Son 15 gün ve içinden domuz geçen bir hikaye!

Son günlerde sosyal medyayı aşırı doz kullandık, peki geriye ne kaldı? Son günlerde sosyal medyayı aşırı doz kullandık, peki geriye ne kaldı?

Haberin Devamı

Dahası, bir zavallı domuz hangi politikacının tecavüz tehdidiyle baş başa kaldı? Şok şok ve devamı bu yazıda...

Bir Başbakan, bir domuz ve onların çiftleşmesini bekleyen milyonlar!
İngiliz işi zıpkın dizi Black Mirror’ın ilk bölümünü tam da sosyal medyayı aşırı dozda kullandığımız geçen hafta izledim.
Dizi yeni değil, İngiltere’de çoktan yayınlandı ve bitti. Üstelik sadece üç bölümlüktü ve her bölümü birbirinden bağımsız.
Ama her bölümün ortak bir teması vardı. O da şu:  Hızla gelişen teknoloji ve sosyal medyanın yan etkileri!
O pek acayip ilk bölümde de sosyal medyaya odaklanıyordu dizi. Şöyle ki:/images/100/0x0/55ea0ca3f018fbb8f86744dd
İngiltere’nin gözü gibi baktığı prensesi kaçırılıyor.
Kaçıran kişi hükümete bir adet video yolluyor.
Videoda prensesin serbest bırakılması için tek bir şart ileri sürüyor. Ve bu şart ne yazık ki Başbakan’ı çok ama çok yakından ilgilendiriyor!
Hükümet videonun yayılmasını engellemek istiyor, ama artık çok geç, YouTube’a yükleme yapıldığı anlaşılıyor.
Oradan da Twitter kullanıcıları arasında hızla yayıldığı...

BARİ TELEVİZYONDA YAYINLANMASIN

Hükümet sosyal medyada yayılmasını engelleyemeyince, “Bari” diyor, “Televizyonlarda yayınlanmasın. Tüm kanallara ültimatom gönderilsin.”
Kanallar ültimatoma önce uyuyor. Gel gör ki, uluslararası yabancı kanallar videoyu yayınlamaya başlıyor. Dahası halk onlara sormaya başlıyor:
“Siz neden yayınlamıyorsunuz?”
Ve sonunda ulusal kanallar baskıya dayanamayıp videoyu yayınlıyor.
Sanırım buraya kadar olup biten bazı şeyler hayli tanıdık. Çünkü Gezi olaylarında aynı şeyi biz de yaşadık.
İlk üç-dört gün olayların seyir defterini sosyal medyadan takipledik.
Lakin dizinin geri kalanı bu kez sosyal medya kullanımını eleştiriyor.
Çünkü prensesi kaçıran kişinin videoda söylediği tek şart şu:
Başbakan canlı yayında bir domuzla ilişkiye girsin! Prenses anında serbest kalacak...

PROVOKATÖR MÜYÜM BEN ANNE?

Dizinin sonrasını anlatmıyorum ki yeterince spoiler olayına girdim zaten. Esas söyleyeceğim Gezi eylemi dönemindeki sosyal medya kullanımımızla ilgili.
Durumumuz şöyle özetlenebilir:
? Sosyal medya üzerinden bir olaya tepki gösterene, “Klavye aktivisti” denir, küçümsenirdi.
Gezi direnişi sırasında sadece tepki göstermekle kalınmadı. İnsanlar bizzat olay yerine gidip (Gezi, Akaretler, Kuğulu Park, İzmir ve Adana meydanları) fotoğraf ve video çekip paylaştı, yani habercilik yaptı.
Ancak bu kez de bazı kullanıcılar tarafından provokatör olmak ve olayları kışkırtmakla suçlandılar.
Mesela ben de her fotoğraflı paylaşımda bunu yaşadım.
“Sen de provokatörsün!” yorumları gelmeye başladı.
İyi de sadece haber veriyordum.
Haber ne zamandan beri provokasyon olarak adlandırılır oldu ki?

RT’NİN İŞE YARAYANI VE YARAMAYANI

Bir diğer husus, retweet olayı. Evet, RT olayı bir ara abartıldı. Özellikle polis müdahalesi olduğu gecelerde bir RT kirliliği/trafiği yaşanmaya başlandı.
Doğruluğu tartışılır RT olduğu kadar işe yarayan RT’ler de vardı tabii.
Mesela Rize’de bir otele sıkışıp kalanların yaşadıklarını oradaki bir kullanıcının tweet’leri sayesinde öğrendik ve bunlar RT edilerek diğerlerine ulaştırıldı.
Ya da hangi noktalarda doktora ihtiyaç olduğu RT’leri de gayet değerliydi.

POLİS ORADA, GİTMEYİN

Asıl önemlisi ise “Polis şu an bilmem ne noktasında, arkadaşlar oraya gitmeyin” şeklindeki tweet’lerdi.
İzmir’de mesela bu tarz tweet’leri yüzünden gözaltına alınanlar oldu.
Sonradan salıverildiler mi, bunca karmaşada unutuldu tabii.
Peki bu suç mu? Bir bakalım: Üzerinize dünya kadar gaz atılıyor ve haliyle herkesi uyarmak istiyorsunuz.
Ama sistem açısından bakarsanız, sinir bozucu. Çünkü bu tweet’ler bir bakıma telsiz haberleşmesi gibi.
Ve kitlelerin zekice davranmasına yol açıyor.
Eskiden olsaydı mesela, “Beşiktaş’ta müdahale varmış”ı anında öğrenmek ve oraya topluca gitmek pek mümkün olmayacaktı.
Yani insanlar sosyal medyayı hızla yer değiştirmek için bir araç olarak kullandı aynı zamanda.

DOMUZLA CİNSEL  İLİŞKİYE GİRDİ Mİ?

En önemli sonuç tartışmasız bu:
Artık hiçbir şey gizli kalmıyor.
Camide içki içildi deniliyorsa, orada çekilmiş bir fotoğraf ya da video mutlaka çıkıyor ortaya. “Hayır öyle değil, böyle oldu”nun kanıtı anında sosyal medyada yayılıyor.
Ama tabii “hiçbir şeyin gizli kalmaması” özel hayat için de geçerli.
Özel hayatınıza dair yazılanların yayılmasını engellemeniz de mümkün değil. Özellikle ünlü ve etkinseniz.
Hele Black Mirror’daki gibi İngiltere Başbakanı ve prensesi iseniz hiç!
Bu yüzden dizideki herkes domuzla cinsel ilişkiye giren Başbakan’ı önce utanarak sonra da gözlerini kırpmadan afiyetle izledi ya. Sokakları, meydanları tamamen boşaltarak...
Tüh, diziye dair bir ipucu daha verdim!
Ama zaten az çok böyle olacağını tahmin etmiştiniz değil mi? Sizi gidi...

Yazarın Tüm Yazıları