Biz kırsaldan gelen ’yobazdan’ korkarız

"İRAN’a türbanın nasıl geldiğini ve ’mahalle baskısı’na uğrayan kadınların ne yaşadıklarını anlatmak isterim...

Haberin Devamı

Biz mahallenin yerlilerinden değil daha sonra kırsaldan gelip de büyük şehrin kültürüne ayak uyduramamış kendi hurafeleri/kültürsüzlükleri/yobazlıklarını bize din diye dayatanlardan korkuyoruz. Ayrıca İran’da çarşaf bir günde gelmemiş. Bağıra bağıra gelmiş... Türkiye’de yaşayan İran asıllılar dinlenirse size çok ilginç şeyler anlatacaklardır. Malezya’dan daha önemli... Size İranlı bir kadın doktor arkadaşımın anlattıklarından bir bölüm aktarmak isterim:

"1980 öncesi; Humeyni rejimi daha gelmemiş ama ayak izleri açıkça ortaya çıkmış... Kadınların başları açık ancak büyük mağazalara girdiklerinde çantalarından küçük eşarplarını çıkartıyor, içerden çıkanlar ise başlarını açıp eşarplarını çantalarına koyuyorlar... Niye mi? Çünkü mağazaya alışverişe girdiğinizde tezgáhtar sizle ilgilenmiyor; mal satmıyor.

Dolayısıyla lanet edip bir şey alamadan çıkıyorsunuz. Semt bakkalı, kasabı da aynı...

Dışarıya eşinizle, çoluk çocuğunuzla yemeğe gidiyorsunuz. Garson hizmet vermiyor; sizi yok sayıyor. Niye, çünkü sizin başınız açık. Sizden sonra gelen ailenin annesi başı kapalı olduğu için çoktan yemeğe başlamış bile ama siz kocanızın ve çocuklarınızın gözü önünde dışlanıyorsunuz. Onlar da cezalandırılıyor; siz de lanet olsun deyip başınızı örtüyorsunuz. Sadece bu mu ’mahalle baskısı’... Maliye’nin memurları başı açık kadınlara mal satan dükkán, mağaza ve işletme sahiplerini öyle bir vergi incelemesinden geçiriyor ki mağaza sahibi de lanet olsun deyip başı açıklara mal satmaya yanaşmıyor..

Sonra sonra mı ne oldu?

Humeyni geldi.

Din kisvesi altında, psikolojik olarak başlayan ama daha sonra size dayatılan, bu da yetmeyince kadınları dövmeye, kırbaçlamaya kadar varan yüksek maaşlı pastarları bilir misiniz? (Rejim askerleri-güvenlik güçleri-zabıta diyebilirsiniz.) Kırsal kesimden getirilmiş; çoğu okuma-yazma bilmiyor, cahil ve de yobazlar... Kendilerine lojman ve çocuklarına da devlet okullarında ücretsiz eğitim imkánı sağlanmış... Şimdi bu adamlar başınız açık diye sizi coplar mı, coplamaz mı?

Bugün de hálá copluyorlar.

İran kadınları bugünlere nasıl gelmiş; işte böyle... Bizde de olmaz mı diyorsunuz, "hadi canım" demek isterim. Gidin Fatih’teki mağazalara; başınız açıksa o şık ve makyajlı türbanlı tezgáhtarların size nasıl davrandıklarını bir gözleyin.

Hálá mı iyimsersiniz? Ama ben iyimser değilim. İsmimi merak edenler olursa güvendiğiniz kişilere verebilirsiniz."

Atatürk’ü gazi saymayan kafa

YAZ aylarında cuma namazlarını Bodrum Yalıkavak’taki camide kılıyorum. Gaziler Haftası’nın başladığı ilk cumada namaz öncesi dini konuşmalar merkezi yayınla yapıldı. Müftülük tarafından yaptırılan bu konuşmada (cami imamları niye konuşturulmaz onu da anlamış değilim) konuşmayı yapan kişi, bin yıl evvelki gazileri -Battalgazi, Seyitgazi, Orhangazi- eksiksiz sayarken TBMM tarafından gazilik unvanı verilen Gazi Mustafa Kemal’i gaziler safında saymadı. Soruyorum, o kişi büyük kurtarıcı olmasaydı şimdi kimlerin istilası altında olacağı bilinmeyen Bodrum’da bir camide görev yapabilecek miydi? Nedir bu kin, nedir bu bağnazlık! Millete mal olmuş muhteşem bir kurtarıcıya yüreğinden bu kadar kin kusan insanı Allahım affeder mi? Acıyor ve kınıyorum.

Mustafa KOLKO- (E) Kaptan Pilot

Biliyor musunuz

TÜRK Dil Derneği’nin ’75. Dil Bayramı Şöleni’nin yarın Ankara’da Anıtkabir ziyaretiyle başlayıp DTCF’de iki gün devam eden etkinliklerle süreceğini; açış konuşmalarını gençlik adına Halil İbrahim Kemaneci, Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel, Rektörler Prof. Bektaş Açıkgöz (Karaelmas), Kadri Yamaç (Gazi) ve Nusret Aras’ın (Ankara) yapacağını, ayrıca 14 yazar ve gazeteciye ’75. Yıl Onur Ödülü’ dağıtılacağını... ÇORLU’da minibüsçü esnafının, CHP’li belediyenin 15 yıllığına 30 trilyona çıkardığı şehiriçi taşımacılığı ihalesinin arkasında büyük oyunlar döndüğünü iddia ettiklerini; ihalenin haksızlığına karşı belediye önünde üç çadır kuran eylemcilerin Belediye Başkanı’na dönük ağır suçlamalarda bulunduğunu; gelişmelerin daha da büyümesine karşılık CHP Genel Merkezi başta olmak üzere Tekirdağ Valiliği ve Çorlu Kaymakamlığı’nın olayları sadece ’izlediğini’...

