Hastalanmadan da kilo vermek mümkün

Arka arkaya son derece üzücü iki "diyet travması" yaşadık. Birinde genç bir kızımızı, diğerinde orta yaşlı bir hanımefendiyi kaybettik. İkisinden de çıkarılacak önemli dersler öğrenilecek şeyler var.

Bunların başında "hangi yaş ve kiloda olursanız olun bilinçsiz bir diyetin sağlığı bozabileceği hatta hayatı sonlandırabileceği" geliyor.

Kilo problemi yaygınlaştıkça diyet konusu bir endüstriye dönüştü./images/100/0x0/55ea9442f018fbb8f8892fae

Bu önemli konu sağlıkla ilgili bir konu olmaktan çıktı.

Eli kalem tutan "diyet kitabı" yazmaya, birkaç makinesi olan laboratuarlar "diyet ilacı" üretip satmaya, bu işte para olduğunu düşünen her insan bir "diyet merkezi" ya da "diyet kampı" açmaya başladı.

Bu yalnız bizim ülkemizde rastlanılan bir durum da değil. Benzer sorunlar her ülkede yaşanıyor. Değişen sadece oyuncular.

KİLO SAĞLIĞI BOZUYOR AMA

Sağlıklı kilonun azıcık artması bile bedensel veya ruhsal bazı sorunlara yol açabiliyor. Fazla kilolu ve özellikle şişman biri olmak ise sağlığı mutlaka etkiliyor. Birkaç kilodan ne olacak deyip geçmeyin. Birkaç kilonun bile önemli olduğu durumlar var. Örneğin bir şeker hastasında, bir hipertansiyonluda 2-3 kiloluk yağ birikimleri bile kan şekerinin veya basıncının ayarlanmasının önemli ölçüde bozabiliyor.

Peki, bu fazla kilolardan kurtulmanın en doğal yolu yalnızca diyet yapmak mı yoksa egzersize başlamak mı? Yanlış bir diyet yapıp sağlığımızı bozarsak ne olacak?

YANLIŞ DİYETLER DAHA DA TEHLİKELİ

Yanlış diyet yalnız son yılların sorunu da değil. Sorun, muhtemelen yüz yıl önce bile vardı! Ama elli yıl önce ilk ciddi olay Amerika’da patladı. "Protein tozu" ile kilo vermeye çalışanların sağlıklarının ciddi bir biçimde bozulması, bu diyeti yapanlardan bir kısmının ölmesi dikkatleri bu alana çevirdi.

Diyet yanlışlarının birçok sebebi var. Bazıları mantık hatalarından hazırlayanların işin uzmanı olmamasından bazıları da yanlış veya bilinçsiz uygulamalardan kaynaklanıyor.

Diyet hatalarının neden ve nelerden kaynaklandıklarına kitaplarımızda (Hafifleyin Gençleşin, Yaşasın Yemek) ve bu sayfada pek çok defalar değindik. Bu dizide yeniden değineceğiz. Bu hataların nasıl ve neden yapıldığını tek tek açıklayacağız.

EKİP ÇALIŞMASI ŞART!

Sorunun özü kısaca şu. Obezite bir hastalık! Bu hastalığın tedavisi de her hastalıkta olduğu gibi tıbbi bir uzmanlığı, "doktor, diyetisyen, psikolog, egzersiz danışmanı, hemşire ve hatta başka uzmanlarında katılacağı bir takım çalışmasını" gerektiriyor.

Her tedavi gibi obezite tedavisinin de bir "yol haritası" var. Uyulması gereken kuralları, yapılması zorunlu veya yapılmaması şart olan tarafları, yani "olmazsa olmaz kuralları" var.

Ve tıbbın her alanında olduğu gibi burada da şarlatanlığa, kazanç odaklı olmaya, aldatmacaya, etik kaygıları bir tarafa bırakıp "işini yürütmeye bakmaya" asla yer yok!

Kısacası sorun da çözüm de az çok belli! Yeter ki siz doğru bir çözüm arayın.

Tıp dışı çözümler tehlikeli olabiliyor

Kilo sorununun çözümü belli diyoruz ama çözümün henüz anlaşılmamış birçok noktası hálá var. Hal böyle olunca sık sık "Abdul-mucit kesbiçer (!)" çözümler ortaya çıkıyor. Bunlardan bazıları "popodan makata yerleştirilen hortumlarla bağırsakları yıkayarak", bazıları "ozon gazı ile kanı gazlayarak", bazıları da "gebe kadın idrarından elde edilen hormonlarla" veya "yağ kırma cihazlarını çalıştırarak" sorunun çözümüne katkıda bulunmaya çalışıyor!

Sorunun çözümü her tıbbi konuda olduğu gibi burada da bilimseldir. Sorun ister biyolojik ister ruhsal kaynaklı olsun tıbbi yollarla ve büyük bir dikkatle çözümlenmelidir.

Çözüm bilimsel yaklaşımlarda

Sevgili Dr. Mehmet Öz’ün pek güzel belirttiği gibi "Çoğu diyet programları sizi mısır cipslerinden, köftelerden ve tatlı tepsilerinden uzak tutmaya çalışır. Bu programlar yüzünden yiyeceklerle aranızda yaşam boyu bir ağır sıklet boks maçı sürer. Ama bu senaryoda maçın sonu daha başından bellidir; kazananın da siz olacağınızı sanmayın.

Fazla kilolara karşı savaşı güçle, terlemeyle, diyet yapmaya çalışmayla kazanamazsınız. Bu savaş zarafetle, akılla ve otomatikleşecek basit ama sağlıklı seçeneklerle kazanılabilir." Yani çözüme sizin de ortak olmanız, edindiğiniz yeni deneyimleri bir yaşam tarzı haline getirmeniz gerekiyor.

