Doğan Hızlan: Bayramda bizi bekleyenler

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

TELEVİZYONLARDAN, basından hep yakınırız. Doğru, yanlış, haklı, haksız.

Ama iletişimi sağlayan medyanın, reklámlar aracılığıyla bile bizi olumlu anlamda etkilediğini, yıpranmış duygularımızı yeniden onardığını düşünmeyiz.

Televizyonlarda gösterilen bir şeker firmasının reklámı, bayram üzerinde benim yeniden kafa yormama sebep oldu.

Geleneğin içinde bazı davranışları, kutlamaları öylesine kanıksamışız ki, hayatımız içindeki eksilen payın, duygu ve insan*ı bağın erozyonunu farketmiyoruz.

Eski bayramlar nerde, sözü sadece bir nostaljik değinme değil, her şeyin geçmişte kaldığını, bir mazeret ve bağışlama gerekçesiyle örten, ihmali itirafla kapatan bir sis perdesi.

Firmanın şeker reklámında; çocuklarını, torunlarını bekleyen ana-babanın o bekleyişin hüznünü yansıtışları benim gibi kim bilir kaç kişiyi etkilemiş, kaç kişide aile büyüklerine gitme ihtiyacını uyandırmış, terkedilenleri bayramda hatırlamanın mutluluğunu duyurmuştur.

Kapı çalınmaları... Bayramlardaki zil sesi, bir elin bir yere dokunuşunun yankılanması, evde hemen sevinçli bir teláş yaratır.

Aranmanın, saygı görmenin, önemsenmenin bütün özellikleri bir kapıya vuruşta kendini bulur.

Mahalle adabı öleli, komşu yabancılaşması hayatımızın yanlış gündemine gireliberi, bayram kelimesi anlam kaydırmasına uğradı.

Çikolatalar, lokumlar, likörler, badem şekerleri... Hemen başlayan ikram faslı.

Bir tane daha al diye komşu teyzenin ısrarları karşısında, çocukların göz altından annesinden müsaade isteyen bakışları. Kısa oturmalar, efendim başka ziyaretlerimiz var, deyip kalkışlar.

* * *

BEKLEMEK, bazı zamanlarda sevinçle hüznün karıştığı garip bir duygudur.

Çoğu zaman da, özellikle bayramlarda, tek sözde ifadesini bulur:

Beklerler.

Nezaket anayasasının birinci maddesidir, beklenilen yere gidilir.

Şimdilerde, tatil reklámları bayramın geldiğini hatırlatıyor bazı kimselere.

Yorgun insanların dünyasında, kalabalıklara açılma yerine kendi başlarına kalma isteğini de anlıyorum, daha doğrusu anlamaya çalışıyorum.

Kedisiyle başbaşa kalma fırsatı...

Ramazan ya da Şeker Bayramı...

Acılarımızı, mutsuzluklarımızı, sorunlarımızı, dertlerimizi, kırgınlıklarımızı sonlandıran bir mucize mi?

Tasasız günün geçmediği bir ülkede bayram; bir mutluluk mütarekesi sayılabilir mi?

Belli günlerin aldatmacasına sığınanlardan değilim. Gene de soluduğum toplumsal havaya kapılıyorum.

Türkiye'de bu Şeker Bayramı'nın bize özgü güzelliğini hatırlatırım.

Musevilerin, Hristiyanların din*ı bayramları ile aynı günlere rastladı.

Türkiye mozaiğinin taklit edilemeyen, benzersiz görüntüsü.

* * *

BAYRAMDA sizi bekleyenlere gidin. Onların gözlerindeki ışıltının sevincini yaşayın ve yaşatın.

Büyüklerinizi, düşmanlarınızı, düşman sandıklarınızı ziyaret edin.

Darülaceze'yi, Huzur Evleri'ndeki tanıdıklarınızı, tanıyacaklarınızı mutlu edin.

Bayram sevincinden kalan kırıntıları bari harcamayın.

Bayramanız kutlu olsun.

Yazarın Tüm Yazıları