New York sokaklarında

Hemen 35 dolara vintage bir elbise aldım.

Haberin Devamı

Mor. Upuzun. Hatta benden beş santim uzun... Giydim, fırladım sokağa. Hadi ham yapsın beni bakalım New York... Ordan oraya savururken kendimi, kafamı sallayınca bakalım neler döküldü:

Hadise’nin cevabı: Geçenlerde, tanınmış simalara ‘Kendinizi 10 sene sonra nerede görüyorsunuz?’ diye sormuÅŸlar. Herkes aÅŸağı yukarı aynı cevabı vermiÅŸ: Daha da, daha da, daha da! Hadise’ye de sormuÅŸlar ve o ÅŸu cevabı vermiÅŸ: Layık olduÄŸum yerde. Bu ne kadar güzel bir cevap, içimde geziniyor bu cümle... Layık olduÄŸum yerde. Hepimizin yolculuÄŸu oraya zaten. Her ÅŸey kendine özel yapılmış tahtlara ya da tahtalara ya da tahterevallilere oturuyor sonunda. Yetenek, çalışma ve ÅŸans çarpılıp bölünerek, toplanıp çıkarılarak bir hesap yapılır. Bu hesap, her zaman çarşıya uyar.Â

Haberin Devamı

Burada özgürlük çok: Bunu seviyorum ben New York’ta. ılk geldiğimde de, beni hemen tavlamasının sebebi buydu. Hesap sormuyor. O zaman ilk tutu eteğimi almış, bacaklarımı makas yaparak koşmuştum yağmurda. Sokaklardaki görünmezliğim beni büyülemişti. Kimsenin elinde damgalardan yok sanki. Kafa seslerini duymuyorsun, sana bakar bakmaz sağını solunu çekiştirmiyorlar. Keşke bizim kalıplarımız da, bu kadar geniş olsaydı. ıstediğimiz şekli alırdık. Bana benzeyen gelsin’cilik oynamazdık. Pardon ‘keşke’ demek yoktu değil mi?

Başkaları senin için bir şey seçmesin, sen seç: Tavsiye almıycam artık. Lüzumsuz çünkü. ınsan, eşinden dostundan değil, olsa olsa doktordan tavsiye alsa faydasını görüyor. Bakın ne diycem, insanın eli kendine has tuhaf sensörlerle seçiyor, kendisine göre olanı. Ve kendisi için hayırlı olanı. Buna inanın. ıçimizden ilk gelen, o miymiy korkakça çıkan ses var ya, sadece onu dinlemeliyiz. Ama nerdeeeeee, o gelene kadar ne müzikler ne sesler açıyoruz. Sebebini de bulduğumu zannediyorum. Sebebi tembellik. Seçmek için gerekli çalışmayı yapmama ve kötü seçimin sorumluluğu almama çabası. Hop hop değiş tonton listesine açıl eklensin.

Zaman çok hızlı, günler çok kıymetli, aman ha: Ä°nsan bazen, yaÅŸayıveriyor. Evet, kelime bu. YaÅŸayıvermek. Nefesi az bir yaÅŸam formu. Havayı aydınlıktan, karanlığa ölgün gözlerle izleme sanatı. Bunu sevmiyoruz tamam. Ama çoÄŸu zaman buna razıyız. Korkularımız, etrafımızda sürekli ateÅŸ dansı yapıyorlar. PiÅŸirdikleri de bizim etimiz. Bizi koparıyorlar. Ha, ÅŸu an desem ki, korkacak bir ÅŸey yok. Hiçbir ÅŸey deÄŸiÅŸtiremem. Bu insanın, hergün kendine tekrar etmesi gereken mantrası.Â

Haberin Devamı

Bu laf salatası da, bir New York hatırası.

Yazarın Tüm Yazıları