Genç kızlarımız eski Yeşilçam filmlerinin etkisinde kalıyor

Sayın Güzin Abla; son zamanlarda köşenizde ilginç konulara rastlıyorum. Zaten toplumun psikolojisini takip etmek için uzun yıllardır köşenizi de okuyorum.

Bir kız bir delikanlıdan çok hoşlanmasına rağmen, "Ben sözlüyüm" deyip onu reddediyor. Diğer bir kız hoşlandığı delikanlıya sanki sinir oluyormuş gibi davranıyor. Bir diğeri, küçük bir şüphe nedeniyle sevdiği genci en yakın arkadaşı ile aldatıyor.

Kızların neden böyle davrandığını düşünürken, bir belediye otobüsünde sorumun cevabını buldum. İki genç kız konuşurken kulak misafiri oldum. Biri diğerine şöyle diyordu: "Kadınlar şeytandır, sevgililerine acı çektirmeyi severler, ben de büyük bir ihtimalle sevgilimle evlenmeyeceğim. Onun acı çekmesini istiyorum."

Hayretler içinde kaldım! Demek ki, bu tip davranışların kökeninde sevdikleri kişilere acı çektirme isteği var.

Siz hep kadınların tarafını tutuyorsunuz; bu yüzden bu yazımı yayınlamayacağınızı bilsem de yine fikirlerimi açıklamak istedim. Bence bu davranışların temelinde annelerin yanlış tutumunun etkileri var.

Kız eğer biraz güzelse onu şımartıp adeta bir prenses havasına sokuyorlar. Bu tip kızların erkeklerden beklentisi giderek artıyor. Teklifi hemen kabul etse kendisini ucuza gitmiş gibi hissediyor. Oysa masallardaki gibi prensesi elde etmek için kel oğlanın dağları yıkması lazım.

Ayrıca Yeşilçam filmlerinin de kızlarımızın üstünde büyük etkisi var. Türkan Şoray hoşlansa bile o gencin arkadaşlık teklifini hemen kabul etmez. Önce erkeğin burnu sürtünmeli, kızın peşinden koşup, yalvarmalı vs.

Bir genç kızın karşısına bir erkek çıkınca hemen kızın arkadaşlarından oluşan bir grup toplanıp kıza akıl vermeye başlarlar, "Kaçan kovalanır, sen kaç o kovalasın. Ortalıkta gözükme, o seni görmek için çıldırsın" diyerek işin içine entrika sokarlar.

Olup bitenden habersiz delikanlı eğer bu konularda deneyimsiz ise "Galiba ben kendi kendime gelin güvey olmuşum" deyip o kızla ilgilenmekten vazgeçer.

Bu sefer kız, aslında delikanlıya karşı ilgisiz olmadığını ima yoluyla söylemeye çalışır. Kafası karışan delikanlı eğer gururlu ise ve kızın karşısında eğilip bükülmüyorsa, bu sefer de kız onu başkaları ile kıskandırmaya çalışır. Sanki o kişi kıskanınca gelip onun ayaklarına kapanacak! Gururlu genç ise bu sefer tümüyle o kızdan uzaklaşır.

Geçenlerde bir haber gördüm. Bilimadamlarının açıklamalarına göre, aşkın en büyük düşmanı karşılıklı konuşmak yerine imalarla anlaşmaya çalışmakmış.

İşin içine entrika girince, o aşktan hayır kalmıyor ve maalesef iki genç birbirlerine asla kavuşamıyorlar.

Ben uzun yıllar Avrupa’da yaşadım. Böyle bir tutum Avrupa’da yok; eğer bir kız bir delikanlıdan hoşlanırsa, gider ve onunla konuşur. Ya da tam tersi olur. Ama sonuçta aşkı doya doya, entrikasız yaşıyorlar.

Bizim kızların da artık modası geçmiş bu Yeşilçam saçmalıklarından vazgeçip medeni insanlar gibi davranmaları gerekmiyor mu? Aksi halde iki taraf da mutsuz oluyor. Bunca mutsuzluğa ne gerek var?

RUMUZ: ENTRİKAYA GEREK YOK

İşte gördüğün gibi yazını yayınlıyorum oğlum. Çünkü bu düşüncelerine katılıyorum. Bu sözünü ettiğin entrikalar yüzünden her iki taraf da mutsuz oluyor ve belki de ömür boyu yaşayabilecekleri gerçek bir sevgiden mahrum kalıyorlar diye düşünüyorum.

