Türkiye’de siyasetin eksiği ‘yaratıcılık’

SİYASAL hayatımızın en büyük eksikliği proje ve vizyon eksikliği.

Haberin Devamı

SİYASAL hayatımızın en büyük eksikliği proje ve vizyon eksikliği.
Şimdi yaklaşan bir yerel seçim, ardından Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler var.
Hiç yaratıcı bir çalışma görüyor musunuz, şu iki yıllık seçim sürecine girmiş ülkenin siyasetçilerinde.
İletişim teknolojilerinin bu kadar gelişmiş olmasına karşın, hala babadan kalma usullerle; herkes neredeyse aynı formdaki broşürlerden, birbirinin kopyası afişlerden oluşan sıradan seçim kitleriyle aday gösterilmek istiyor.
Yerel seçim yaklaşırken giderek artan bu sıradanlık örneklerinden farklı, yaratıcı ve vizyonu olan ender çalışma örneklerinden birine rastladım geçen gün.
CHP’nin Beşiktaş Belediye Başkan aday adayı, Beşiktaş Spor Kulübü şirketlerinin Ceo’su ve şu anda CHP Beşiktaş Belediye Meclis Üyesi Gökhan Sarı ilginç bir çalışma yapmış.
Sarı bu çalışmasını partisinin MYK ve Parti Meclisi üyeleriyle de paylaşmış. Bazı Parti Meclisi üyeleri heyecanla karşılamış bu çalışmayı. Hatta bazıları odasının duvarına bile asmış, “Millet görsün, CHP aday adayları da böyle çalışmalar da yapabilirmiş” diye.
Projesinin kapağında “30 Mart Sadece Yerel Seçim Değildir!” saptamasını yapmış. Ardından da hedefi belirlemiş:
“CHP’nin İktidar Yürüşüyünde Büyük bir Adım Olmalıdır.”
Bu kapak çalışmasından sonra yan yana iki sayfa açmış Sarı.
Sol sayfada “30 Mart’a Kadar” başlığı var. Altında da görev sıralaması:
“CHP için, İstanbul için, Beşiktaş için çalışacağım”
Sağ sayfadaki başlık ise “30 Mart’tan Sonda” yazıyor; “ Beşiktaş için, İstanbul için, CHP için çalışacağım”.

Haberin Devamı

Türkiye’de siyasetin eksiği ‘yaratıcılık’

