Erol Dora bizim vekilimiz değil

İSVEÇ’ten bir not aldık. Özetleyerek yayınlıyoruz:

“Türkiye’deki haberlerde ‘Mardin’den bağımsız milletvekili seçilen ilk Süryani olan Erol Dora, Türkiye’nin ilk Süryani milletvekili oldu’ deniyor.

Haberin Devamı

Dora, NTV’de canlı yayında BDP’nin kendisine teklif yaptığını ve Süryanilerin de Meclis’te temsilcisi olmasını istedikleri için kendisinin tercih edildiğini belirtiyor. Hatta daha ileri giderek ‘Süryaniler de kendilerini tarih süreci içinde dışlanmış olarak hissetmişlerdir. Süryaniler de yalnız dini bir topluluk değil... Süryaniler bu bölgede 6500 yıllık tarihleri olan yerli bir halktır. Dolayısıyla onların da sıkıntıları var’ diye konuşuyor.
Oysa, Katolik Keldaniler ve Ortodoks Süryaniler ayrı kiliselere bağlıdır.
Kimin ne olduğu bilinmez. Bizim şahıslarla ilgimiz olamaz.
Ancak Şırnaklı olan bu arkadaşın, Süryani olduğuna inanmıyorum. Çünkü biz birbirimizi biliriz ve tanırız.
Bunu öğrenmek isteyenler Süryani Kadim Metropolitliği’ndeki ‘Süryani Kütüğü’nden bu durumu öğrenebilirler.
Süryanileri her platformda devletle karşı karşıya getirecek ve İsveç Asurilerinin desteğini alarak, BDP yandaşları tarafından seçilen bir milletvekili, asla Süryanilerin temsilcisi değildir.
Ve bu icazeti de, Türkiye’deki hiçbir Süryani kendisine vermemiştir. En azından bizim temsilcimiz değildir. Sadece ayrılıkçı bir yapıya sahip olan Mezopotamya Derneği’ne bağlı 40-50 kişinin desteğini almış olabilir ki, bunlarla da Süryanilerin hiçbir teması yoktur.
Unutulmasın devletimiz, daima biz sağduyulu ve vatanperver, ülkesine ve bayrağına saygısı olan Süryani toplumunun ve ruhanilerinin yanındadır, Sorunlarımız olduğunda hemen çözülmektedir.
Başkalarına asla ihtiyacımız olmamıştır ve bundan sonra da olmayacaktır.”

Haberin Devamı

Metiner’e yanıt

“(AKP Milletvekili Mehmet Metiner’e) Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş felsefesi fazla gelir. İş, Mehmet Metiner’e kalırsa yeni Anayasa, Muaviye, Patrona Halil, Kabakçı Vahdet, Derviş Mehmet felsefesinde olur.”
(Tuğrul PEKİN)

‘O generalin kardeşiyim’