Tuzun tadını kaçırmayın

İhtiyaçtan fazla tuz tüketiminin herhangi bir sağlık yararı yoktur. Vücudun normal işlevlerini sürdürebilmesi için günde 500 mg sodyum alması yeterlidir. Bu da yaklaşık dörtte bir tatlı kaşığı sodyum klorüre (sofra tuzu) denk düşer. Birçok kaynakta, erişkin bireylerin günlük sodyum tüketiminin 2400 mg ile sınırlanması gerektiği belirtilmektedir. Bu miktar, ortalama bir tatlı kaşığı sodyum klorürden sağlanır.

Bu diziyi dikkatle okuyun

Eğer bu sorunu başınıza bir iş gelmeden çözümlemek istiyor, kalıcı bir çözüm arıyorsanız (yani fazla kilolarınızdan sonsuza dek kurtulmayı kafanıza koyduysanız) hayatınızı ve vücudunuzu yeniden programlamanız gerektiğini asla unutmayın. Bilimsel yoldan asla çıkmayın. Şarlatan önerilere, ne kadar cazip olurlarsa olsun kanmayın, inanmayın.

Önümüzdeki günlerde "diyet hatalarını" konu eden bir diziye başlayacağız. Diyet yanlışlarında hastaların da, doktorların da, diyet uzmanları veya egzersiz danışmanlarınızın da payı var. Medyanın, moda sektörünün, beslenme endüstrisinin de katkıları eksik değil. Ailelerin, okulların da eksikleri söz konusu. Kısacası, bu dizide aklınıza gelen önemli soruların çoğuna cevap verebileceğimizi umuyoruz. Yanıtlanmasını istediğiniz soruları yukarıdaki e-posta adresimize yollayabilirsiniz.

Horlama savaşları

Horlama bazen o kadar ciddi bir hale gelebilir ki yalnız sizin değil eşinizin hatta bütün ev halkının huzurunu kaçıran bir probleme bile dönüşebilir. Uzmanlar orta yaşlıların neredeyse dörtte birinin horladığını söylüyor. Erkekler ve şişman kişiler daha çok horluyor.

Üst solunum yolu problemi olanlarda kulak burun boğaz problemi yaşayanlarda horlama ile daha fazla karşılaşılıyor. Horlamanın tedavisi için geliştirilmiş birçok araç ilaç var ama bunların içinde en etkili olanlardan birinin lazer uvulo-palatoplasti adı verilen cerrahi girişim olduğu belirtiliyor. Bu yöntemle lazer yardımıyla yumuşak damaktaki dokular yeniden şekillendirilerek horlama önlenebiliyor.

Ameliyat yarım saat sürüyor. Boğazı uyuşturacak kadar bölgesel bir anestezi yapılması yeterli oluyor.

Ramazanda ara öğün olur mu

Sıkça karşılaşılan sorulardan biri de günlük hayatımızda mutlaka yapılmasını önerdiğimiz ara öğünlerin nasıl tüketileceğidir. Bu ramazanda iftar saatinin geç olması nedeniyle ara öğün yapma alışkanlığı atlanabilir. Bu durum enerji ve posa alımınızı azaltarak başta kabızlık şikayetlerine ve ramazanın sonuna doğru kilo alımına neden olabilir.

İftardan 1,5-2 saat sonra veya iftardan sonra yaptığınız egzersizin ardından ara öğün yapmayı ihmal etmeyin. Ara öğün içeriğinizin besin değeri yüksek ve kaliteli yiyeceklerden seçebilmeniz için işte size birkaç örnek;

n Meyve + kefir

n Az yağlı süt veya yoğurt + tahıllı kahvaltı gevreği

n 1-2 adet tam ceviz veya 5-6 adet fındık/badem + Meyve

n Sütlü tatlı veya meyve tatlısı (Haftada 1-2 gün ara öğün şeklinde tüketilebilir.)

n 1 ince dilim ev yapımı kek + az yağlı süt

Yaptığınız ara öğünle sahura kalkmadan oruç tutmayınız. Ara öğün kavramı günlük almanız gereken kalorinin bir akşam öğününe yığılmaması açısından gerekli olup iftar sonrası meydana gelebilecek mide şikayetlerinizi azaltmaya yardımcı olacaktır.

Ramazan ayında egzersiz

Sürekli takip ettiğiniz bir egzersiz programınız var. Şimdi bu programı ne zaman ve ne şiddette yapacaksınız?

Egzersiz programınızın içeriğini hafifleterek ve saatlerini akşama kaydırarak egzersize ramazanda da devam edebilirsiniz. Egzersizi sahur-iftar arasında yapmak yerine, iftardan 1.5 saat sonra veya akşamki ara öğününüzden 15 dakika sonra egzersiz yapabilirsiniz. Böylece gün içinde yavaşlayan metabolizmanızı canlandırarak, bu ayın metabolizmanız üzerinde oluşturabileceği olumsuz etkileri azaltmış olursunuz.

Hafif yürüyüş ve bisiklet (yavaş) gibi egzersizleri tercih edin ve şiddeti ağır koşu, ağırlık, tenis gibi sporları bir ay erteleyin.

Akşam spordan önce ara öğün olarak meyve salatası (2-3 porsiyonluk meyve karışımı) tercih edebilirsiniz.

Çok ağır olmayan bir iftardan sonra spor salonuna gidemeseniz bile güzel bir yürüyüş yapabilirsiniz.
Yazarın Tüm Yazıları