Anılar ne derece gerçektir

SON günlerde anı kitapları arttıkça, Turgut Özal'ın başbakanlığı döneminde Taksim Toplantıları'nda aramızda geçen bir konuşmayı anımsadım.

Turgut Özal, Türkiye'de devlet yayınları ile ilgili bir soruma şu yanıtı vermişti:

‘‘Türkiye'de yeterince anı kitabı yayınlanmıyor.’’

Soruma cevap değildi, ama o dönemi düşününce, gerçeklik payının yüksekliğini bugün daha iyi algılıyorum.

Anı, her zaman söylerim, en bencil türdür. Çünkü insanda savunma duygusu yaratır, kendini aklamaya yöneltir yazanı.

Kendini eleştiren bir anı yazarına Türkiye'de pek rastlamadım.

Geçen akşam bir dost yemeğinde anı türü üzerine tartışırken şu soru masaya geldi:

Anı yazarı, ölenler hakkındaki düşüncelerini yazmalı mı, yoksa bundan çekinmeli mi?

Ben yazmamayı savunuyorum. Galiba bu konuda fazla ahlakçıyım.

Ölen biri ona cevap veremeyeceğine göre, savunma hakkı olmayan birine yapılmış bir haksızlık yapılabilir.

Kamuoyu önünde, onun benim kalemimden çizilmiş bir portreyle tanıtılmasına evet, ama yergiye hayır.

Peki o zaman anılar yazılmayacak mı?

Hayır, bu anı yazılmasını önler. Ancak, ben tarihçilere, eleştirmenlere bir görev düştüğü kanısındayım. Birinin yazdıklarını, özellikle kişisel notları, başka kaynaklarla, belgelerle karşılaştırmalı, okura doğruyu iletmeli.

* * *

SÖZGELİMİ
biri anılarını yazıyor, kendine aşk mektubu gönderenlerin neredeyse listesini veriyor. Başka bir yazar da, erkekler arasında yaşadıklarını anlatıyor.

İkisinin de çevresinde pervane gibi dönen erkekler. Bir romanda anlatılsa bağışlarım da, anılarda bana bir okuma tadı vermiyor.

Acaba doğru mu? Gerçekler böyle mi?

Oku da, eğrisine doğrusuna bakma diyenlerden değilim; çünkü doğru ve yalan olması benim o yazara güvenimin tayin ölçütüdür.

Kimi okurlar diyebilir ki, canım bu anı, kişisel notlar. O öyle görüyor. Peki anlatılan nasıl görünüyor? Anılar insanda mitomani yaratmaya elverişli bir türdür.

Peki sözü geçenler artık yaşamıyorsa, sağlamasını nasıl yapacağım? Anının bir başka yanına değineceğim.

Genellikle geç yaşlarda yaşanılanlar yazılır anılarda. Merak ederim, bu kadar ayrıntıyı hafıza saklayabilir mi?

Günü gününe tutulmayan notlar yoksa, anılar nasıl bu kadar kesin bir dille yazılır?

Bu da bir yöntem hatasıdır.

Anılar her zaman bireysel tatminlerin ve bencilliklerin sergilendiği yerdir.

Anı türü içinde bir sınıflandırma yapmalı mı?

İsmet İnönü'nün Ajandalar'ı bir anı mıdır, günlük müdür, siyasal notlar mıdır?

* * *

ANI
türüne sokulacak en hoş kitapları bence Muzaffer Buyurukçu yazmıştır, Türk edebiyatında. Çünkü onlar monolog değil, diyaloglardır.

Anı türünü sevenlerin onun kitaplarını okumasını salık veririm.
Yazarın Tüm Yazıları