Sedat Ergin: MİT'in televole uyarısı

Sedat ERGİN
Haberin Devamı

MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'un büyük tartışma yaratan açıklamaları içinde en ilginç başlıklardan biri Türkiye'nin önemli bir sosyolojik gerçeğine işaret ediyor.

‘‘Ben Ankara'da gecekonduda oturan 6 çocuk sahibi biri olsaydım ve akşam evime ekmek götüremeseydim, akşamları da televizyonda televole programlarındaki 60 kişinin hayatını izleseydim ne düşünürdüm?’’ diye soruyor MİT Müsteşarı.

Yanıtı da kendisi veriyor:

‘‘Muhtemelen komünist olurdum...’’

MİT Müsteşarı, bu sözleriyle Türkiye'de toplumsal barışın geleceğini yakından ilgilendiren hayati bir soruna parmak basıyor.

Türkiye'nin gelir dağılımında büyük bir uçurumun bulunduğunu, aradaki farkın giderek derinleştiğini belirtmeye gerek yok.

Ulusal gelirin yüzde 55'ini nüfusun yüzde 20'lik bir ayrıcalıklı kesimi toplarken, en alt gelir grubundaki yüzde 20 gelirden ancak yüzde 4.5'luk bir pay alabiliyor. Bu kesim fakirlik sınırında ya da altında yaşıyor.

Üstelik, Türkiye büyük bir göç dalgasına sahne oluyor. Büyük kentlerin çevresinde ayrı yaşam biçimlerinin şekillendiği varoşlar ortaya çıkıyor.

Ekonomik göçe ek olarak, Güneydoğu'da terör döneminde köylerini terk etmek zorunda kalan yüz binlerce insan, Diyarbakır, Mersin ve Adana gibi kentlerin gettolarında insanca yaşamanın asgari gereklerinden uzak koşullarda hayatlarını sürdürmeye çalışıyor.

Bu insanların akşamları televizyonlarını açtıklarında karşılaştıkları ise televole gerçeğidir ve bu görüntüler kendi yaşamlarının yalnızca sıkıntı ve çile dolu gerçekliğiyle büyük bir tezat oluşturmaktadır.

Sorun, yalnızca özel hayatın bütün sırlarının dökülüp saçıldığı televole programlarının sergilediği yaşam biçimi ile bitmiyor.

Bir bu kadar vahimi, Türkiye'nin yeni türedi zenginlerinin bir bölümünün servetlerini ‘‘göstere göstere’’ tüketmesi, daha doğrusu paralarını nasıl harcadıklarını toplumun diğer kesimiyle basın üzerinden paylaşma yüzsüzlüğünü göstermesidir.

Bu, büyük ölçüde görgüsüzlükten, cehaletten, ayrıca kolay ve haksız yollardan para kazanmanın getirdiği hazımsızlıktan kaynaklanmaktadır.

Sonuçta, birbirinden hızla kopan, uzaklaşan iki ayrı Türkiye gerçeği ortaya çıkmaktadır.

Biri şatafatlı yaşam biçimini, sınırsız tüketimini halka yansıtan; diğeri ise bu görüntülere baktıkça hınçlanan bir Türkiye...

Türkiye'nin siyasetçilerinin, sosyologlarının kafa yorması, tartışması gereken bir sorun, sonuçta, ülkenin istihbarat teşkilatı tarafından gündeme getirilmiş bulunuyor.

Aslında bugünkü gibi devam ederse, ileride nelerin olacağını görmek için özel bir istihbarata da ihtiyaç yoktur.

Ancak, dengesini kaybetmiş, görme özürlü toplumlarda bazı tehlikeleri gösterebilmek için insanları zaman zaman sarsmak, şoklar vermek gerekmektedir.

Anlaşılan bu şok yine beklenen etkiyi yapmışa benzemiyor. Çünkü, MİT Müsteşarı'nın uyarısı yine magazin basını tarafından tartışılıyor.

Yazarın Tüm Yazıları