Dedesinin romanını yazdı

AĞABABA, aydın bir din adamı.. Mustafa Kemal’in çağrısına uyarak, vatanın bağımsızlığı için kurtuluş savaşına katılmış, nice din adamı İstanbul’daki hainlerin çağrısına uyarak milli mücadeleyi baltalamaya çalışırken, Ağababa al sancak uğruna cephelere koşmuş.
Kurtuluştan sonra ulusal devletin temelleri atılırken cumhuriyet inanmış, halk egemenliğini savunmuş.. Söyle demiş:
“Benim gayem işgal olunan yurdumun düşmandan temizlenmesi, yurdumun hasretini çektiğim al bayrağına tekrardan kavuşmasıydı. Şükürler olsun bugünü gördüm, kurtuluşu ve cumhuriyeti gördüm. Benim yerim artık camiler ve mihraplardır..”
Ne mutlu Ağababa’ya.. Tıpkı Mustafa Kemal’in çevresinde toplanan Rifat Börekçiler, Denizlili Ahmet Hulusi Efendiler, Uşak Müftüsü Ali Rıza Efendiler gibi, düşmanla değil, vatan savaşçılarıyla birlikte oldu, böylece istiklalin sembolleri, dinimize ait şerefli insanlar haline geldi..

Ağababa Mükerrem Efendi
Torunu Osman Akbaşak, 7 ayda romanını yazdığı Ağababa’yı şöyle anlatıyor:
“Dedem Mükerrem Efendi’yi, yani Ağababa’mı tanıdığımda, tavana asılı salıncakta kardeşimi sallarken ninni söylüyordu. Ama annemin söylediği ninnilerden değil, çok farklı.. Ayakta, salıncağı ipinden çekerek sallarken 53 yıl sonra hala kulağımda olan yumuşak sesiyle, ‘Hürmet sana ey şan dolu sancağım’ diyerek  torununu uyutmaya çalışıyordu..
Anneme sordum, ‘Ağababam ne diyor’ diye. Annem gülümsedi: ‘O, Ağababa’nın marşı..’ dedi.
Sonra minik minik başka anı fotoğrafları sıralanıyor belleğimde. Kapının önünde bir tak, defne dallarıyla süslenmiş, o güne kadar görmediğim kadar çok bayrak asılmış, evden çekilen kablodan bir çok ampullerle ışıl ışıl donatılmış. ‘Bugün bayram’ dediler.. Ağababa’nın en büyük bayramı..Henüz çocuğum anlayamamıştım ki..
Birkaç yıl sonra dedemi kaybettik. Yıllar içinde aile çevremin anlattıklarıyla dedem gözümde güneş gibi büyüdü. O, bir din adamıydı, ama aynı zamanda kahramandı, İstiklal Savaşı’na katılmış ve İstiklal Madalyası kazanmıştı.
Herkes onu öğrensin diye hayatını yazmaya başlayınca, gerçekte Mustafa Kemal’in çevresindeki yurtsever din adamlarının ortak ruhunu yazdığımı fark ettim.
Herkes okusun, öğrensin.. Allah’ına inanan bir din adamının, bir dindarın Türk devletine ve Atatürk’e olan bağlılığının ne anlama geldiğini fark etsinler istedim.”
Vefalı torun
Dedesinin yaşamına büyük bir vefa örneği göstererek, “Ağababa” romanında dedesini ölümsüzleştiren Osman Akbaşak’ı, İzmir SkyTV’deki, “Geçmişten Geleceğe Kent ve Yaşam” programından tanımaktayız. Her salı, saat 22.00’de başlayan programında İzmir ve çevresinin edebi, tarihi, sanatsal, kültürel, arkeolojik konularını, konuklarıyla masaya yatırmakta.
Kendisine, “Sokaktaki Yurtsever” ismini taktığım büyük vatan mücadelelerinin cefakar adamı, değerli Orhan Ayber, bir ggün Osman Akbaşak ile tanıştırınca,  çok değerli bir dost kazanmış oldum..
Osman Akbaşak, sanki Kurtuluş Savaşı’nda görev almış isimsiz kahramanlardan biri.. Kimbilir neden, yıllar sonra sanki bir kez daha bu topraklarda vücut bulmuş, Türkiye’yi 1919 koşulları ile değerlendiriyor. Bilmem ki, acaba haksız mı?..
1953 İstanbul Emirgan doğumlu Osman Akbaşak, sonra Beykoz’da büyüyor, annesi Lamia Hanım’ın babası Ağababa’ya, daha çocuk yaşlarında tutkuyla bağlanıyor. Sonra inşaat mühendisi olarak İstanbul Teknik Üniversitesi’ni bitiriyor. Eşi inşaat mühendisi Necla Akbaşak ile mesleğini yıllardır İzmir’de sürdürmekte.
Arşivinde 12 bin Türk Sanat Müziği eseri var. Tambur ve bağlama çalıyor. Coştuğu zaman şiir yazıyor.
Ne mutlu ona.. Ne mutlu Ağababa’ya..
Dede torun olarak, bu ülkeye borçlarını ödemişler..
(İletişim: www.osmanakbasak.com – 0.552.2311653)

Cumhuriyetin imamı

Mustafa Kemal Paşa’ya
inanan, Kurtuluş Savaşı’na
katılan, cumhuriyeti
savunan İstiklal Madalyalı “Ağababa”lara çok şey borçluyuz..

Onu en güzel anlatan tablo

Ressam ve İnşaat Mühendisi İzmirli Taner Arda’nın bu tablosu, Ağababa’yı pek güzel anlatıyor. Ağababa, Cumhuriyet Bayramı’nda konuşmakta.. Bağımsızlık, bayrak, vatan, cumhuriyet ve çocuklar..
İşte aydın bir din
adamının
sevdikleri.