Atatürk Liseli doktoralı ilahiyatçılar

GAZETEDEKİ ilk yazımda İzmir’e yönelik temennilerimi sıralarken, “Siluetimize Süleymaniye gibi bir cami de dahil olsun” diye yazmıştım.

Haberin Devamı

Sonrasında bu öneriye çok değişik tepkiler geldi. Nedense önemli bir bölümü “Ne alaka...”dan başlayan bir ihtiyatlılık sergiledi.
Bakınız kıyılarda dini seremonilere iştirak oranları ülkenin diğer yörelere göre çok daha hafiftir.
Bu halin pek çok sebebi vardır.
“Gavur İzmir” söylemi 100 yıl öncesi itibariyle bir vakadır.
Bugün İzmir yerleşiği gayrı Müslim nüfusun 3 bin kişiyi geçtiğini zannetmiyorum.
Birkaç sinagog ve kilise dışında faal ibadethane yok. Hele Rum Ortodoks kiliselerine rastlamak mümkün değil.
İzmir’in şimdiki yerleşikleri, hani öz İzmirli dediklerimizin önemli bir kısmı Balkan harbi, mübadele, Çerkez mezalimi ve benzeri sebeplerle sonradan bu topraklara gelenler. Anadolu’dan göç 1960’lı yıllardan sonra gelişen bir durum.

* * *

Neticede kodlarında gayrı Müslim bir kültür olan İzmir’in “eski” yerleşikleri batıdan ve kuzeyden gelen insanlar...
Bu insanların en ayırıcı özelliklerinden biri de “Arap Kültürü” ile ilişkilerinin zayıf olmasıdır.
Halbuki bugünkü hakim Müslümanlık anlayışı, biraz da resmi ideolojinin desteği ile Sünni ve Arabiktir.
Kıyıların bir kesimi ile muhafazakar kitle arasına mesafe koyan ve “öteki” söylemlerine neden olan en önemli kültürel farklılık, işte bu Arabik kültüre yabancılıktan kaynaklanmaktadır.
Kendini Avrupalı hisseden kitleler Vahabi etkilere açık Arabik din anlayışına tavırlanarak bir ekstreme savrulmakta, bu defa ortaya dinden kopuk bir anlayış çıkmakta...
Bu, yanlış bir sosyolojik tutumdur.

* * *

Haberin Devamı

Din olgusu toplumların tarihsel gelişiminde vazgeçilmez bir öğe olarak ağırlık taşımıştır ve taşımalıdır da...
Aksi halde doğan boşluk çarpıtılmış olarak başka unsurlara yönelir. Kimi fanatikler Atatürk’ün ağırlığını eleştiriyor.
O halde bu sıkıntılı süreç nasıl ve ne şekilde çözümlenebilir?
Galiba eski semavi dinlerin tarihi bu konuda bizlere ipucu vermektir.
Bu kitlelerin önümüzdeki uzun yüzyıllar boyu Müslüman olarak kalacağı aşikar olduğuna göre yeni bir Müslümanlık yorumunun yeşerebileceği ihtimalini gözden uzak tutmamak gerekir.
Bir nevi Protestan Müslümanlık anlayışıdır kastettiğimiz. Daha dünyevi olan, Arap gelenek ve kültürünün etkilerine mesafelenmiş, kitlelerin sosyal yaşamına hitap eden, onların gustolarına uygun bir Müslümanlık yorumu bu coğrafyanın sürprizi olmayacaktır.

* * *

Haberin Devamı

Bağlı olarak insanların daha bir kendinden, daha estetize, daha bir sahiplendikleri, manevi ihtiyaçlarını gönülden giderdikleri, bağışlarıyla oluşmuş görkemli ibadethaneleri ile hayatlarına dahil ettikleri bir Müslümanlık anlayışı, galiba temel bir eksiklik olarak ortada duruyor.
Şüphesiz meselenin olgunlaşması; bu kültürün yetiştirdiği ilahiyatçıların, felsefecilerin işi... Zamanın ruhu Atatürk Lisesi, doktoralı, “Beyaz Türk” din adamlarını artık çağırmaya başlamalı.

Yazarın Tüm Yazıları