Sağlıklı kadın bedeni hangisi?

Sağlıkla ilgili önemli bir gösterge olduğunun anlaşılması, kilo sorununu kozmetik bir takıntı olmaktan çıkardı. Kadınlar şimdi de “Sağlıklı beden hangisi?” sorusunun cevabını arıyor.

Sorunun yanıtını hemen vereyim: Bedeninizle barışıksanız (çok zayıf veya çok kilolu olmanız hariç) hangi beden ölçüsünde olduğunuzun pek bir önemi yok! Ama yine de “kilo-sağlık-beden ile ilgili” bazı rakamlar var.
ıngiltere’de yapılan bir araştırma, en mutlu kadınların 40-42 beden grubu olduğunu göstermiş. 46’nın üstü ve 36’nın altı pek mutlu değilmiş. 3 bin kadının incelendiği bir başka çalışmada ise “cinsel aktiflik” sıralaması yapılmış, birinciliği 36-38 beden kadınlar almış. 40-42 beden ikinci, 42-44 beden üçüncü gelmiş.

HANGİ BEDEN DAHA SEKSİ?

“Kilolu veya şişman kadın seksi mi, değil mi?” tartışmasına gelince... Bu konuya girmek istemem. Çünkü son haftalarda kavgalı hale geldi! Ama kilolu kadınların daha mutsuz oldukları (ya da kocaları tarafından daha az beğenildikleri) kanaatinde değilim.
Hatta “toplu kadınların” kendi ile daha barışık, daha sosyal, daha keyifli ve eğlenceli olduklarını bile düşünüyorum. Ben her yaşın bir bedeni olduğunu kabul ediyorum. Aşırı beden takıntısını doğru bulmuyorum.
Erkeklerin kadın bedeni üzerindeki düşünceleri ise apayrı bir konu. Beden tercihi erkeklerin psikolojileri, eğitimleri ve sosyal faktörlerle ilgili gibi görünüyor.
Çoğu erkek sağlıklı, aktif, kendinden emin ama biraz fazla kilolu bir kadını 34 beden dal gibi bir kadına tercih ediyor. Peki, o zaman bu beden tartışması nereden çıktı? Sağlıkla ilgili olmasına rağmen “fazla kiloluluk ve obezite” konusuna mankenlerin de girmesinden!
Meslekleri gereği mankenlerin az biraz “kilo takıntılı” olmaları doğal ama sağlıkla ilgili bir alanda topa bu kadar sert girmeleri sık faul yapmalarına sebep oluyor.
Son bir not: Tıp dünyası dünyanın en mutlu ve en sağlıklı kadınlarının Akdenizli kadınlar olduğu kanaatinde. Akdeniz kadınlarının ortak özellikleri ise genellikle 40-42 beden aralığında olmaları. Ayrıca beden ölçüsü aşırı zayıflık veya aşırı kiloluluk halleri dışında sağlıklı ve sağlıksız olmanın da ölçüsü olmuyor.

Kolon kanseri önlenebilir

Kolorektal kanser, kalın barsak ve rektumda gelişen kanserdir. Kolon kanseri için tarama yapmanın ana hedefi, kolon kanserine bağlı ölümü azaltmaktır. Tarama testleri ile tedavi edilebilir erken dönemdeki kanserlerin tanısı konulabilir. Ayrıca “adenomatöz polip” adı verilen kanser öncesi oluşumlar tespit edilerek bu polipler çıkarılabilir.
Düzenli tarama ve tespit edilen poliplerin çıkarılması ile kolorektal kanser gelişim riski yüzde 90’a varan oranlarda azaltılabilir. Ailede, özellikle birinci derecede yakınlarında kolorektal kanser hikayesi olanlar, birden fazla yakınında kolorektal kanser hikayesi olanlar, ailesinde erken yaşta (55 yaş öncesi) kanser hikayesi olanlar, daha önce kolorektal kanser veya polibi olanlar, 50 yaşını geçenler, bol yağlı, kırmızı et ağırlıklı, liften fakir gıdalar tüketen, sedanter yaşayan ve sigara içenler, iltihabi barsak hastalığı olanlar kolorektal kanser için taranmalıdır.
Kolorektal kanser taraması için kullanılabilecek testler; kolonoskopi, BT kolonoskopi, sigmoidoskopi, çift kontrastlı kolon grafisi ve gayta testleridir. Bunlardan en etkilisi kolonoskopidir. Günlük olarak yüksek kalsiyum (1000 mg’dan fazla) alımı, aspirin, ibuprofen ve benzeri nonsteroidal antiinflamatuar ilaçlar kolorektal kanser gelişimi riskini azaltabilir.
Prof. Dr. Erol AVŞAR

Domuz gribinde ekinezya faydalı mı?


