GeriYemek Kültürü Etin ustası Cüneyt Asan'dan çarpıcı açıklamalar: 'Nusret kendisine verilen rolü çok iyi oynadı'
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Etin ustası Cüneyt Asan'dan çarpıcı açıklamalar: 'Nusret kendisine verilen rolü çok iyi oynadı'

Etin ustası Cüneyt Asan'dan çarpıcı açıklamalar: 'Nusret kendisine verilen rolü çok iyi oynadı'
Fotoğraf: iStock

Bundan tam 37 yıl önce rahmetli gazeteci Necmi Tanyolaç, zamanın aykırı kasabı Cüneyt Asan’ın Bostancı’da işlettiği Amerikan barlı, kütüphaneli dükkanını gördükten sonra ertesi günkü köşesine ‘Mesleğine çağ atlatan adam’ başlığını atmıştı. Geçen yıllar usta gazeteci Tanyolaç’ı yanıltmayacak, ne kadar haklı olduğunu kanıtlayacaktı. Bu köşe yazısı Asan’ın hayatının en önemli kırılma noktalarından biriydi. İlk kez 10 yaşındayken etle tanışan Asan şimdilerde, 6’sı yurt dışı 42 şubeli bir restoran grubunun başkanı. Yüzlerce ustayı yetiştiren 63 yaşındaki ‘Etin Ustası’nı Suadiye’deki restoranında ziyaret ettim. ‘İlkokul mezunuyum. Okuyarak değil emek vererek buralara geldim’ diyen Cüneyt Asan’la et dünyasından, gastronomiye, başarı sırrından öğrencisi Nusret Gökçe’ye kadar birçok konuyu masaya yatırdık.

- Hikayen nasıl başladı Cüneyt Abi?

- Erzincan’da doğdum. Benden önceki 5 abim yaşamış, 5’i ölmüş. “İstanbul’un bir hikmeti vardır” diyerek babam bizi 3 yaşındayken İstanbul’a getirdi. Bostancı’da tek odalı bir eve taşındık. Hatta odayı perdeyle ikiye bölüyorduk. Abim o zaman evliydi, ayırıyorduk yengemle ikisini. Çok zor şartlarda büyüdük. Muhtarlıktan fakir belgesi almıştı babam, onunla geçinmeye çalışıyorduk. Bir apartmanın kapıcısıydı. İlkokula gittiğimde Gülcan adında bir kız vardı. 10 yaşındaydım. Bir gün öğretmenim bana “Gülcan’la eve git annesi elbise verecek” dedi. Ben de o zamanlar Gülcan’a yanığım. Ben Gülcan’la eve gittim elbiseyi ondan aldım ama sonrasında ağladım. Duvarları yumrukladım. Bu olay çok gücüme gitti. Babama “Ben okumayacağım dedim. Ertesi gün kasaplar çarşısına gittim, bir kasaba çırak oldum. Para kazanıp kimseye muhtaç olmak istemiyordum.

Etin ustası Cüneyt Asandan çarpıcı açıklamalar: Nusret kendisine verilen rolü çok iyi oynadı

KAPICI DAİRESİNDE YAŞIYORDU

- Fitili ateşleyen bir aşk hikayesiydi öyle mi? 

- Evet, 10 yaşındaydım ve hayatımın kırılma noktası bu olaydı. Kasapta ilk gün bahşiş topladım. Ertesi gün okula gittim ve kendime kola aldım. Onu içerken “İşte hayat bu” dedim. Hayatımda hep çalışmak para kazanmak vardı. Mezun olduktan sonra her gün okul çıkışı kasaba gittim. Okul hayatı bitmişti benim için. İlkokul mezunuyum ben. Tam gün çalışmaya başladım. Kasaplık sanattı, anlatılması zor bir aşktı benim için. Diğer kasapların yaptığı işi beğenmiyordum. Farklı olduğuma inanıyordum o zamanlar. Dükkanda yatıp kalkmaya başladım. Neden kapıcı dairesine gideyim ki?

- Ev de bitti okul da?

