Yaptıkları ahlaki ve hukiki değil

BUGÜN söz sırası, Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok’ta.

Önce onun sözlerini aynen aktaracağım.

Sonra da düşüncemi yazacağım.

Dün öğle saatlerinde aradı ve "Ertuğrul Bey, önce bu olayla ilgili görüşümü söyleyeceğim. Sonra başka bazı bilgiler vereceğim" diye söze girdi.

Şöyle devam etti:

"Bu olayı kesinlikle tasvip etmiyorum. Olaya karışan iki elemanımızı açığa aldım. Kendilerine şunu açıkça söyledim: Yaptığınız iş ahlaki değildir. Etik değildir. Hukuki değildir. Şu an haklarında gerekli işlem yapılıyor."

Kendisine, "Başkan, bugüne kadar Keçiören’de yaptığın işler hakkında hep övücü şeyler işitiyordum. O nedenle seyrettiğim görüntüler hem bende hem çevremde şok yarattı" dedim.

Altınok, bu olayın başında, belediyenin iki adamının sopayı büfecinin elinden aldığını söylemişti.

Dün konuşurken, belediye elemanlarının yaptığı işi tasvip etmediğini söyleyerek, dayak olayını doğrular biçimde konuştu.

"Keşke daha ilk günden bu tavrı benimseseydiniz. Ne olay bu kadar büyürdü, ne de bu kadar eleştiri alırdınız" dedim.

* * *

Konuşmanın devamında ise başka bazı ilginç şeyler söyledi.

Dayak yiyen büfeciyi kastederek, "Bu arkadaş da o kadar masum değil" dedi ve devam etti.

"Bir kere burası içki satan büfe değil, bir bakkal. Bugüne kadar belediyeye 27 dava açmış, 25’ini kaybetmiş. Mahkeme masraflarından dolayı belediyeye 7.5 milyar borcu var ve ödemiyor."

"Bütün bunlar, adamı mafyavari yöntemlerle dövmelerini haklı çıkarır mı?" dedim.

"Kesinlikle haklı çıkarmaz. Yaptıkları yanlış. Gidip polise bildirmeleri gerekirdi. Ancak orada da şöyle bir durum var. Bundan önce 5 kere gelmişler, bu arkadaş hepsinde olay çıkarmış. Polis 5 kere müdahale etmiş. Ama dediğim gibi, bütün bunlar şiddetin mazereti olamaz."

Bu arada büfecinin kişiliğiyle ilgili başka bir örnek veriyor.

"Bu kişinin sadece bizimle sorunu yok. Daha önce Türkiye’nin iki büyük bira üreticisini de dava etmiş. Şişelerinin içinden izmarit çıktı deyip uydurmuş. Bira şirketinin temsilcileri bana geldiler, hayret içindeydiler."

Anlattığına göre dayak yiyen Metin Şahin, bakkal dükkánının arkasına kaçak inşaat yaptırmış.

Onun yıkılması dolayısıyla da epey hadise çıkmış.

"Başkan, bu kadar iyi işler yapıyorsunuz. Neden bu içki meselesiyle bu kadar uğraşıyorsunuz? Benden önce burada içkili lokanta vardı, benim zamanımda yok diye övünüyormuşsunuz" dedim.

"Ben kesinlikle böyle bir şey söylemedim" dedi.

Peki parklarda yan yana oturan erkek ve kızlara müdahale eden "A Takımı" meselesi?

"Öyle bir şey yok."

Önceki gün gazetelerde vardı.

Parkta oturan bir aileye sakallı bazı kişiler müdahale etmiş.

"Keçiören Belediyesi’nde çalışan sakallı tek bir kişi yok. İçkili restoran meselesine gelince. Hep söylüyorum. Gelip bana ruhsat için başvurup da alamayan tek kişi varsa gelsin."

Bu arada Keçiören’de açılacak yeni bir alışveriş merkezinin genel müdürü gelip, "Başkan biz içerideki restoranlarda içki servisi yapmak istiyoruz. Bir sıkıntı olur mu" diye sormuş.

Başkan da, "Ne sıkıntısı olabilir" diye cevap vermiş.

* * *

Tabii her olayın iki yanı oluyor.

Ben yine dünkü görüşümde ısrar edeceğim.

Büfecinin hataları da olsa, bütün Türkiye’nin seyrettiği o görüntüleri açıklamak mümkün değil.

Eli sopalı o iki görevli, Avrupa Birliği’ne tam üye olmaya hazırlanan Türkiye’ye yakışmıyor.

Böyle durumlarda yöneticilere düşen, bu vandallığı yapan görevlileri daha ilk andan itibaren cezalandırmak, hatta uzaklaştırmaktır.

Böyle insanların kamusal görevlerde asla yeri olmamalı.

Bu arada, büfeyi işleten Şahin ailesine de bir çift sözüm var.

Bu olayı, Sünni-Alevi meselesi haline getirmeyin, çünkü inandırıcı olmuyor ve kendi savunmanıza zarar veriyorsunuz.
Yazarın Tüm Yazıları