Hayat ajandasının ilk sayfası

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Yeni yılın ilk günü, hayat ajandamızın da ilk sayfası.

Neler yazmalı? Beklentiler, umutlar, geçen yıldan devrolanlar. Defterinize soluk bir kalemle yazın. Reddi miras yapılamayacak güzellikler, çirkinlikler.

Yılgınlığı bugün yanınızdan kovun, yeni sözünün büyüsüne kendinizi kaptırın.

Sorunları bir film karesi gibi dondurun, hiç olmazsa bir gün rüyalar ülkesinin vatandaşı olun.

Sıradan bir gün diyenler olabilir. Onlar da haklı çıkabilir. Alışkanlıklarımızın uçsuz bucaksız tarlalarında hep gelincikler arama tutkusu mu?

Ben, sabahın ilk saatlerinde ajandalarıma ismimi yazarım. Başlangıcın ilk tatmini.

Orhan Veli'nin Dalgacı Mahmut'u hepimizden önce uyanmış, gökyüzünü pembeye boyamıştır.

Yağmur bile pembe yağar, ne olur, bugün de mutluluğun renk körlüğünü yaşayalım.

İlk gün boş bir sayfadır hepimiz için.

Hasta yataklarında sabahı bekleyenlerin, ağızları, dilleri kapalı mahkumların, ancak bir uzun havanın derin sessizliği bozabileceği dağ başlarındaki görevlilerin.

Özellikle onların da yılbaşını kutluyorum. Sevinç çığlıklarının dağı, dereyi, tepeyi aşıp benim kulağıma ulaşacağı günü bekleyerek.

Hesaplaşmayı da bugüne sığdırmalı mı? Ben taraftarım.

Bir yılın, 52 haftanın, 365 günün öz eleştirisini yapmak. Yakınlarımıza karşı sevecen, kendimize karşı biraz zalim davranarak.

Daha yılın ilk gününde sizi bir günah çıkarma hücresine çağırmıyorum, ama sonradan bu kadar uzun bir gün düşünemeyebilirsiniz.

‘‘Hata rahına bilip ettiklerimiz, bilmeyip ettiklerimiz.’’

Sorunların bir katran gibi üzerimize bulaştığı günlerde bile, Eluard'ın dizesini anarım, gecenin asla kapkaranlık olmadığını düşlerim. Yıldız avcısı olanlar, yaşama sevincini yitirmezler.

*

BEN, sevinçlerimi, dertlerimi, mutluluklarımı, sorunlarımı bu yıl da dostlarımla bölüşeceğim. Bakın daha ilk günden onların sırtına sorumluluk yükledim.

Gam yükünün kervanı geldiğinde onlara gidip diyeceğim ki, çekemem bu derdi de sizinle bölek.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, ‘‘Yıllar yarlardan, yarlar yıllardan vefasız,’’ diye yazmşıtı bir mensur şiirinde.

Yıllara ve yarlara güvenmemek de belli bir yaşın deneyimi sonunuda oluşuyor.

Bazı mutlulukların değil ama, bazı kinlerin zaman aşımına uğramasını kaçımız başarabiliyor?

Yahya Kemal Beyatlı'nın yazdığı, ‘‘ikmal-i ömr ve imrar-ı vakt’’, şiirde güzel, hayatta ürkütücüdür.

Olsun, bunu da sevinçle, olgunlukla karşılamak gerekiyor.

Nasıl da geçti seneler... Belli yaşlardan sonra çok kullandığımız bir yakınma ürpertisidir dudaklarımızda. Neden, nasıl geçecek acaba önümüzdeki seneler, sözünü pek kullanmayız.

Bugün hiç olmazsa senede bir gün, kutsal bir alışkanlık gibi geleceğe dönük hoş şeyler hayal etsek. Hayaller bir gün olur gerçekleşir.

Bu yılın sonunda yüzyıl bitiyor, yeni bir yüzyıla giriyoruz.

2000... Belirsizliklerle dolu bir cam küre gibi hepimizi heyecanlandırıyor.

Biten bir yüzyıl, bizden önceki insanlar hep yüzyıl bitimlerini ve başlangıçlarını, sönük ve muhteşem biçimde dile getiririler.

Her şeyi değişmiş gibi sundular. Belki de bu insanoğnunun değişikliğe duyduğu saplantının, tekdüzeliğe meydan okuyuşunun bir aldatmacası.

Yeni yılda daha çok kitap okumak isterim, daha çok müzik dinlemek.

Ömürler böyle zaman dilimlerine bölünmese ne olurdu acaba?

Kırgınlıklarımızı eski yılda bırakamazdık, en azından bıraktığımızı sanamazdık.

Unutmak istediklerimizle, hatırlamak istediklerimizin arasına bir perde koymayı beceremezdik.

*

YENİ yılın ilk gününe umutla başalayın.

Toplumsal sevincin gerçekleşmesini dileyin.



Yazarın Tüm Yazıları