- Her şeyim, dünyam o dükkan olmuştu. Çarşıdaki en fazla iş yapan bizim kasap olmuştu. Canlıya, etini yediğimiz şeye bakış açım çok farklıydı. Ben onlara canlı diyorum hayvan değil. Etinden, sütünden, yününden, derisinden, başından her şeyiyle faydalandığın bir canlıya saygı duymak zorundasın. Hindistan’daki insanları merak ediyordum. “Neden ineğe tapıyorlar” diyordum. Bir gün Hintli bir müşteriye “Neden ineğe tapıyorsunuz” diye sordurdum. “Tapmıyoruz, saygı duyuyoruz. Hangi evde bir inek varsa o ev aç kalmaz. İnek kadar hiçbir hayvan hatta insan bile bu kadar cömert değildir” dedi. İşte o zaman anladım ki doğru yoldayım.

- Ya sonra?

- Hep aynı kasapta çalıştım. 17 yaşına geldiğimde patronuma “Dükkanın adını değiştirelim” dedim. Dükkanın önünde sabah çocuklar gazete satardı. “Günaydın yazıyor... Günaydın yazıyor...” diye bağırırlardı. O benim beynime kazınmıştı. İsim de oradan çıktı.

- Bugünkü restoranının adı bir gazeteden geliyor yani...

- Aynen.

AVRUPA YAKASI BİZİ TANIMALIYDI

- Kasaptan ne zaman ayrıldın?

- Çalıştığım dükkanın adını 7 sene sonra değiştirmiştim. Bunu başardım. Ardından askere gittim 20 yaşında. Adıyaman, Isparta, Kahramanmaraş’ta görev yaptım. Sonra Gaziantep’e gittim, yeme içme ruhunu gördüm. İstanbul’a döndüğümde bugünkü ortaklarımla Nimet ve İsmet Yalçın’la çalıştığım kasap dükkanını devraldım. Baktım ki bir şeyler eksik. Anadolu Yakası’ndayız ama Avrupa Yakası’nın bizden haberi yok.

- Abi bir kasap dükkanından neden Avrupa Yakası’ndakilerin haberi olsun ki?

- Büyümeliydik, ben farklıydım ve fark yaratmalıydım. Avrupa ülkelerindeki kasaplardan da öndeydim. Bunu oraya gidip gelenler söylüyordu. Dükkanı değiştirdim, yıktık. Amerikan barlı kütüphaneli kasap dükkanı yaptım. Bir gün rahmetli spor yazarı Necmi Tanyolaç evine giderken uğradı. Çok şaşırdı. Ertesi gün beni yazdı. ‘Mesleğine çağ atlatan adam’ diye. İşte olmuştu istediğim. Millet kasap dükkanının önünde kuyruk olmaya başladı. Satışlar patlamıştı.

- Nasıl büyüdün abi?

- Bir kebapçı dükkanı açtım. Sene 1986 Küçükyalı Çamlık’ta. Yolu falan yoktu. Her şey çok güzel ama işler kesat. Müşteri tek tük geliyor. Bir gün önlük üstümde. Garson geldi, “Abi birisi seni çağırıyor” dedi. Kendisini tanımadım. “Benim adım Aykut Işıklar. Bugüne kadar böylesi bir kebap yemedim” dedi. Tek bir özel televizyon vardı o zamanlar. Moderatör adında magazin programı yapıyordu Aykut Abi. Ertesi gün kameraman gelip benim dükkanımı çekti ve programında yayınladı. Dükkana akın akın müşteri geldi. Yer bulamıyordu millet. 150 kişilik dükkana binlerce kişi geldi. Kimse yemek yiyemedi. 6 ay sonra 500 kişilik dükkan açtım. Öyle öyle büyümüştüm.

Etin ustası Cüneyt Asandan çarpıcı açıklamalar: Nusret kendisine verilen rolü çok iyi oynadı

NUSRET BENİM OĞLUM

- Kebaptan steak’e dönüş?

