Kızıl elma sadece bizde yokmuş

MEDYATİK küreselleşme muhteşem bir şey. Dünya Yayıncılar Birliği’nin Genel Kurulu için Güney Kore’nin başkenti Seul’deyim.

Türkiye ile 6 saat fark var. Paris’le fark ise 7 saat.

Ve ben TV 5’ten Fransa’daki referandumun sonuçlarını izliyorum.

* * *

İlk izlenimim şu:

Ben ‘kızıl elma koalisyonu’ denen koalisyonu sadece Türkiye’ye özgü bir garabet sanırdım.

Meğer Fransa’da da varmış.

Size iki sonuç vereceğim.

Fransız Komünist Partisi’ne oy verenlerin yüzde 98’i referandumda ‘Hayır’ oyu kullanmış.

Irkçılıkla suçlanan aşırı sağ politikacı Le Pen’in partisinin ‘Hayır’ oyu da yüzde 93.

Parti yönetiminin ‘Evet’ verilmesi için kampanya yaptığı Sosyalist Parti’nin yüzde 56’sı ‘Hayır’ oyu kullandı.

‘Alafranga kızıl elma’nın tek ortaklığı bu değil.

Her ikisi de Fransız sağının ‘liberal’ siyasetine karşı çıkıyor.

Yani ‘korumacı sosyal politikalara’ dönülmesini istiyorlar.

Her geçen gün rekabet gücünü kaybeden Fransa’nın 20’nci yüzyılın ilk yarısına ait politikalarla nasıl kurtulabileceğini soran yok.

Düşünen de...

Ben ‘şark usulü kızıl elma’yı sadece bize ait bir mantıksızlık sanırdım.

Meğer bu duygusallığın anavatanı, milliyeti yokmuş.

* * *

Biz demokratik ideallerin, serbest rekabet ve verimliliğin Avrupa’sını kurmayı hayal ederken, buna paralel bir ‘kızıl elma Avrupası’ oluşuyormuş.

‘Alafranga kızıl elma’cıların kullandığı üçüncü argüman ‘ulusal egemenlik’ kavramıydı.

Hemen hepsi ‘devletlerüstü devlet’ kavramına karşı çıkıyorlardı.

Bu referandumdan çıkan sonuç şu: Yirminci yüzyılda ‘sosyalist enternasyonali’ kuramayan Avrupa, şimdi Fransa’da ‘kızıl elma enternasyonali’nin ilk adımını atıyor.

* * *

Bütün bunlar Türkiye açısından ne anlama geliyor?

Müzakereler 3 Ekim’de başlayabilecek mi?

Şimdiden bilmek zor.

Ama bir Türk olarak şimdiden sorabileceğimiz bazı şeyler var.

Yüzde 55 gibi bir çoğunlukla ‘ulusal egemenliğini’ savunan Fransa, bizden bazı şeyleri hangi yüzle isteyebilecek?

Mesela, Ermeni soykırımını kayıtsız şartsız kabul etmemizi.

Mesela, Kürt sorununu onların istediği biçimde çözmemizi.

Mesela, Kıbrıs sorununda onların istediğini yapmamızı.

Ama biz yine de bu sorunları medeni bir ülkeye yakışır şekilde çözmeliyiz.

* * *

Dikkatimi çeken bir başka nokta da şu oldu:

Bütün referandum kampanyası boyunca en çok konuşulan konulardan biri, Türkiye idi.

Ama önceki gece sabaha kadar izlediğim programlarda kimse Türkiye’den söz etmedi.

Herkesin aklı, Fransa’nın iç politikasındaydı.

Ama şu kadere bakın ki, kişi başına 4 bin dolar geliri olan Türkiye, Gümrük Birliği’nden şikáyet etmiyor.

Geliri 30 bin dolardan fazla olan Fransa, korumacı politikalar için oy kullanıyor.

Meğer biz ne büyük işler başarmışız.

Fransız kızıl elmacıları ile Türk kızıl elmacılarının adı konmamış koalisyonu bunu açıkça gösterdi.
Yazarın Tüm Yazıları