İki sayfanın tam göbeğinde Karayolları’nın mavi zeminli, beyaz yazılı nüfus ve rakım tabelasını koymuş.
“BEŞİKTAŞ” yazısının aldında “Nüfus: 200 bin, Seçmen: 2 milyon” yazıyor.
İlk bakışta Karayolları’nda sıkça rastladığımız yazım hatası gibi görünüyor ama öyle değil.
Gökhan Sarı, Beşiktaş’ın özelliklerini “Avrupa’nın Kapısı”, “Dev Kampüs”, “Tarihin Gözbebeği”, “Sanatın Merkezi”, “Hayatın Rengi”, “Ekmek Kapısı” olarak sıraladıktan sonra tezini ortaya koyuyor:
“Bütün bu özellikleri nedeniyle ben diyorum ki; Beşiktaş’ın nüfusu 200 bin değil, 2 milyondur. Sadece 150 bin Beşiktaşlı seçmene değil, Beşiktaş’a dokunan 2 milyon seçmene seçim propagandası yapacağım. 2 milyon İstanbullu seçmenin; yaşadıkları ilçelerde belediye başkanı seçerken, Büyükşehir Belediye Başkanlığı için oy kullanırken bütün CHP adaylarını tercih etmesi için çalışacağım.”
Projesinin “30 Mart’tan Sonra” başlıklı ikinci bölümünde ise Gökhan Sarı, kadınların özgürlüğünü, insan sıcaklığıyla hizmeti, gençliğe yeni yaşam alanları açmayı, Beşiktaş’ı lider kent markası yapmayı, inovasyon merkezi kurmayı, kentsel değerleri, kent halkıyla paylaşmayı, ortak aklın gücüyle yönetimi ve yaşanabilir bir kenti vaadettikten sonra hedefini “örnek bir sosyal demokrat belediyecilik” olarak koyuyor:
“200 bin Beşiktaşlı için değil, 2 milyon İstanbullu için belediye başkanı olacağım. Beşiktaş’ta yaşayan 200 bin insanın yanı sıra, Beşiktaş’a dokunan 2 milyon insanı gerçek bir sosyal demokrat belediyecilikle tanıştıracak, önümüzeki seçimlerde CHP adaylarını tercih etmelerini sağlayarak partimizin iktidar yürüyüşüne katkı sunacağım.”
Çalışmasının sonunda, Beşiktaş’tan alacağı oyun hedefini de yüzde 75 olarak koymuş Sarı. Bir önceki yerel seçimde CHP’nin aldığı oyu da belirtmiş; yüzde 69. Ancak bu yüzde 69, şu andaki CHP’li Belediye Başkanı İsmail Ünal’ın oyu. Aynı seçimde Büyükşehir adayı Kemal Kılıçdaroğlu ise aynı seçim çevresinde yüzde 72 oy aldığını belirtelim.
İşte proje... Beşiktaş aday adayı Gökhan Sarı, seçime kadar ve seçimden sonraki hedeflerini bir vizyon çerçevesinde projeye dönüştürmüş. Ne yazık ki Türkiye’nin siyasal yaşamında böyle yaratıcı örneklere çok az rastlanıyor.

Haberin Devamı

Biliyor musunuz

ÜNLÜ Ressam Mümtaz Yener’in doğumunun 95. yılında açılan retrospektif resim sergisinin (İnsan-makine-karınca’ ‘Neo-Klasik, Figüratif, Gerçekçi Yağlıboya Resimler” Ziraat Bankası Tünel Sanat Galerisi’nde 24 Ocak’a kadar ziyaret edilebileceğini.

Ressam Mümtaz Yener’i tanımak ister misiniz

(Beyoğlu, İstanbul, 1918 - 2007 Fenerbahçe, İstanbul)
Mümtaz Yener’i doğumunun 95. yılında saygıyla anıyoruz.
Yirminci yüzyıl Türk insanını, toplumun değişik katmanlarını oluşturan insanların birbirleriyle ilişkilerini, toplumsal gerçekçi bir tavırla Yeniler Grubu’nun kurucu üyesi olarak bulunduğu 1940’tan 2000’li yıllara dek 70 yıllık sanat serüveni boyunca işleyen Ünlü Ressamımız Mümtaz Yener, Ziraat Bankası Tünel Sanat Galerisi’nde. Genellikle İstanbul’u ve insanlarını ve büyük kalabalıkları işlediği tablolarında, çalışan kesimi, işçileri, köylüleri ve bunlara ek olarak, emeğin ve çalışkanlığın simgesi olarak yarattığı metaforları; makineleri ve karıncaları resmeden Mümtaz Yener, Modern bir İstanbul Ressamıdır. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nde 1935-37 arası Nazmi Ziya Güran, 1937-1939 arası İbrahim Çallı ve 1939-1943 arası Yüksek Resim Bölümü’nde ise Fransız Profesör Leopold Levy’nin öğrencisi olan Mümtaz Yener, Nuri İyem, Avni Arbaş, Ferruh Başağa gibi Atölye Arkadaşları ile birlikte 1940 yılında kuruluşunu gerçekleştirdiği Yeniler Grubu’nun Toplumsal Gerçekçi çizgisinden, yaşamı boyunca ödün vermemiştir. Tanık olduğu dönemin gündelik yaşam öykülerinden yola çıkarak yorumladığı eserleri 60 sergiyle dünyaya tanıtılmış, ülkemize ek olarak Avrupa’da ve ABD ile Arjantin ve Brezilya’da sergilenmiş ve koleksiyonlara seçilmiş olup, ders kitaplarında “20. Yüzyıl Modern Avrupa Resmi” Ünitelerinde okutulmaktadır. 2006 yılında İstanbul’da Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde gerçekleşen sağlığındaki en son Retrospektif sergisinde 200 eserinin sergilendiği ve satışa sunulduğu Mümtaz Yener, yaşamı boyunca on binlerce desen ve karışık teknikli çalışma gerçekleştirmiştir. Bunların yanı sıra farklı konuları işleyen gerçekçi figüratif tarzda çalıştığı 1000 kadar yağlıboya eser meydana getirdiği ve sattığı; kayıtlardan anlaşıldığına göre de yurt içinde ve yurt dışında yaklaşık 490 özel koleksiyonda yer aldığı bilinmektedir. Halen ailesinde geniş bir koleksiyon mevcuttur. Modern Türk Resminin Ünlü Usta Ressamı Mümtaz Yener’in değişik dönemlerini yansıtan orijinal yağlıboya ve desenlerinin yer aldığı bu geniş sergiyle, sanatçımızı doğumunun 95. yılında saygıyla anıyor, doğduğu ve yaşadığı Beyoğlu’nda, sanatseverleri eserleriyle yeniden buluşmaya çağırıyoruz.

