İhtilal olmaz, ABD ile konuştum

Sedat ERGİN
Haberin Devamı

Tansu Çiller, kendisinden hükümeti bozmasını, ihtilal olursa bundan en çok ülkenin, ordunun ve kendisinin zarar göreceğini söyleyen Yalım Erez'e ‘‘Merak etme'' dedi:

"İhtilal olmaz, ABD ile konuştum."

‘‘O kadar büyütmemek gerekiyor. İftar yemeği yemişler.''

DYP lideri Tansu Çiller, Başbakan Necmettin Erbakan'ın Başbakanlık Konutu'nda tarikat liderleri ve şeyhlere verdiği iftar yemeğine tepki gösteren Sanayi Bakanı Yalım Erez'e bu sözlerle karşılık verdi.

12 Ocak'taki iftarın ertesi günüydü. Çiller ve Erez, Dışişleri Konutu'nda başbaşa görüşüyorlardı. Yalım Erez'e göre, yemek bu kadar basite alınamazdı: ‘‘Bu herhangi bir iftar yemeği değil. İftar devlete ait bir mekanda Başbakan tarafından veriliyor. Erbakan bu kişileri iftar yemeğine çağırarak toplumun bir kesimine mesaj verdi. Türkiye bunu kaldıramaz.''

Erez, devam etti: ‘‘Tansu Hanım, bu hükümet daha fazla gidemez...''

Çiller, olayı büyütme eğiliminde değildi. Erbakan'ın 12 Ocak tarihli iftarı, ilk planda Ordu'nun sisteme müdahale etmesine giden süreci açarken, DYP içindeki muhalefet hareketini de ateşledi. Erbakan, bütün merkezkaç kuvvetleri harekete geçirmişti.

Ocak ayı, aynı zamanda RP'nin Taksim'e cami, türban yasağının kaldırılması ve karayolu ile Hacca gidiş tartışmalarını kamuoyunun gündemine sokarak gerilimi tırmandırdığı bir dönemdi.

ÇİLLER: ‘‘BU DEVİRDE OLMAZ''

Çiller ve Erez, 1 Şubat Cumartesi günü Marmaris'e ağaç dikme törenine katılmaya gittiler. 1 Şubat görüşmesi, Erez ile Çiller arasındaki ikinci önemli buluşmaydı. Erez, başbaşa kaldıklarında ‘‘hükümeti boz'' talebini bir kez daha tekrarladı: ‘‘Ortada açık bir huzursuzluk var. Buna uygun tedbir almamız gerekiyor. Türk Ordusu çok hassastır. Laikliğe karşı hareketler güçlenirse bunun önlenmesini kendisinin asli görevi telakki eder.''

Erez'in Çiller'i sinirlendirecek sözleri bunun ardından geldi: ‘‘Bakın bir ihtilal olursa ben bundan zarar görmem. Göreceğim zarar en çok, ihtilalin olduğu gün sokağa çıkma yasağı nedeniyle bütün vatandaşlar gibi bir gün süreyle evimde oturmak olur. Ama ihtilal olursa bundan en çok zararı gören ülke, ordu ve siz olursunuz...''

‘‘Yalım, ihtilal yapamazlar'' diye karşılık verdi Çiller ve ekledi:

‘‘Ben Amerika ile konuştum. Endişeye gerek yok. Bu devirde ihtilal olmaz.''

‘‘Siz Amerika'ya o kadar güvenmeyin'' dedi Erez: ‘‘İran Şahı'nın en iyi dostu da Amerika'ydı. Ama Humeyni gelince Şah'ı yalnız bıraktı. Amerika Körfez krizinden önce ne yaptı? Amerika'nın Bağdat büyükelçisi Saddam Hüseyin'e 'Kuveyt'le olan sınır ihtilafınıza biz karışmayız' dedi. Saddam bundan cesaret alarak Kuveyt'e girdi. Amerika daha sonra Saddam'a savaş açtı, Irak'ı günlerce bombaladı.''

Erez, devam etti: ‘‘Koalisyonu bozarsan, bundan sen kazançlı çıkarsın, büyürsün...'' Çiller, bu öneriye yine sıcak bakmadı.

