Doğan Hızlan: Devlet bu rezalete alet olmamalı

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Ataköy'de bir 'Utanç Anıtı' olarak hálá varlığını sürdüren Osmanlı Köyü konusunda Hürriyet İstanbul'da yayınlanan Tuğrul Şavkay'ın yazıları (20-21 Temmuz 1999), o panayırın kapısına mühür vurdurdu ama devleti; çıkarlarına, zevksizliklerine ve bilgisizliklerine alet edenlerin baskısıyla mühür söküldü.

Önce konuyu özetleyelim:

Ataköy 5'inci kısımdaki boş araziye Osmanlı Köyü adını taşıyan, Osmanlı'yı gülünç, bizi aptal durumuna düşüren, tarih*ı avantür filmlerinin derme çatma dekorlarından daha derme çatma bir panayır kuruldu.

Bize gelen davetiyede Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in himayelerinde cümlesi vardı.

Son yıllarda Habitat II gibi uluslararası kalitede organizasyonları himayesine alan Süleyman Demirel bu köyü görseydi, davetiyeleri toplattıracağına şüphem yoktu.

Açılış gecesinden sonra ben de 'Osmanlı iki kaftan bir çadır değildir' adlı yazımda (27 Haziran 1999) içimi burkan pespayeliği yazmıştım.

Tuğrul Şavkay, bu utanç panayırının arkasındaki olayları, kişileri Hürriyet İstanbul'da iki gün arka arkaya öylesine ustaca, kendine özgü edepli uslubuyla, belgeleriyle yazarak olağanüstü bir gazetecilik başarısını örnekledi.

Bütün İstanbullular bize saplanan bu hançerin kabzasına yapışıp onu çekmek isteyen Tuğrul Şavkay'a teşekkür borçludur.

Tuğrul Şavkay'ın 'Bu rezalet dursun!' başlıklı yazısından bir bölümü buraya alıyorum:

‘‘Ataköy'de sözümona bir Osmanlı köyü kuruldu. Ama ne köy! Ama işin asıl utanılacak yanı, bu maskaralığın hükümet ve belediye desteği ile yapılmış olması. Projenin fikir babası Başbakanlık Tanıtma Fonu Müsteşar yardımcısı Füsun Köroğlu. Bakırköy Belediyesi de alt yapıyı kuruyor, yani Terminal TV adlı kuruluşun Ankara desteği olan rezilhane projesi için çuvalla para harcıyor.’’

Evet! Bu yazılar üzerine Bakırköy Belediye Başkanı Ahmet Bahadırlı, 'Köy'ü mühürlüyor.

Herkes bu çirkinliğin bittiğine, devletin sırtından para kazanma vanasının kapanmasına sevinirken, 'ışık hızıyla' Ankara'dan gelen bir emirle mühürler sökülüyor, yağma ve talan tekrar başlıyor.

Başbakanlıktaki o muhterem hanımefendiden İstanbul Valisi'ne kadar, böylesine çabuk mühür söktürme telaşına kapılanların davranışını doğrusu anlamış değilim. (Mührün sökülmesi için gece yarısı gelen telgraf ve yazılar, üzücü bir aymazlığın antidemokratik belgeleridir.)

Bir panayıra bu kadar özen, bu kadar yakınlık.

Emeğinize, mevkiinize yazık!

* * *

GERÇEKLER açıklanıyor, Tuğrul Şavkay'ın sorularına kimse cevap veremiyor.

Çünkü menfaat kulisi, bir karakter harabesi:

Otağ için 50 milyarı Başbakanlık ödemiş. Gerçek kültür olaylarına para bulamayan bu fonun, paramızı nasıl çarçur ettiğini bu köy vesilesiyle öğrendik.

Bakırköy Belediyesi kendine ait olmayan -Toplu Konut'un - bu arsanın alt yapısı için 300 milyar harcamış.

Panayırın kurucuları arkada bir konser alanı yapmışlar, ayakta 5 bin kişinin girebildiği buradaki konserler için kişi başına 2 milyon alınıyormuş.

Anlaşılıyor ki Osmanlı bahane, orada bir açıkhava konser mekanı yaratma planlarının ihaneti gizli. Oradan para alınacak, o 'Utanç Anıtı' da kalacak.

Kamuoyunun, devletin, yerel yönetimlerin bu vurguna, çirkinliğe, çıkarlara alet olmayacağını umuyorum.

* * *

TUĞRUL ŞAVKAY'ın mücadelesine destek verelim.

Talana, yağmaya, devletin aldatılmasına, yerel yönetimlerin sömürülmesine karşı çıkalım.

Hürriyet İstanbul bir kez daha yerel gazeteciliğin hayatımızdaki yerinin önemini ispatladı.



Yazarın Tüm Yazıları