“BEN, Balyoz davası sanıklarından Tuğgeneral Hakan Akkoç’un kardeşi Erhan Akkoç. 2005 yılında 3713 Sayılı Terörle Mücadele Yasası kapsamında binbaşı iken emekli olmuş Güneydoğu gazisiyim. Size ağabeyimin duruşmada sunduğu savunmanın tamamını gönderiyorum. Amacım basın yoluyla insanları bilgilendirmek ve bir bilinç oluşmasını sağlamak.
Biz ebeveynlerimizi daha çocuk denecek yaşlarda kaybettik ve bu yüzden tayinler nedeniyle çok fazla görüşemezsek de birbirimize daha fazla kenetlendik. Ben de, o da bir kardeşimizin var olduğu düşüncesiyle destek alıyor ve bu durum bizlere inanılmaz bir güven veriyordu.
Aramızda 3 yıl 3 ay yaş farkı var. Biliyor musunuz, o daha 14 yaşında askeri liseye başladığında ben o geldiğinde harcasın diye para biriktiriyor ve geldiğinde ona veriyordum. O zamanlar iletişim bugünkü gibi değildi. Tatile geleceği zamanlarda terminale onu karşılamaya giderdim. Üstelik hangi gün, hangi saatte ve hangi vasıtayla geleceğini bilmeden. Bu yüzden bazen günlerce sabahtan akşama kadar gelmesini beklerdim.
GELECEĞİN GENELKURMAY BAŞKANIYDI
NATO tarihinde Brüksel’de bu göreve seçilen ilk Türk subayı, emrinde 74 ülkenin subayları çalışıyor ve Türkiye’yi temsil ediyor, Türk halkının menfaatlerini koruyor. Bu insanın nasıl olur da kaçma şüphesi olabilir, delilleri karartması mümkün olabilir. Zaten ‘Türk askeri kaçmaz’ cümlesini adeta teyit etmek için Türkiye’ye gelmedi mi, üstelik kendisine herhangi bir merciden veya şahıstan tebligat verilmeden izin alıp mahkeme heyetinin karşına çıkmak için gelmedi mi, ben buradayım demedi mi?
Sadece ben değil tanıyan herkes onu geleceğin Genelkurmay Başkanı olarak görüyordu, ama terfi edecekken bir anda tasfiye edildi. Gelecekler, beklentiler, umutlar bir anda sona erdi.
Her neyse bizler makam ve mevki peşinde koşmayız, bizler görev insanıyız. Tek bir dileğimiz var, o da akıl, ruh ve beden sağlığıyla sağ salim tahliye edilmesi. Hiçbirimiz yargılanmasın demiyoruz, yargılansınlar. Sadece cezalandırmaya dönüşen tutukluluk halinin kaldırılması.
2005 yılında Diyarbakır’da vurulduğumda yanı başımda o benim hayata dönmemi bekliyordu, şimdi ise ben onun bir an önce hayata ve ailesinin yanına dönmesini bekliyorum.”

Haberin Devamı

‘Sahipsiz devletin sahipsiz milleti’

DÜN toprağa verilen Behiç Kılıç, değerli bir gazeteciydi. 1967’de Malik Yolaç’ın ‘Akşam’ gazetesinde mesleğe başladı. Günaydın gazetesinde polis ve adliye muhabirliği dönemindeki haberleri ile ün yapmaya başladı. Daha sonra Türkiye kendisini HBB adındaki TV’deki politik yorumları ile tanıdı: M. Ali Ilıcak’ın ‘Akşam’ında Genel Yayın Müdürlüğü’ne yükseldi. Tercüman’da da çalıştı bir dönem... Son dönemlerde Yeniçağ gazetesinde çarpıcı yazılar yazmaya başladı. ‘Sahipsiz Devletin Sahipsiz Milleti’ adlı bir kitap yazdı. Ancak böbrek rahatsızlığından mustaripti. Geçen hafta ‘Kanal 99’daki programından sonra fenalaştı. Girdiği son diyalizde arka arkaya üç kez kalp krizi geçirerek aramızdan ayrıldı.
Milliyetçi ve ulusal görüşleri ile biliniyordu. PKK’ya en muhalif yazardı. Cenazesi dün Ataköy’deki camiden kaldırıldı ve Silivri’deki aile kabristanında toprağa verildi. Ne kadar dostu varmış ve sevilirmiş Behiç Kılıç... Allah rahmet eylesin.

Haberin Devamı

Biliyor musunuz

KADIKÖY Belediyesi Çocuk Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği’nin, 76 ülke arasından sıyrılarak Atina’da yapılan Uluslararası Pediatrik Diş Hekimleri Birliği’nin ‘Parlak Gülüşler, Parlak Gelecekler’ ödülünü aldığını; klinik sorumlularının (diş hekimi Burcu Kuru ve Dr. Jülide Atukeren) Kadıköy’de 78 bin öğrenciye 4 yıldır başarıyla uygulanan, tamamen ücretsiz ağız ve diş sağlığı tarama ve tedavisinin yapıldığı Çocuklarımızın Gülüşüne Sağlık Projesi’ni yürüttüklerini...

Yazarın Tüm Yazıları