YÜCE DİVAN ENDİŞESİ

Erez ve Çiller, bu konuşmanın ardından akşam Ankara'ya döndüler. Ankara'ya indikleri saatlerde Türkiye'yi ayağa kaldıracak ve krizin kontrolden çıkmasına yol açacak olan iftar sonrasındaki ikinci olay sahneleniyordu. Sincan'ın RP'li Belediye Başkanı Bekir Yıldız'ın organizasyonuyla ilçenin meydanına inşa edilen dev çadırda Kudüs gecesi törenleri başlıyordu.

Sincan depremi, askerlerden sonra en çok DYP'yi sarstı.

Sincan'ı görüşmek üzere DYP'li bakanlarla birlikte toplanan Başkanlık Divanı'nda, Yalım Erez ve Yıldırım Aktuna hükümetten çekilelim deyince, Çiller kendilerine konuşma yasağı koymaya kalktı. DYP'deki rahatsızlık yayılırken, başını Yalım Erez ve Yıldırım Aktuna'nın çektiği muhalifler ülkenin ciddi bir rejim bunalımına girdiğini düşünüyorlar ve bu süreci tersine çevirebilmek için hükümetin bir an önce çözülmesini istiyorlardı.

Sincan krizinin doğruğa çıktığı sırada Erez bir ara istifa etmeye karar verdi. Ancak Bahattin Yücel, Hasan Denizkurdu, Fuat Miras ile Yıldırım Aktuna kendisini zorlukla istifadan vazgeçirdiler.

Çiller'in hesaplarından biri, TBMM'de hakkındaki yolsuzluk iddialarını konu alan oylamaları geride bırakmaktı. Sincan krizi DYP'de 'çekilelim' seslerinin yükselmesine yol açınca, RP de Çiller'e ‘‘Yüce Divan'' kartını göstermişti. RP'li Hasan Hüseyin Ceylan, Ocak ayı sonunda Hürriyet'ten Muharrem Sarıkaya'ya verdiği demeçte şunları söylemişti:

‘‘Aramızdaki restleşme daha fazla devam ederse, bundan zarar gören DYP olur. Turban oylamasında iktidarla muhalefet arasındaki fark bire indi. DYP bunun farkında olmalı. O oylamaya 20 Refahlı üye gelmediyse, yarın TEDAŞ TOFAŞ ve mal varlığı oylamalarına 30 üye gelmez. O zaman DYP düşünür.''

Sincan kriziyle açılan Şubat ayı TBMM'de üç kritik oylamaya sahne oldu. TBMM Genel Kurulu, 18 Şubat'taki TEDAŞ oylamasında Çiller'i 172'ye karşı 327 oyla akladı. Aynı gün yapılan TOFAŞ oylamasında ise Çiller hakkındaki iddialar 257'ye karşı 271 oyla reddedildi. Ertesi günü Çiller ailesinin mal varlığıyla ilgili soruşturma komisyonu raporu görüşüldü. Bu oylama da 9 oy farkla (262-271) Çiller lehine sonuçlandı.

Çiller, başının üzerinde Demokles'in kılıcı gibi tutulan her üç dosyadan da aklanmıştı.

‘‘ARTIK SİYASETTEN ÇEKİL''

Tarih 20 Şubat 1997. Yer Dışişleri Konutu.

Erez ve Çiller, Çiller'in TBMM'de tümüyle aklanmasından birgün sonra karşı karşıya geldiler. Erez, ‘‘Meclis'te aklandınız. Ama...'' diye söze girdi: ‘‘Kamuoyundaki şüpheler ortadan kalkmış değil. Bu şüpheler sürerken sizin siyaseti sürdürebilmeniz artık çok zor. Biz sizin aklanmanız için elimizden geleni yaptık, genel başkanımıza karşı görevimizi yerine getirdik. Ama artık siyasetten çekilmelisiniz...''

Çiller'in araya girmesine izin vermeden devam etti Erez: ‘‘Benim sizin yerinize oynadığımı zannediyorsanız, yanılıyorsunuz. Bu endişenizi gidermek için milletvekilliğinden istifa etmeye hazırım. Size istifamı vereyim. Kendi istifanızı Meclis Başkanlığına benimkiyle birlikte sunun...''

DYP lideri, karşılık verdi: ‘‘Benzer şeyler CHP ile koalisyon döneminde de oldu. Ama sonradan kimse önemsemedi''

Çiller, ardından Erez'den yardım istedi: ‘‘Partinin zor durumda olduğunu kabul ediyorum. Ama ben siyaseti bırakmam. Beraber olup, güç birliği yaparsak hep birlikte partiyi yeniden eski durumuna getirebiliriz. Senin bana yardımcı olman gerekir. Sana güveniyorum Yalım...''

