Özpetek filminin başrolünde ölüm var

İstanbul Film Festivali’nin açılış filmiydi. Bu cuma da gösterime giriyor.

Ferzan Özpetek’in son filmi "Bir Ömür Yetmez"den bahsediyorum.

Filmi İtalyan Kültür’de düzenlenen, Hürriyet’in sponsor olduğu özel bir galada izledim. Film öncesi yapılan kokteylde gözlemlediğim kadarıyla Ferzan Özpetek tıpkı filmlerindeki gibi yaşıyor. Yanında onu çok seven bir sevgilisi var. Yanı sıra dostları etrafında çember.

Filminin oyuncularıyla da çok yakın. Belli ki o sıkıcı profesyonel ilişkilerden değil onlarınki. Gülüp eğleniyorlar bol bol.
Hani neredeyse bir mutfak olsa ortada, arkadaşlarına bir makarna yapacak Ferzan Özpetek. Ve kendilerine ait o dünyaya kapanıp gayet mutlu yaşayıp gidecekler.

"Bir Ömür Yetmez" de böyle bir film. Bir arkadaş grubu var. Birbirlerine çok ama çok yakın olan. Onları bir araya getiren kişi, yani esas çocuk aniden hastalanıp ölünce dağılıyor bu arkadaş grubu, dört bir yana...

Tekrar toparlanıncaya kadar da duygularını dışa vurmayı öğreniyorlar.

Öfkelenmeyi, aşık olmayı, dibine kadar dürüst olmayı. Tıpkı esas çocuğun yaptığı gibi...

Filme dair tek eleştirim şu: İlk başlarda çok televizyon filmi kıvamında ilerliyor, biraz sıkıcı. Sonradan açılıyor film. Bir Ömür Yetmez (Bond filmleri gibi duruyor adı) bence Özpetek’in en kişisel filmi.

Çünkü başrolde Özpetek’in röportajlarında hep bahsettiği ölüm korkusu var. Bir de tabii dostluklar ve mutfak (ki filmdeki mutfak kendi evinin mutfağıymış).

ELLE partisi - kısım iki

Pazartesi günü Elle Dergisi’nin düzenlediği Fun&Fashion&Design Week’in bir kısmını anlatmıştım. Şimdi sıra son kısımda... Ama önce çıkan kısmın özeti: Hafta sonu yapıldı bu organizasyon. Nerede? Antalya’daki Hillside Su Oteli’nde. Kaç kişi vardı? Yaklaşık 150 davetli...

Erkek giyimin anarşist tasarımcısı Hatice Gökçe’ye organizasyon boyunca sık sık "Bütün İstanbul burada" demem boşuna değil. Çünkü bu 150 kişi İstanbul’daki hayata yön veren insanlar arasından özenle seçilmiş. Bu yüzden ELLE Yayın Yönetmeni Işın Görmüş’ü ayrıca tebrik etmek gerekiyor.

Gelelim kalan kısma... Bir kere Diesel defilesinden bahsetmeli önce. Diesel’ciler nefis bir defile yaptılar. Yaza ne giyiliyor, ne giyilmiyor görmüş olduk.

Defile sonrası ise parti verildi. Esra Gürsoy’un bile alçı içindeki eline rağmen (voleybol oynarken sakatlamış) dans etmeden duramadığı bir parti oldu.

Parti sonunda sucuk ekmeğe saldırıldı, ki şu an yazarken bile canım çekiyor. Bütün o füzyon yemekler solda sıfır yani...

Tahminim o ki, ELLE’in bu tasarım+parti+defile odaklı hafta sonları bir kezle sınırlı kalmayacak. Devamı gelecek. Çünkü hem davetliler memnun kaldı bu hafta sonu buluşmasından hem de ELLE’ciler.

İnternet aleminden son dakika

Yapanlar gururla mail atmışlar. Geçen haftalarda -ilginç bulduğum için- yazdığım evliyim ama uygunum sitesini hack’ledikleri için... Kendilerine "Akıncılar" diyor bu grup. Siteye girince zaten görüyorsunuz yazdıklarını. Şu açıdan enteresan: Artık sanal ahlak bekçileri var. Eskiden mahallelerde olurlardı, şimdi internetteler. Birileri adına "değer" koruma peşindeler.

Böyle şeylerle uğraşanları cidden anlamıyorum, vakti boşa harcamak gibi geliyor. Ama galiba bu da bir denge: Biri var olan düzeni tehdit ediyor, öteki korumaya çalışıyor.

n İnternetteki sözlük siteleri epeydir yeni ifade alanları. Ekşi Sözlük en popüleri, en çok reklam alanı. İtü Sözlük, Private Sözlük, Zamane Sözlük ise Ekşi’nin peşinden geliyor. Tüm bu sözlüklere eklenen en yenisi ise Homoloji. Özelliği belli: Gay sözlüğü olması. Mesela şöyle başlıklar var sözlükte: Gay barda dövülmesi gereken tipler, bir ben bir Zeki Müren, bir heteroseksüele aşık oldum.... Gibi gibi. Homoloji’nin yöneticilerine verdiği isimler de eğlenceli hani. Adminlere Yüce Sezen, moderatörlere Ajdamod deniyormuş. Homoloji’ye ilk kez katılan yazara ise Kezban!
Yazarın Tüm Yazıları