Ayrıca annelerin kızları üzerindeki diğer bir önemli ve yanlış etkisi de, o güzel prenseslerini mutlaka zengin, başarılı bir işadamıyla evlendirme çabaları. Bu yüzden kızları mutsuz olacakmış, gerçek sevgiyi yaşayamayacakmış, kimin umurunda...

Bir de bana "Çok seviyorum ama sevgimi söyleyemiyorum, çekiniyorum" diye yazanlar var ya... "Allah aşkına söylesene yavrum, biri çıkıp senden önce söyleyiverecek aşkını. Sen de elin böğründe kalıvereceksin öylece. Ne bekliyorsun, anlayamıyorum" diyorum genellikle...

Kadıköy hayvanseverlerinin ortak isteği: Ataşehir Barınağı taşınmasın

Sevgili Güzin Abla, malumunuz, Kadıköy’deki Ataşehir Barınağı’nın uzaklara taşınabileceği söylentisi bütün hayvanseverleri endişelendiriyor. Ne olacağı sorusu bana da soruluyor. Sizin aracılığınızla buna cevap vermek istiyorum: Henüz biz barınak gönüllüleri de net bir şey bilmiyoruz.

Belediye başkanımız Selami Öztürk hayvanlar konusunda bize gerçekten çok destek oldu. Onun izni ile 2001 yılında kurulan Hayvan Dostları Platformu, başkan yardımcımız sevgili İnci Beşpınar ve değerli rektör Necla Pur yıllarca hizmet verdi.

Sayın Nurcan Arolat ve diğer gönüllüler Kadıköy’ün hayvanları için fedakárca çalıştılar. Bunca yıl içinde 5 bine yakın köpek sahiplendirildi. Şu anda ise barınakta bin civarında köpeğimiz var. Kadıköy ilçesine ait köpekler kısırlaştırılıyor, aşılanıp mahalledeki hayvanseverlerin gözetimine de bırakılıyor. Kedilerin kısırlaştırıldığı karavan da yıllardır hizmet veriyor.

Başkanımızın barınağı çok daha iyi bir duruma getirme isteğine kesinlikle inanıyorum. Kadıköy Belediyesi ve hayvanseverler bize bu konuda destek olmaya hazırlar.

Ataşehir Barınağı yeni ve ağaçlıklı bir düzenle yerinde kalmalı... İlle de taşınması gerekiyorsa bu, ilçe sınırları içinde ve (Kadıköy’e) çok yakın bir yer olmalı. Barınağı tanıyan ve sıkça gelen birçok hayvanseverin isteği bu doğrultuda. Yıllardır barınağa büyük emeği geçen gönüllülerle, yeni yeri için hep birlikte karar verilmeli. Taşınacaksa da hayvanlar toplu olarak taşınmalı. Büyükşehir Belediyesi’nin de bizi bu konuda anlayıp destekleyeceğini ümit ediyoruz.

Sayın Selami Öztürk’e de buradan seslenmek istiyorum. Bize söz verdiğiniz ve sizin de istediğiniz o güzel barınağı mümkünse bütün hayvanseverlerin alıştığı şekilde Ataşehir’de yeniden yapılandırıp yaşatalım.

Ataşehir Barınağı gönüllülerinden Nilgün Ertunç


Sevgili Nilgün Hanım, Ataşehir barınağında siz gönüllüler sayesinde hayvanların daha iyi koşullarda olduklarını görerek huzur duyuyordum. Bu söylentiler beni de ziyadesiyle üzdü. Çünkü Ataşehir Barınağı’ndaki tüm köpeklerin, Kemerburgaz taraflarına, Hasdal’a götürüleceği söylentisi var. Bu durumda Kadıköy gönüllülerinin hayvancıklarımıza bakmaları mümkün olamayacak.

Üstelik yıllardır çok iyi tanıdığımız ve bizlere her zaman kapılarını açarak sevgili dostlarımız için tüm isteklerimizi mümkün olduğunca yerine getirmeye çalışan Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk’ün yetki sınırlarından çıkarılacak. Ben de bir hayvansever olarak barınağın taşınmasına karşıyım. Büyükşehir Belediyesi’nden ricam, canlarımızın uzaklara, akıbetlerinin ne olacağını bilemediğimiz bölgelere gönderilmemesi.
Yazarın Tüm Yazıları