Domuz gribi paniğini abartıp paranızı gereksiz yere vitamine, minerale ya da bitkisel desteklere harcamayın. Bugüne kadar yapılmış hiçbir çalışma ne ekinezya, umklaoba, elderberry gibi desteklerin, ne C vitamini ve diğer vitaminlerin, ne de çinko tabletlerinin domuz gribinden koruduğunu göstermiştir.
Bağışıklık sisteminizi hızla güçlendirmek istiyorsanız yoğurt yiyin, kefir için, bol bol sebze, meyve tüketin. Meyve sularının da özellikle meyve suyu sebze karışımlarının (taze sıkılmış olmaları kaydıyla) çok faydalı olabileceğini unutmayın.
Hiçbir bitkisel desteğin (buna zencefil de, ekinezya çayları da, ıhlamur da dahil) ve hiçbir vitamin, mineral karışımının bağışıklık sistemine itfaiye tarzı acil bir destek sağlaması mümkün olamıyor. Bu nedenle domuz gribinden korunmak için paranızı ota, çöpe, hapa, tablete harcamak yerine gidip aşılanın!
Ayrıca pazardan taze ve mevsiminde sebze, meyve alıp, bunlardan faydalanın. Eğer bağışıklık sistemi zayıf, yaşlı biriyseniz, bağışıklık sisteminizi güçlendirmek amacıyla probiyotikli bir multivitamin kullanmanız mümkün olabilir ama bu da “mutlaka lazım olan bir şey” değildir. “ılle de bir destek kullanacağım” diyorsanız, benim sıralamam aynı: Probiyotikler, umklaoba, elderberry, çinko, histidin ve beta glukan...

Düşük kalorili diyetler tehlikeli olabiliyor

Günde 800 kalorinin altında enerji kazandıran diyetler, ciddi hastalık komplikasyonları olan (kalp krizi, nefes alma güçlüğüne yol açan solunum yetmezliği gibi) ya da sağlık bakımından yüksek risk taşıyan kişilerin hızlı kilo vermelerini gerçekleştirmek için dizayn edilmiştir.
Bu diyetler bazı tıbbi problemlere yol açabilir. Bu nedenle medikal gözetim altında yapılmaları önerilmektedir.
Bu diyetleri uygulayanlarda baş dönmesi, aşırı yorgunluk, baş ağrısı, göz kararması ilk önemli işaretlerdir. Ayrıca adet döngüsünde düzensizlik, saç dökülmesi gibi sorunlar da meydana gelebilmektedir. Bu tür değişiklikleri fark edenlerin hemen bir doktor ile görüşmeleri gerekmektedir.
Dyt. Nilüfer BAYRAM

Sorunun çözümü çatalın ucunda mı?


Yaşam, iniş ve çıkışlarla, gelgitlerle, neşe ve hüzünle, başarı ve yenilgiyle, sevgi ve nefretle yoğrulur. Mevsimler, sıcak ve soğuk havalar, güneşli ve yağmurlu günler birbirini kovalar. ınsan bu koşuşturmaya kendini kaptırır. “Hayat gailesi” içerisinde stresle karşılaştıkça, herkes kendine özgü yöntemlerle savunma yapmaya çalışır. Bir şeyler atıştırmak en sık kullanılan yöntemlerden biri. Yazık ki neyi, ne kadar tükettiğini bilmeden yemek hiç zevk vermiyor ama tonla kalori yüklüyor! Bu durumda bir “farkındalık” yaratmak gerekiyor.
Aşağıdaki önermelere bir göz atın! Çoğunu “ezbere biliyorsunuz”, ama bir de uygulamayı deneyin!
- Aşırı duyarlılık, gerginlik, kaygı, kaslarda sertleşme gibi stres belirtilerinin farkında olun.
- Herhangi bir şey yemeden önce, kendinize neden yediğinizi sorun. Gerçekten aç mısınız yoksa kaygılı ya da gergin olduğunuz veya sıkıldığınız için mi yiyorsunuz?
- Aç olmamanıza rağmen bir şeyler yemek üzereyseniz, hemen kendinizi oyalayacak başka şeyler bulun.
- Öğün atlamayın. Kahvaltı etmeden evden çıkmayın.
- Sizi rahatlatan, gevşeten, stresinizi gideren gıdaları (çikolata, pasta, gofret vb.) evde bulundurmayın.
- Kayıt tutun. Yiyip içtiklerinizi, çevreden aldığınız uyaranları, aktivitelerinizi yazın. Aradaki bağlantıları görüp sorunların üstesinden gelme konusunda bilgilenirsiniz.
- Yoga, masaj, meditasyon gibi rahatlama tekniklerini deneyin.
- Düzenli fiziksel aktivite yapın.
- Yeterli ve verimli uyuyun.
Dr. Evren ALTINEL
Yazarın Tüm Yazıları