Sedat Ergin: Ecevit'in manevrası

Sedat ERGİN
Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı'nın görev süresinin uzatılmasına ilişkin Anayasa değişikliğinin, milletvekili maaşları ve parti kapatmayı güçleştiren iki ayrı düzenlemeyle birleştirilmesi, neresinden bakarsanız bakın, Türk kamuoyu açısından ciddi bir rahatsızlık konusudur.

Düzgün siyaset ölçüleri açısından uzun yıllar tartışılacak olan bu düzenleme, salt siyaset teknikleri açısından değerlendirildiğinde ise ilginç bir manevra olarak karşımıza çıkıyor.

Bu manevranın başlangıcı, bundan tam iki hafta öncesine, ANAP Lideri Mesut Yılmaz'ın koalisyon içindeki mutabakata imza atmakla birlikte, sonradan tutumunun belirsizlik gösterdiği günlere kadar uzanıyor.

Yılmaz'ın kafasının gerisinde kendi adaylığına dönük bir niyetin de yattığı izlenimini edinen, her halükárda ANAP'a güvenemeyeceğini anlayan Ecevit, çareyi FP'ye yönelmekte bulmuştur.

Ecevit, o noktaya kadar stratejisini FP'yi hesaba katmadan, doğrudan koalisyon partileri ve DYP'ye dayanarak yürütmekteydi. DSP-MHP-DYP ekseni ancak 350 rakamına ulaşırken, belirsizlik gösteren ANAP oylarının gerekli 367 sayısına ulaşılmasını sağlayıp sağlamayacağı boşluktaydı.

Bu belirsizlik, Ecevit'i FP'yi yanına çekmeye itti. Çünkü, DSP-MHP-DYP eksenindeki yaklaşık 350'lik oya, FP'nin 104 oyu eklendiğinde 450 dolayında ezici bir sayıya ulaşılmaktaydı.

Belli sayıda fire verileceği hesaba katılsa da, 450, Ecevit'in ANAP'ın desteğine artık ihtiyaç duymayacağı son derece emniyetli bir eşiktir.

Ecevit, bu hamlesiyle Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in süre uzatımı için partisinin oylarını vazgeçilmez gören Yılmaz'ın elindeki kartları marjinal bir konuma itmiş olmaktadır.

* * *

Başbakan'ın kendi açısından bir diğer kazanımı, FP'nin kapatılması halinde milletvekillikleri düşen FP'liler için gidilecek ara seçimle ülkenin yeni bir siyasi belirsizliğe girmesini şimdiden önlemiş olmasıdır.

Bu seçimde hükümet partilerinin, özellikle de DSP'nin oy kaybına uğraması olasılığı, hükümetin meşruiyeti tartışmalarını da beraberinde getirecek ve istikrarı sekteye uğratabilecekti.

Ayrıca, ara seçimde CHP'nin TBMM'ye girmesi olasılığının Ecevit tarafından arzu edilmeyen bir durum olduğunu da varsayabiliriz.

DSP'nin manevrasının asıl ilginç yönü şurada yatıyor herhalde:

Ecevit'le ilgili değerlendirmelerde kendisinin son tahlilde bir siyasetçi olduğu, üstelik yarım yüzyıldan uzun bir süreyi siyaset teneffüs ederek geçirdiği çoğunluk unutuluyor.

Unutmayalım ki, 1998 Aralık ayında Yalım Erez'in hükümeti kurmak üzere olduğu bir sırada, DSP'nin yine sürpriz bir hamlesiyle ibre birden Ecevit'e dönmüş ve hiç hesapta olmayan bir DSP azınlık hükümeti kurulmuştu.

Bu sürpriz, ardından DSP'yi 18 Nisan seçimlerinde birinci parti olma başarısına taşıyan kapıyı da aralamıştı.

O tarihteki manevrayı gerçekleştiren siyasi aktör, Ecevit'in sağ kolu Hüsamettin Özkan'dan başkası değildi.

Son olayda da işin ‘‘operasyonel’’ yönünün, Ecevit'in talimatıyla, yine sessizce ama etkili bir şekilde sonuçlandırılmasında karşımıza yine aynı aktörün çıkması şaşırtıcı değildir.

Yazarın Tüm Yazıları