Gelin bizi aydınlatın

UĞRUNA yıllarca savaşlar verilmiş, topraktan çıkarken içine binlerce cansız canın girmesine sebep olmuş, hayır denmeyecek, göz kamaştırıcı, hep olsun istediğimiz bir maddi ve manevi kazanç unsuru.

Önemli günlerimizde hep o ön plandadır. Altın alınır, altın bozdurulur, altın takılır, o hep başroldedir. Altına ulaşmak zor değildir bizim için. Alacağımız yerler belli, satan insanlar bellidir. Ama unuttuğumuz bir şey var. Kolumuza, boynumuza, parmaklarımıza taktığımız bu altınlar nasıl gün ışığına çıkıyor? Bizleri güzel gösteren bu şeylerin nelere sebep olduğunuz bilebiliyor muyuz?

Kuzey Ege’nin incisi, Çanakkale’nin en güneyinde, zeytiniyle, turizmiyle giderek büyüyen, gelişen, hak ettiği yere emin adımlarla ilerleyen şirin tatil beldesi Küçükkuyu’da bir altın arama faaliyeti başladı. Halkımız tedirgin, halkımızın kafasında soru işaretleri var. Örneğini Bergama’da gördüğümüz, çevrecilerle-yöre halkıyla bu işi yapanları karşı karşıya getiren, protestoların, yürüyüşlerin yapıldığı, solukların mahkemelerde alındığı bir çatışma yaşandı yıllarca.

Şimdi bu çatışma, beldemiz Küçükkuyu’ya bağlı Bahçedere köyümüzde başladı. Global Madencilik ve Taşımacılık San. Tic. AŞ. tarafından 38 bin dönüm alan kiralandı. Maden arama çalışmalarına başlandı. Çevreciler, köylüler; doğayı kirlettiğini iddia ettikleri altın madeni arama çalışmalarına bir son verilmesi için girişimlere başladı. Toplantılar yapıldı.

Bizler Küçükkuyu Belediyesi olarak hiçbir yana taraf olmadan altın madeni çalışmaları hakkında, altının nasıl çıkarıldığı, çıkarılma yöntemleri ve sonuçlarının ne olduğu gibi sorulara pozitif bilimin ışığında cevap bulunması için bir toplantı düzenlemeye karar verdik.

Halkımızın bilinçlenmesi için siz değerli bilim adamlarına sesleniyoruz. Gelin bu konuda bizleri aydınlatın. İster altın madenlerine destek verin, ister karşı olun. Bizler burada kimseye taraf olmadan bu konunun artılarını ve eksilerini öğrenmek istiyoruz. Kafamızdaki soruların cevaplarını bulmak istiyoruz. Altın madenciliği konusundaki ilgili tüm şirketler, resmi kurumlar ve sivil toplum örgütleri, gelin buraya bu konuyu tam olarak anlayalım.

Küçükkuyu Belediyesi olarak bu toplantıyı 20.10.2007 tarihinde yapacağız.

Dr. Yusuf AKSOY-Küçükkuyu (Ayvacık) Belediye Başkanı (www.kucukkuyu.bel.tr)

Sandoz'a soru

Haberin Devamı

Sandoz'a iki sorum olacak: Üreticisi oldukları OMEPROL adlı ilaçın yakın zamana kadar fiyatı 11.48 YTL iken bugün 4.35 YTL'ye aldım. Bu kadar indirimin mantıklı bir açıklaması var mıdır? En büyük alıcı olan devlete, bu zamana kadar yapmış olduğu satışlardan doğan 6.8 YTL/kutu fiyat farkını nasıl tazmin etmeyi düşünüyorlar? Gürsan ÖZEL

GÜNÜN SÖZÜ

Haberin Devamı

"29 ekimde öyle bir kutlama yapacağız ki, dillere destan olacak. Sidney'de yılbaşı organizasyonunu yapan o dev firmayı buraya getireceğiz. Kız Kulesi ile Boğaz Köprüsü arasında devasa bir gösteri yapacağız. Gözyüzü şenliğini seyretmek için boğaz tepelerinde şimdiden yer ayırtın."

(Kadir TOPBAŞ)

Felsefe-Sosyoloji

FELSEFE grubu öğretmen adayı C.Bal Örak diyor ki: Türkiye'de felsefe ve sosyoloji mezunlarının ciddi bir istihdam sorunu bulunmaktadır. Kamu ve özel sektörde işalanı yoktur. Sosyolog alımı çok sınırlı sayıdadır. Felsefe grubu öğretmenliği alımı ise tüm sözel branşların en alt düzeyde olmuştur. Oysa 1000'in üzerinde açık vardır. Buna rağmen 50 gibi çok astronomik bir rakam alınmış, bu da biz felsefeciler çok üzmüştür. Ekim ve şubattaki atamalarda Felsefe kadrosu kontenjanının arttırılmasını istiyoruz.

 

Yazarın Tüm Yazıları