Bu konuşmadan bir hafta sonra MGK'dan 28 Şubat kararları çıktı.

DYP yeniden sarsıldı.

EREZ ÇANKAYA'YA ÇIKIYOR

Necmettin Erbakan'ın MGK kararlarına imza atmayı reddetmesinin yarattığı kriz sürüyordu. Çankaya Köşkü, 4 Mart tarihinde önemli bir buluşmaya sahne oldu. Erez, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i ziyarete gitti.

Erez, Demirel'e uzun uzadıya Türkiye'de rejim açısından gördüğü tehlikeleri anlattı, ‘‘Büyük bir rahatsızlık gözlüyorum'' dedi. Demirel ‘‘Beyanatlarını okuyorum, teşhislerin doğru'' karşılığını verdi.

Ardından Erez'in kilit sözleri geldi: ‘‘Bu siyasetin yarattığı bir sorundur. Siyasetin yarattığı sorunlar yine siyaset içinde çözümlenmelidir. Sayın Cumhurbaşkanım, ben ceketimi çıkartırım...''

Ceket çıkartmanın, siyaset jargonunda ne anlama geldiği açıktı.

Çiller, kendisine karşı açıkça cephe açan Erez'e hedef şaşırtma unsuru da içeren garip bir karşılık verdi. DYP Genel İdare Kurulu'nu (GİK) 10 mart akşamı toplantıya çağırdı. Plan, Erez'i DYP üyeliğinden atmaktı.

Çiller, aynı gün öğle saatlerinde ise Erez'i Bilkent'teki evinde yemeğe davet etti. Çiller'e göre, partide Erez'i hedef alan girişim kendisinin dışında bir olaydı. O, Erez'le barışmak, kendisini yeniden partiye kazanmak istiyordu. Erez ise gerilemek niyetinde değildi: ‘‘Tansu hanım, bu hükümet size rağmen de düşer. Gelin zaman kaybetmeden istifa edin.''

Çiller yanıtladı: ‘‘Bizim Meclis'te sayı olarak bir sorunumuz yok."

Erez, Çiller'e katılmadı: ‘‘Siz sayıya bakmayın. Kamuoyuna rağmen iktidarda olamazsınız.''

Özer Çiller, durumu yumuşatmak için araya girdi:

‘‘Yalım, bu partide bir Tansu, bir de sen varsın... Tansu'dan sonra sen lider olursun...''

Erez, ‘‘Ben liderliği değil, ülkemi düşünüyorum'' karşılığını verdi.

Yemek sırasında, Özer Çiller kendisini Türk Ticaret Bankası'nın satışı ve yeraltı dünyasıyla ilişkilendiren spekülasyonlara değinip, bunların haksız olduğunu anlattı. Erez, ‘‘Bunları bana niye anlatıyorsunuz. Bunlar beni ilgilendirmez'' diye kestirip attı.

Bilkent'teki ‘‘son yemek'' soğuk bir havada son buldu. Akşam toplanan DYP Genel İdare Kurulu'nda Çiller'in kurmayları, Yalım Erez'in ihracını gündeme getirdiler. Ancak karşılaştıkları muhalefet üzerine geri çekilmek zorunda kaldılar.

Erez, 25 Nisan tarihinde bakanlıktan istifa etti. Bu istifayı Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna'nın istifası izledi.

Erez, ardından DYP içindeki yeminliler hareketini başlattı. 12 DYP'li muhalif, Hilton otelindeki bir odada el ele tutuşarak hükümeti devirmeye yemin ettiler. Muhalefetin gensorusunu destekleyeceklerdi. Gensoru 20 Mayıs 1997 tarihinde 265 'evet' oyuna karşılık 271 'hayır' oyuyla reddedildi. Arada tam 6 fark vardı. Aslında Erez'in hesabı tamdı. Yalnızca yeminlilerinden 7'sinin son anda dönerek kendisini 'satacaklarını' hesaplayamamıştı.

DYP, Yalım Erez'i 2 Haziran tarihinde parti üyeliğinden ihraç etti.

Ancak Çiller, Refah-Yol'un çöküşü ve yeni koalisyonun kuruluşu sürecinde bu ihraç kararı için yüksek bir bedel ödeyecekti.

Yazarın Tüm Yazıları