bu açıkça ortaya çıkıyor.
Çok kişi zafer işareti ve davul-zurna nedeniyle henüz ‘ayılma’ noktasında değil.
Dikkat edin, yaşanan manzara karşısında olanlar siyasal bir tepkiye dönüşmüyor.
İyi ki Baykal var, Erdoğan’ın oyunlarını bozuyor. ‘Sesiz dalga’yı MHP temsil edemiyor.
Esas nokta şu... İktidar, ABD’nin dikte ettirdiklerini teker teker yerine getiriyor.
ABD Başkanı Obama ilk ziyaretini Türkiye’ye yaptığında Meclis’te hangi talimatları verdi:
* Ermenistan meselesini halledeceksiniz.
* Kuzey Irak’ı tanıyacaksınız.
* Kıbrıs’ta limanları açacaksınız.
Meclis, Obama talimatlarını verdikten sonra Amerikan Meclisi’ndeki gibi alkışlamadı mı? Milletvekilleri ayağa kalkmadı mı? Şimdi sıra KKTC’de, bekleyin neler olacak?

Haberin Devamı

Grip ve soğan

“1919 yılında, dünyada 40 milyon kişi ‘grip’ten öldüğünde, bir doktor, birçok çiftçiyi griple mücadelede yardım amacıyla ziyaret eder. Birçok çiftçi ve ailesi grip kapmıştır ve birçoğu ölürler. Doktor ziyaretlerine devam eder ve bir sürprizle karşılaşır, ziyaret ettiği bir çiftçi ve ailesi çok sağlıklıdır.
Doktor böyle olabilmesi için aileye herkesten farklı ne yaptıklarını sorar ve cevaben çiftçinin hanımı odaya, bir tabak içine ‘soyulmamış’ bir ‘soğan’ koyduklarını (muhtemelen diğer odalara da) söyler. Doktor buna inanamaz ve bu ‘soğan’lardan birini alarak laboratuvarda mikroskop altına koyarak inceler ve ‘soğan’ın içinde ‘grip’ virüsünü görür. ‘Soğan’ açıkça ‘grip’ bakterisini absorbe etmiş, emmiştir ve bu sayede de aile sağlıklı kalmıştır.
Bu hikâyeyi kuaför dostumdan duydum. Geçen yıl dükkânına çukur bir tabak içinde bir ‘soğan’ yerleştirir. Ve büyük bir sürpriz yaşar, o yıl hiçbir personeli ‘grip’ olmamıştır. O işe yaramıştır... (Hayır, şimdi o sanıldığı gibi bir ‘soğan’ işinde değildir.)
Bu öyküden alınacak ders, bir miktar ‘soğan’ almanız ve evinizin çevresinde bir yerlere yerleştirmenizdir. Ne olduğunu görmek için onu deneyin. Biz geçen yıl onu denedik ve asla ‘grip’ olmadık.”
(Atalay Dönüm’den)

Haberin Devamı

Yolsuzluğun iki nedeni

AVRUPA Birliği raporunun yolsuzluklarla ilgili kısmı dikkate alnırsa, hükümetin yolsuzluklara karşı ciddi önlem almadığı belirtiliyor.
1- Halkın eğitilmemesi, halen uygulanan eğitimin çağdışı olması yüzünden eğitilmiş görülenlerin bile gizli cahil kalmalarıdır.
2- Yönetime seçilenlerin yurtsever, dürüst, bilgili ve basiretli olmamalarıdır.
Oral ANTMEN

Şehit diplomatlarımız hiç akla gelmez mi

HUKUKÇU okurunuz dünkü yazısında haklı: “... Şehit mezarlarının başında dalgalanan bayraklar yarıya indirilmelidir”.  Yanlış anlaşılmasın, barışa, kardeşliğe, ülkeler arasında iyi komşuluk ve dostluk ilişkileri kurulmasına karşı çıkıyor değilim. Ulusların geleceği kin ve nefret üzerine inşa edilemez, edilmemeli ama belirsiz bir umut adına toplumsal hafıza da büsbütün silinmemeli.
Bir hafta önce ‘Ermeni açılımı’ yaptık!.. İyi, hoş da, yaban ellerde Türkiye’nin bayrağını dalgalandırmak için canlarını veren Dışişleri Bakanlığımızın kahraman şehitleri bir Allah’ın kulu tarafından bir kez olsun anılmaz mı? Ermeniler geleceklerini yüz yıl öncesinin acı anıları üzerine inşa ettiler, etmekteler! Peki bizim Sayın Cumhurbaşkanımız bir kez olsun Dışişleri Bakanlığımızın aziz şehitlerini anamaz mıydı?..
Taleplerini (!) -her ne ise- bebeklerin bedenleri üzerine  kurşunlarla yazarak duyuran Kürtlere (ama yalnızca bunu bir yöntem olarak benimseyen ve savunan Kürtlere) çok şey söylemek gerekir belki ama galiba zamanı değil... 1968’lerde toplumsal geleceği etnik ve dini mensubiyetler temelinde inşa etmeyeceğiz diyen bizler değil miydik? Bizler değil miydik hiç kimsenin önceliği, ayrıcalığı olmayacak diyen? Sizin karşı çıktığınız o aşiret ağalarından ne farkınız var şimdi?
Çağdaş demokrasinin, hukukun üstünlüğünün yolu bebeklerin bedenlerindeki kurşunlarınızdan, İmralı’dan, Kandil’den mi geçiyor? Ya siz ey “Şehitler ölmez” diyenler. Susun!
‘Kürt açılımı’ ile, ‘Demokratik açılım’la, ‘Milli Birlik Projesi’ ile meşgul olan aziz milletimin sevgili temsilcileri; Kahramanlar geliyor, ayağa kalkın!
Av. Halil ÖZTÜRKMEN

Haberin Devamı

Ne diyorlar

YÜREĞİM YANIYOR Teröristleri kahramanlar gibi karşılayacağımız günler olacak deselerdi asla inanmazdım. Haberlerde izledikçe yüreğim yandı. Bu nasıl bir şeydir böyle. Türkiye’mizi ne hale getirdiler. Bunların hiç mi vicdanları yok. Dökülen onca şehit kanlarına yazık değil mi? ABD’nin ve AB’nin sözünden dışarı çıkmayan yöneticilerimiz olduğu sürece biz daha neler göreceğiz kim bilir.
Songül AKKUŞ-ANKARA
* HAKKIMI HELAL ETMİYORUM Ben bu uygulamayı biz iyi vatandaşlarına reva görenlere küstüm. Hakkımı hiçbir şekilde helal etmiyorum. Devletime küstüm! Devlet iyi vatandaşını cezalandırdı, kötü vatandaşını ise ödüllendirdi. Şiddetle, nefretle kınıyorum ve hakkımı helal etmiyorum.
Şinasi GÜLEN
* ŞEHİTLERİMİZ NAMUSUMUZDUR Şehitlerimize yapılan her türlü saygısızlık namussuzluktur. Habur’da ve Taksim’de yapılan şovlar da namussuzluktur. Bunları görmezlikten gelenler bellidir. Türkiye’de Türk halkına çektirilen çileden AKP de sorumludur. Hükümeti ilelebet kalıcı değildir. Bu faturayı halka ödeyeceklerdir.
Fırat ERKUT

Yazarın Tüm Yazıları