Sedat Ergin: Yılmaz'ın cumhurbaşkanlığı şansı

Sedat ERGİN
Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in görev süresinin uzatılması konusunda hükümet içinde varılan mutabakatın hayata geçirilebilmesi, giderek kritik bir görüntü kazanıyor.

Belirsizlik, büyük ölçüde koalisyon ortağı ANAP'ın içinden gelen Demirel karşıtı çıkışlardan kaynaklanıyor.

ANAP milletvekilleri, kuşkusuz vicdanlarının sesine kulak veriyorlar. Milletvekillerinin samimi görüşlerini özgürce ifade etmelerinden daha doğal ne olabilir?

Bu durum, disiplinli yapılarıyla dikkat çeken diğer koalisyon partileriyle kıyaslandığında, ANAP'ta daha serbest ve çoksesli bir tartışma ortamının var olmasından da kaynaklanıyor.

Ancak, son tahlilde, Türkiye'nin son sekiz aydır yakalamış olduğu siyasi istikrar çizgisinin en azından bir süre için kesintiye uğrayıp uğramayacağı sorusunun yanıtı, ANAP grubunun alacağı nihai tutumu beklemektedir.

Sorun, bu çıkışlar kadar ANAP Lideri Mesut Yılmaz'ın niyetlerinin kamuoyunda ve siyasi çevrelerde nasıl algılandığıyla da yakından ilişkilidir.

ANAP Lideri, koalisyon ortaklarının zirve toplantısında Demirel'in görev süresinin uzatılması yolundaki mutabakata olurunu bildirmiş ve ardından bu görüşünü hem kamuoyuna, hem de parti grubuna açıklamıştır.

Ancak, Yılmaz'ın káğıt üstündeki açıklamaları ile kendisine atfedilen niyetler arasında belirgin bir çelişki bulunmaktadır.

Yaygın kanı odur ki, Yılmaz'ın, Demirel'i istiyor gibi gözükse de, aklının ve gönlünün bir köşesinde cumhurbaşkanlığı yatmaktadır.

Bu görüşe göre, ANAP Lideri, Anayasa değişikliğinin tıkanması halinde yapacağı bir hamleyle Çankaya Köşkü'ne çıkıp çıkamayacağını tartmaktadır.

Bu, nihayet bir kanaattir. Yılmaz, Demirel'le ilgili görüşlerinde samimi olabilir. Gruptaki olumsuz hava, kendisini Demirel yönünde ağırlık koymaktan caydırıyor da olabilir.

Gelgelelim, Yılmaz'ın cumhurbaşkanı olmak istediği, bizzat kendi grubu ve ANAP'ın önde gelen şahsiyetleri tarafından seslendirilmektedir.

Demirel'in önü tıkanırsa Yılmaz'ın şansı gerçekten var mıdır?

Bu da güç gözüküyor. Bir kere, Yılmaz, son seçimde oylarını yüzde 13'e düşürüp, ANAP'ı Türkiye'nin dördüncü partisi yapmıştır.

Cumhurbaşkanlığı, her şeyden önce bir konsensüs makamıdır. Yüzde 13'lük kitle desteği olan bir liderin bu konsensüsü sağlayamayacağı izahtan varestedir.

Bir başka önemli faktör, Yılmaz'ın hükümetin kuruluşu sırasında Başbakan Bülent Ecevit'in koalisyonda görev alması yolundaki önerisini geri çevirme gerekçesiyle ilgilidir.

Yılmaz, Ecevit'e hakkında ileri sürülen yolsuzluk iddialarından aklanmadığı sürece hükümette görev almayacağını, gerekirse Yüce Divan'da yargılanmak istediğini belirtmişti.

Bu iddialar nedeniyle Başbakan Yardımcısı olmaktan kaçınan bir siyasetçinin, henüz resmen aklanmamışken cumhurbaşkanlığına aday olabilmesi kamu vicdanında nasıl karşılanacaktır?

Her halükárda, Yılmaz'ın samimiyeti konusunda inandırıcı olabilmesi için daha çok çaba sarf etmesi gerekli gibi gözüküyor.

Yazarın Tüm Yazıları