Önce rehabilitasyon sonra seçim

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın baskısıyla seçim kararının alındığı günlere dönelim. Yılmaz-Baykal zoraki anlaşmasından sonra yapılan ilk Milli Güvenrlik Kurulu toplantısında askerler, hükümet üyelerine şu soruyu bütün açıklığıyla sormuşlardı:

NEREDEN ÇIKTI

‘‘Bu seçim işi de nereden çıktı?’’

Aynı günlerde bu soruyu soran bir başka kesim daha vardı.

TÜSİAD'ın ağır topları.

Ama asıl önemlisi bu soruyu sokaktaki vatandaş soruyordu.

Bütün kesimlerin üzerinde birleştiği bu sorunun çok haklı yanları vardı.

Türkiye'de seçim yapılmasını gerektirecek hiçbir şey yoktu.

Daha doğrusu sadece tek unsur vardı.

O da Deniz Baykal'dı.

Baykal diyorum, çünkü kendi partininin birçok üyesi bile bu kadar erken bir seçime sıcak bakmıyordu.

Aradan iki aya yakın zaman geçti.

Bu seçim kararı siyaseten iki kişinin çok aleyhine çalıştı.

Birisi Mesut Yılmaz, öteki Deniz Baykal.

Tabii onlar aracılığıyla da Türkiye'nin aleyhine çalıştı. Bu karara bir de ekonomik kriz eklenince başarıyla yürütülen bir ekonomik program altüst olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldı.

Baykal baştaki gereksiz ısrarını şu an için siyaseten ağır ödeme noktasında bulunuyor.

Kamuoyu araştırmaları, Baykal'ın en iyimser yorumla, ‘‘Beklediği çıkışı yapamadığını’’ gösteriyor.

SEÇİME KARŞI UZLAŞMA

En iyimser yorumla diyorum, çünkü CHP açısından çok daha karamsar yorumlar da yapılıyor.

Bu arada iş dünyası, en yetkili isimlerinin ağzından seçim kararının değiştirilmesi için yoğun bir baskıya başladı.

Halkta da öyle belirgin bir seçim beklentisi yok.

Bu durumda ne yapılmalı?

İlk akla gelen şey, bu kararı geri almak.

Nitekim önceki günden itibaren bu konuda belirgin bir kamuoyu baskısı oluşmaya başladı.

Ama bu defa direniş DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit'ten geliyor.

Çünkü Ecevit ve kurmayları, bu hükümet döneminin kendileri yararına çalıştığı inancındalar.

Ama şurası bir gerçek.

İKİ NEDEN

Türkiye çok kaygan bir zeminde ve şu an için bir partinin lehine görünen durum, aradan 48 saat geçmeden tam aleyhine dönebiliyor.

İşte en canlı örneği CHP...

Oysa Türkiye'nin çok kısa sürede bir seçime gitmemesi için iki önemli nedeni var.

Birincisi içinde bulunduğumuz global kriz.

Rusya'nın ‘‘Ekonomide diktatörlük’’ ilan etmekten söz ettiği bir dönemde, Türkiye'nin alabildiğine kaotik ve gevşek bir ekonomi politikası ile yönetilmesi tarihi bir hata olur.

Ama bundan çok daha önemli bir neden var.

Türkiye, bütün siyasi partilerini kapsayan bir rehabilitasyon dönemini yaşamak zorunda.

Cumhurbaşkanı Demirel'in önceki hafta Hürriyet'e yaptığı açıklama bazılarınca ‘‘Anti-demokratik bir muhtıra’’ olarak nitelendi.

Oysa Cumhurbaşkanı'nın o sözlerinin arkasında, ortak bir meşruiyet zemini oluşturulmadan, demokrasi ve cumhuriyetin temel ilkeleri üzerinde, inandırıcı ve samimi bir konsansüs sağlanmadan seçime gidilmesinin yaratacağı belirsizliğe dikkat çekiliyordu.

Oysa bazıları, her zaman oluduğu gibi bunu gerçekçi bir saptama olarak görmek yerine, kolaycılığa ve aydın kolaycılığıına kaçarak anti-demokratik bir çıkış olarak sundular.

Kim ne derse desin, Refahyol deneyimini Türkiye'nin hafızasından silmek daha uzun yıllar alacak.

KAZANAN KAYBEDER

Bunu öyle birkaç siyasi liderle, yazar evlerinde temeli atılan derme çatma platformlarla düzeltmek mümkün değil.

Onun için Türkiye'nin gerçekçi bir siyasi rehabilitasyon dönemine ihtiyacı var.

Bu uzlaşma sağlanmadan yapılacak bir seçimin ise kimseye yararı olmaz.

Çünkü seçimi kazanan olmaz, kazandığını sanan da daha ilk günden kaybetmeye başlar.













Yazarın Tüm Yazıları