Haberin Devamı

DR. Şebnem Eryiğit Ekmekçi’nin önceki gün açılan ‘İçe Yolculuk’ isimli heykel sergisinin 21 Ocak tarihine kadar ArkeoPera’da (Galatasaray-Beyoğlu) izlenebileceğini...

KiTAPLAR

ESKİ Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Türk Silahlı Kuvvetleri ve personeline yöneltilen asılsız ve haksız suçlamalara karşı doğruları ve gerçekleri Silivri’de yazdığı ‘Suçlamalara Karşı Gerçekler’ (Kaynak Yayınları) kitabında “Yargı, aldığı kararlarla sınıfta kaldı” derken, TSK’nın muvazzafı ve emeklisiyle silah arkadaşlığına vefasızlık göstererek sınıfta kaldığını, buna karşılık cezaevlerinde bulunanların ise aileleri ve sevenleri ile birlikte “Hep dimdik ayakta kaldılar, ne eğildiler ne de büküldüler” diyor.
53 yıllık gazetecilik hayatında, Ortadoğu ile yakından ilgilenen ve Mağrip’ten Maşrik’e kadar ayak basmadık yer bırakmayan Kenan Akın, bunalımlı bölgenin röntgenini çekiyor: ‘Ortadoğu’nun Kara Kutusu.’
PROF. Dr. Gazi Özdemir ‘Allah’ın tek dini İslam’a son davet- KURAN’ (Şira Yayınları, 836 sayfa) kitabında, “Kuran, bir meslek kitabı değil, kolaylaştırılmış ve her seviyedeki insanın anlayabileceği son ilahi ders kitabıdır” diyor; “Allah ile bütün insanların 7 maddelik sözleşme yapılarak yaratıldığını ve her insanın İslam’a yatkın yaratıldığını” anlatıyor.bilgi@novak.org.tr

Haberin Devamı

EYLEM

ANKARA Başkent Doğalgaz Dağıtım AŞ özelleştirilmesi sonucunda işten çıkarılan, ancak ihbar tazminatı ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan haklarını alamayan 106 kişi bugün 11.00’de Toros Sokak’taki Başkentgaz önünde basın açıklaması yapacaklar.

SİYASET

1963-1973 ve 1980-1983 tarihlerinde Rize belediye başkanlığı yapan İnşaat Müh. Ekrem Orhon’un gelini İnşaat Müh. Mine Orhon’un, CHP Rize’den; BAHÇELİEVLER Belediyesi’nde 1994-2004 arasında başkan yardımcılığı yapan Av. Hamdi Karakaya’nın MHP Erzincan’dan; eski ADD Beşiktaş Şube Başkanı Uğur Seten’in, CHP Kayseri-Melikgazi belediye başkan adayı olduklarını...