- Baktım dünya değişiyor. Avrupa’da Amerika’da yemek kültürü değişiyordu. İstinye Park’ta sadece steak dükkanı açtık. Türkiye’de yoktu. Nusret (Gökçe) de orada çalışıyordu. Oranın şeflerindendi. AVM’ler falan derken 40 şubemiz var. Pandemi olmasaydı, Fas, ABD, oralarda da açıyorduk. Ama pandemi sonrası tek tek açacağız.

Nusret (Gökçe) demişken, kendisini başarılı buluyor musun?

- Onu ben yetiştirdim. O benim evladım, oğlum. Yetiştirdiğim birçok şeften biri. Elbette başarılı. Çok iyi yerlere geldi. Onunla gurur duyuyorum. Beni ben yapan sebeplerden birisidir Nusret. Ben insan yetiştirmeyi ibadet saydım. Herkes bana ‘usta’ der. Saygıları büyüktür. Usta baba demektir, Usta, yer yeryüzüne köklerini, gökyüzüne dallarını salan çınar demektir. Yetiştirdiğim evlatlarımın hepsi ilkokul mezunu. Hepsi sokak çocuğuydu. Ama artık onların her biri başarı abidesi.

- Peki Nusret nasıl bu kadar büyüdü?

- Sosyal medyayı iyi kullandı. Hem de çok iyi. Ona bir rol verdiler o da bunu iyi kullanmasını bildi. Tuz atmaktan başka bir şey yok mu dünyada? ABD’nin en iyi workshop yapan adamının yanına gidiyorsun bakıyorsun Nusret yanında. Bakıyorsun Nusret, Cristiano Ronaldo’nun yanında. Bunlar nasıl oluyor. Menajerlerle bağlantılarla. Bunu iyi başardılar. 

Senin için ‘izin yapmaz’ diyorlar doğru mu? 

- İzin nedir? İzin yapmam ben. Ben tatil nedir bilmem, çalışarak dinlerim. Ben sabah 06.00’da çalışmaya başlarım, gece 01.00-02.00’ye kadar çalışırım. Hafta sonu nedir bilmem. Dinlenmek nedir? 10 yaşında Bostancı’da girdiğim kasapta yatıp kalkardım. Sabah en erken ben açar, gece en geç ben kapatırdım. Ben tezgahın başındayken 15 yıl su içmedim. Evet, su içmedim. Tuvalete giderim de tezgah boş kalır diye. Ustaları beklerim onlar gitsinler de ben et pişireyim diye. Okuyarak değil emek vererek, çalışarak buralara geldim.

- Abi hiç deniz tatili yapmadın mı?

- Hayır ben insan biriktiririm. Bana insan lazım. Senin enerjini alırım. Onunla konuşurum, onun enerjisini alırım. O bana iyi gelir. (Şaşkınlığımı görünce gülüyor)

- Bu kadar çalışmanın altındaki amaç nedir?

- Dünyanın her yerinde restoran açmak istiyorum. Ülkemi her yerde tanıtmak, duyurmak istiyorum. ‘Ülkemin markası dünyanın her köşesinde olmalı’ diyorum. En büyük derdim Türkiye’yi dünyaya anlatabilmek ve ben bunu yapacağım. Yurt dışında, Avusturya, Dubai’de, Bahreyn’de toplam 6 tane şubemiz var. Pandemi sonrası ABD, İngiltere başta olmak üzere birçok yerde restoran açacağız.

Gastronomi turizmi için ne düşünüyorsun? 

- Bu anlamda Gaziantep bir numara. Gaziantep’i rol model ilan ederim. Tarih, kültür ve gastronomiyi birleştiren her şehir kazanacaktır. Gaziantep bunu çok iyi başarıyor. Gaziantep devletten bir kuruş almaz. Belediye Başkanı Fatma Şahin bu işi çok iyi yapıyor. Kendisi inanılmaz çalışıyor. Bütün şehirlerimizde potansiyel büyük. Mesela Şanlıurfa... Dünyadaki en büyük tarih, gastronomi, kültür şehri olmaya adaydır. Ama Şanlıurfa uyuyor. Orada şu anda Sayın Abdullah Erin vali. Halk onu çok seviyor. Erin, Şanlıurfa için bir şanstır. 

False