Ertuğrul Özkök: Çok kazandınız, şimdi destekleyin

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

DÜN öğle saatlerinde bir işadamıyla yemek yiyorum. Yan masadan biri seslenip soruyor: ‘‘Ertuğrul Bey, faizler 10 puan indi. Durum düzeliyor mu?’’ Verebileceğim tek cevap şuydu:

‘‘Düzelmek zorunda.’’

Öğleden önce ekonomik göstergeler iyiye doğru gitme sinyali veriyordu.

Ancak öğleden sonra durum yine değişti.

ÖĞLE SAATLERİ

Borsa yine istikametini aşağı doğru çevirdi ve 9 binin altına indi.

Sabahtan itibaren ne olmuştu da, iyiye doğru giden işaretler birden yine terse dönmüştü?

Dün akşamüzeri saatlerinde konuştuğum bazı işadamları, bu konuda iki adres gösteriyorlardı. Bunlardan biri, Dünya Bankası Başkanı'nın yazdığı mektup, diğeri de Merkez Bankası'nın Türk Lirası musluklarını kısmasıydı.

Başbakan Ecevit bu mektubu, Dünya Bankası'nın Türkiye'de uygulanan ekonomik programa verdiği desteğin ispatı olarak açıklamıştı.

Mektup iki bölümden oluşuyordu.

İkinci bölümünde, Dünya Bankası'nın programa verdiği desteğin hiç eksilmeden devam edeceği vurgulanıyordu.

Ne var ki mektubun birinci bölümü, ekonomide son bir haftadır yaşanan olay hakkında son derece ‘‘gerçekçi’’ bir analizle başlıyordu.

Dünya Bankası Başkanı, yaşanan olayın uygulanan program bakımından ciddi bir tehdit oluşturduğunu belirtiyordu.

Bunu da iki nedene bağlıyordu:

‘‘Faizlerdeki yükselme’’ ve ‘‘Döviz rezervlerindeki azalma.’’

İşte öğleden sonra piyasayı vuran neden, mektuptaki bu teşhisti.

Piyasa özellikle ‘‘ciddi tehdit’’ cümlesine olumsuz bir tepki vermişti.

Bu da Ecevit'in mektuptan beklediği sonucu tam tersine çevirmişti.

Ben bu tepkiyi görünce gerçekten hayrete düşüyorum.

Ama bu cümlemin, bazı insanları hayrete düşüreceğini de biliyordum.

PSİKOLOJİK TÜRBÜLANS

Çünkü piyasa böyle ciddi bir psikolojik türbülansa girince, kurumsal yatırımcılar da bazen kişiler gibi davranmaya başlıyorlar.

Neticede bu psikoloji, ekonomide bir ‘‘domino efekti’’ yaratıyor ve kriz giderek yükselen halkalar halinde gelişiyor.

Yapılması gereken şey ne?

Çok basit.

Piyasaları teskin etmek.

Ve tabii bir de bu programın başında verilen sözleri tutmak.

Devleti ekonomiden bir an önce çekmek.

Yapısal değişimleri gerçekleştirmek.

Bana göre krizin başından beri ilk defa dün ‘‘devlet krize el koymaya’’ başladı.

Cumhurbaşkanı, önüne gelen son iki kanunda da klasik devletçi refleksini bırakıp, olaya gerçekçi bir ekonomi optiğinden baktı.

Yani üzerine düşeni yaptı.

Hem kamu bankalarının özelleştirilmesinde ilk adımı atan kanunu, hem de vergi kanunlarını onayladı.

Ulaştıma Bakanı, son 72 saatte kafaları altüst etmişti. Hayali fırsatçılar üzerine gitmiş, bütün bir sektörü karalayan konuşmaları yaptıktan, krizin en kritik anında verilebilecek bütün zararı verdikten sonra hükümet Telekom işine de el koydu.

Bir güne sığan bu adımlara bakınca insan şunu sormadan edemiyor:

‘‘Bütün bunlar bir ay önce yapılamaz mıydı?’’

POZİTİF MUHALEFET

Hiç kuşkunuz olmasın ki yapılabilirdi.

Bir çift sözüm de muhalefete var.

Yaşadığımız kriz, ülkenin geleceği, hepimizin çocuklarının, torunlarının geleceğiyle ilgili bir olay.

Yani bütün ülkeyi ilgilendiriyor.

Böyle bir durumda ülkenin muhalefetinden negatif değil, ‘‘pozitif’’ muhalefet bekleniyor.

Yani krizin aşılmasına katkıda bulunacak bir milli refleks arzu ediliyor.

Ama dün ve önceki gün yapılan konuşmalara bakınca, böyle bir yaklaşım göremiyorum.

Oysa mesela, '94 krizini başbakan olarak yaşayan bir DYP Genel Başkanı'ndan ‘‘Bırakıp gidin’’ üslubundan daha yapıcı bir yaklaşım bekleniyor.

Acaba yıkıcı bir muhalefetin daha fazla oy getireceğine mi inanıyorlar?

Başkalarını bilmem ama en azından ben, öteki üslubun daha fazla oy getireceği kanaatindeyim.

Gelelim işadamlarımıza.

Bu olayda yabancılardan milli disiplin bekleme hakkımız yok.

Ama Türk yatırımcıdan bu disiplini bekleme hakkımız var.

ÖDEME ZAMANI

Panik hiçbir biçimde onların da işine gelmez.

Bu ülke, bu sermaye piyasası zamanında onlara çok paralar kazandırdı.

Şimdi onun karşılığını vermek gerekiyor.

Kendilerinden istenen şey de fazla değil.

Sadece panik yapmasınlar, serinkanlı davransınlar yeter.

Yazarın Tüm Yazıları