İDO ne demek istiyor...

BOĞAZ hattında deniz otobüsü seferlerini kaldıran İDO, şimdi de sabah 09.40’taki yolcu motorunu kaldırdı. Boğaz yolcularının cezalandırılması bu olsa gerek. Acaba İl Ulaşım Koordinasyon Kurulu veya valilik bu konuda ne düşünüyor? İstanbul’da deniz ulaşımı neden her geçen gün geriliyor. İDO’ya hesap soracak hiçbir merci yok mu acaba? İDO’nun özelleştirilmesi neden sorgulanmıyor? Dr. Arda M. TONAY

Haberin Devamı

THY’de yolcu ayrımı

‘PROF. Bingür Sönmez uçakta yerinden kaldırıldı’ başlıklı dünkü yazınızı okudum.
Ben 1980’den beri New York’ta yaşıyorum. 2002-2004 yılları arasında işim icabı her pazartesi sabahı New York’tan başkent Washington’a gidip perşembe akşamı geri dönmekteydim. Delta Shuttle ile yaptığı bu uçuşlar sırasında çok defa Temsilciler Meclisi Üyesi Charles Rangel ve Senatör Jon Corzine ile karşılaştım. Onlar da diğer yolcular gibi sıraya girip metal detektörlerden geçtiler. Zaman zaman ilaveten el detektörleriyle de arandılar. Bir defasında yanıma eski Devlet Bakanı Kissinger oturdu, onunla o sırada oynanmakta olan Dünya Kupası futbol maçlarını ve Türkiye’nin Brezilya karşısında haksız mağlubiyetini tartıştık. Hiç kimseden uçakta yerini bir devlet yetkilisine vermesinin istendiğini görmediğim gibi bu kişilere VIP salonlarında ayrıcalık tanındığına da şahit olmadım.
Kemal İZMİRLİ- NEW YORK

GÜNÜN SÖZÜ

“Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ‘Gençler, dindarlık buysa biz burada yokuz diyecekler, endişeliyim’ demiş. Türkiye’de gençleri dinden soğutan iki kişi varsa biri Diyanet İşleri Başkanı’dır. Rüşvetin ve yolsuzluğun dinde haram olduğunu açıklarken, siyaset yapması, gençlerin dinden soğumasının da bir başka nedenidir.” CHP İstanbul Milletvekili İhsan ÖZKES

Şükrü Karaca’nın ardından

‘Suyu arayan adam’dı.

