Bütün yollar Kerkük'e çıkar

ABD'nin Irak'a saldırısının başlaması halinde karşılaşabileceğimiz muhtemel bir senaryo şöyle şekilleniyor:

ABD, savaşla birlikte askeri gücünü ağırlıklı olarak Saddam Hüseyin rejiminin iktidar merkezleri olan Bağdat ve Tikrit'e yöneltecektir.

Saddam Hüseyin'in Musul'daki tek tümeni, benzer şekilde Kerkük'teki iki tümenden birini daha şimdiden güneye kaydırmış olması, savunma stratejisinde Bağdat ve Tikrit'in ön plana çıkacağını gösteriyor.

Bu senaryoda zengin petrol kaynaklarının bulunduğu Musul ve Kerkük'ün akıbeti ne olacaktır?

Türkiye ile ABD arasında varılmış olan mutabakat yürürlükte olsaydı, her iki kent ve çevresi Amerikan birlikleri tarafından kontrol altına alınacaktı.

Irak'a güneyden giren Amerikan birlikleri doğrudan Bağdat ve Tikrit'e yönelirken, kuzey cephesinden sokulan birliklerin önemli bir bölümü Musul ve Kerkük'e doğru yol alacaktı.

Hükümet tezkeresi, bir anlamda, Musul ve Kerkük'ün Iraklı Kürtlerin egemenliğine geçmesini önleyecek bir sigorta işlevini de üstlenmişti.

YA ABD KÜRTLERİ KONTROL ETMEZSE?

Ancak tezkere TBMM'de kabul görmediği için Musul ve Kerkük'ün savaş anındaki statüsü bugün için belirsizliğe girmiş bulunuyor.

ABD, Musul ve Kerkük'ü kontrol altına almak için bu kez güneyden bu bölgelere askeri güç kaydırmak zorunda kalacaktır.

Ancak bu askeri güç daha küçük tutulacak, kuzeye intikali sıkıntılı geçecek, en azından zaman alacaktır. Musul ve Kerkük'e kuzeyden intikalin sağlayacağı avantajlar yerini dezavantajlara bırakacaktır.

Kaldı ki, ABD, Türkiye'nin işbirliğine girmemesi halinde, Musul ve Kerkük konusunda Ankara'ya yaptığı taahhüde kendisini bağlı hissetmeyebilir; hatta, Kürtlerin elini serbest de bırakabilir.

ABD kötü niyetli davranmasa da, önceden kestirilemeyen savaş koşulları da pekala bu sonucu doğurabilir.

Sonuçta, ABD'nin Kürtlere Kerkük'e girmemeleri konusunda ciddi bir baskı yaptığını varsaydığımız bir senaryoda bile, savaşın yaratacağı kaos, Kerkük'te hiç istenmeyen durumların yaşanmasına yol açabilir.

KÜRTLERİN KERKÜK HAZIRLIKLARI

Kerkük'ün kritik konumu, Kürtlerin bu şehir üzerinde hak iddia etmelerinden kaynaklanıyor.

Kent nüfusunun karmaşık yapısı işi oldukça karmaşık bir hale getiriyor. Musul'daki Arap ve Türkmen ağırlığına karşılık, Kerkük'te Kürtler, Türkmenler ve Araplar iç içe yaşıyorlar.

Ayrıca, 1991'deki ayaklanmadan sonra 100 bin kadar Kürdün kuzeye kaçması ve geride bıraktıkları ev ve arazilerin Saddam Hüseyin rejimi tarafından Arapların iskánına açılmış olması, sorunun bir başka boyutunu oluşturuyor.

Savaşın yarattığı kaos ortamında, Iraklı Kürtlerin 1991'de terk ettikleri mülklerine dönmek için yola çıkmaları şaşırtıcı olmaz.

Asıl kaygı verici gelişme, Kürtlerin savaştan yararlanarak Kerkük'ü ele geçirebilmek için ciddi bir askeri hazırlığa girişmiş olmaları.

Washington Post'un bölgeye gönderdiği muhabirleri, Kürtlerin bu amaçla bir yeraltı örgütlenmesi içinde olduklarını da yazdı.

Gazete, Iraklı Kürt lider Mesut Barzani'nin Kerkük için ‘‘Direnişin ilk bayrağını açan neden bir Kürt olmasın?’’ dediğini de aktardı.

ETNİK HUSUMETLER PATLAK VEREBİLİR

Iraklı Kürtlerin otorite boşluğunda Kerkük'ü egemenlik alanlarına dahil etmeye dönük bir hamleye kalkışmaları, kuvvetli bir olasılık olarak kabul edilmelidir.

Bu takdirde Kerkük'te Kürtlerle Araplar arasında Bosna'da tanık olunan türde etnik temele dayalı karşılıklı husumetlerin patlak vermesi, çatışmaların çıkması ve göç hareketlerinin başlaması ihtimal dahilindedir.

Bu çatışmaların çıkması halinde, askeri imkánlardan mahrum olan Türkmenler arada sıkışacaklardır; hedef haline de gelebilirler...

Kerkük'ün bu şekilde Kürt egemenliğine girmesine Ankara'nın tepkisi ne olur?

Ankara, muhtelif vesilelerle bu duruma seyirci kalmayacağını açıklamış bulunuyor.

Savaşın başlaması halinde, hiç de hoş olmayan durumların kapıda bekleyeceğini tahmin edebilmek zor değil.
Yazarın Tüm Yazıları