ŞÜKRÜ Karaca’nın elim kaybından ötürü hissiyatımı sana kısa da olsa ifade etmek isterim.
Şükrü’yü Bakü’de diplomat olarak görev yaptığım çetin ve meşakkatli 1990’ların başından beri tanırım. çok iyi ve kadirşinas bir arkadaşımdı. Ben genç ve idealist bir diplomat, o da benden biraz daha büyük de olsa, genç ve idealist bir mütefekkir ve hareket adamıydı. Kafkasya’da yollarımız Türkiye’nin, yeni açılan tarihin ve coğrafyanın eşiğinde yüksek heyecanlarının ve ideallerinin kavşağında kesişmişti.
Ülkelerin dış siyasetlerinde tabii ki devletlerin, hariciyelerin rolü birinci derecededir. Ama, Şükrü gibi, gönül, yürek, kafa ve hülya adamlarının tek başlarına yaptıkları koca devletlerin yaptıklarını bazen fersah fersah aşar. Şükrü, gönülleri, ruhları, hayalleri birbirleriyle kucaklaştırmak için yollara düşmüş, Yunus misali, yüreğinin sesini kendine has bir vakar ve tevazuyla dillendire dillendire adeta ’suyu arayan adamdı’. Bulabildi mi? En azından bulmak için hep arayıştaydı. Şükrü, tefekkürünü eyleme dönüştürebilmiş ender entelektüellerdendir. Zira, siyasetin bir ülke hayatındaki ehemmiyetini ve işlevini küçümsemeyen, kendisini siyasal olan herşeyle vazifeli addeden bir vatandaşlık idrakine sahipti. Yollarımız bilahare siyasette kesişti. Başbakan Çiller’in etkili danışmanıyken çok yakın münasebetimiz oldu. Daha sonra beni 2002 yılında Doğru Yol Partisi’ne geçerek orada siyaset yapmaya ikna eden, samimi ve heyecanlı bir kabul gösteren insanların başında Şükrü gelir. O tarihten bu yana çok yakın arkadaşlığımız, abi-kardeşliğimiz ve onun en sevdiği tabirle, ’yol arkadaşlığımız’ daim kaldı. Biraraya geldiğimizde siyaset en az vakit ayırdığımız konu olurdu, daha çok tadına doyum olmaz tarih, edebiyat ve uluslararası ilişkiler sohbetlerimiz olurdu. Bir diplomatta dahi ender rastlanacak bir dünya tarihi bilgisine ve gelecek vizyonuna sahipti. Büyük bir vatanperver, Türkçe sevdalısı ve irfan adamıydı. Ahmet Tezcan çok güzel söylemiş, sırlı adamdı, ben de her hali şiirli adamdı diyorum....
O’nu çok özleyeceğim, nurlar içinde yatsın.
Mehmet Ali BAYAR-Eski diplomat, siyasetçi

Bu şimdi adil yargılama mı?

TÜRK Silahlı Kuvvetleri personelinin tasfiyesine yönelik organizasyonda, son safhaya Yargıtay süreçleri ile gelinmiş olup, temyiz aşamasında önce ‘Balyoz Davası’ müteakiben 6 Aralık 2013 tarihinde İstanbul Askeri Casusluk ve Şantaj Davası, Yargıtay 9’ncu Ceza Dairesinde kesin hükme bağlanmış ve çoğunluğu Deniz Kuvvetleri mensubu 43 kişi hakkında ceza hükümleri kesinleşmiştir.
Temyiz sürecinde; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından davaya ilişkin hazırlanan Tebliğname’de; “Sadece dijital belgelerde isminin geçmesi suçlama için yetersizdir” denilerek, 13 sanık hakkında beraat talep edilmiş ve bazı bozma talepleri yapılmış olmasına rağmen bugün (8 Ocak 2014); kendi tebliğnamesini de dikkate almayan ve itiraz etmeyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından dosya kapatılarak İstanbul 11’nci Ağır Ceza mahkemesine infaz için gönderilmiştir.
Yeniden yargılama konusunun gündeme geldiği bu ortamda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kendi tebliğnamesini de dikkate almaksızın 31 gün içerisinde inceleyerek dosyayı kapatması çok iyi niyetli görülmemektedir. Paralel yapı son dönemdeki gelişmelerden rahatsız olmuştur.
Bu davada; yanlış adreste arama yapılarak doğru delil bulunmuş, örgüt liderliğine Yargıtay 9’uncu Dairesi tarafından terfi ettirilen Albayın cep telefonlarına yine sehven yükleme yapılmış, anılan Albayın evinde bulunduğu iddia edilen ve içinde sözde deliller bulunan çanta kayıp edilmiş, Albay bir ay süresince fiziki takibe alınmış ama suç delili bulunamamış, fuhuş yaptığı iddia edilen bir kadın tarafından mahkemeye bekaret raporu sunulmuş, dijital delillerin çoğu nedense ev sahipleri evde yokken bulunmuş, gemi Komutanı ile aynı geminin II Komutanı ve muhabere subayı arasında yapılan ve tapesi bile olmayan telefon görüşmeleri örgüt bağlantısı olarak kabul edilmiş, anti-virüs programları ve Gemici Bağları kitapları gizlilik dereceli doküman olarak kabul edilmiştir.
Hüküm Giyen Deniz Subayları

Yazarın Tüm Yazıları