Su tasarrufu için asla erken değil

ÖNCE 9 Eylül Gazetesi’nde Engin Yavuz yazdı, “Yeni kriz kapıda” başlığıyla. Habere göre, Tahtalı Barajı’nın kuruduğu 2008’de su krizi yaşayan İzmir’de durum yine kritik:

Haberin Devamı


“İzmir’e yılda ortalama 66 milyon metreküp su verilen kentin en önemli kaynağında bulunan içilebilir su miktarı kış ortasında 124 milyon metreküpe düştü. Barajda geçen yıl aynı tarihte içilebilir su miktarı 161 milyon metreküptü. İzmir’in günlük su ihtiyacının yaklaşık 550 bin metreküp olduğunu belirten yetkililer, bunun 232 bin metreküpünün Tahtalı Barajı’ndan çekildiğini, kalan miktarın Balçova ve Ürkmez barajlarıyla yeraltı kaynaklarından elde edildiğini bildirdi.”
GELECEK YIL İÇİN KARAMSARLIK
Tahtalı’dan böyle su çekilmesi halinde eylül ayında barajdaki miktarın 70 milyon metreküpe düşeceği, gelecek yıl su sıkıntısının kaçınılmaz olduğu ileri sürülmüş. Kentin en önemli su kaynağı olan, dibi delindiği için boşaltılan 448 milyon metreküplük Gördes Barajı’nda 44 milyon metreküp su birikmiş, 29 milyon metreküpü içilebilir durumdaymış.
ÇOK BASİT ÖNLEMLER
Yavuz’un haberinde su tasarrufunun önemine de değinilmiş: Evlerde suyun yüzde 35’i banyo, yüzde 30’u tuvalet, yüzde 20’si çamaşır ve bulaşık, yüzde 10’u yemek pişirme ve içme, yüzde 5’i temizlik için kullanılıyormuş. Evdeki bozuk musluklar onarılırsa her birinden yılda bir ton su tasarrufu sağlanıyormuş. Tıraş olurken, diş fırçalarken kapatılan musluklardan kişi başına yılda 12 ton, duş süresi bir dakika azaltıldığında 18 ton su tasarrufu mümkünmüş.
BAKAN EROĞLU DA UYARDI
Bu haber doğrusu içimi daralttı, üç gün sonra Meltem Özgenç’in Hürriyet’teki haberi karamsarlığımı artırdı. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Türkiye’nin bir önceki yıl oranla yüzde 9 daha az yağış aldığını, İzmir’de baraj doluluk oranının yüzde 44.3 olduğunu bildirmiş. Bakanlığa göre son 44 yılın en kurak yılı yaşanıyormuş, bu yıl içme suyu sıkıntısı çekilmeyecekmiş. Ama “Suyun patronu” Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, yine de vatandaşı su kullanımı konusunda uyarmış:
“Suyu arkası gelmeyecekmiş gibi kullanmak ve israf etmemek lazım. El yüz yıkarken, diş fırçalarken, bulaşık yıkarken muslukları boşa akıtmayalım. Arabaları temizlerken suyun az kullanımı için hassasiyet gösterelim.”
ŞİMDİDEN KOLLAR SIVANMALI
Arka arkaya gelen bu iki haber sonrası, “Suya dikkat gerek” diye düşündüm. Su tasarrufunu özendirmek, yaygınlaştırmak konusunda şimdiden önlem alınmalı. İzmir ve Ege illeri bu konuda örnek olmalı. Kamu kuruluşları, belediyeler, suyla ilgili görevli ve sorumlu kimler varsa kolları sıvamalı. Okullarda çocukların eğitimiyle başlanmalı, toplu ulaşım araçlarında, duraklarda, istasyonlarda uyarıcı yazılar yer almalı. Camilerde cemaat uyarılmalı. Her yerde en basit tasarruf önlemleri anlatılmalı. Özetle, susuz günler yakınmış gibi hazırlık yapılmalı.
Son söz: Dilerim susuz kalmayız.

-----

Haberin Devamı

 
BİR ÖRNEK ÇABA

Haberin Devamı

Çevre sevdalısının
pedallı uyarı turu

Su tasarrufu için asla erken değil

O bir çevre gönüllüsü. 18 yıldır çeşitli gazete ve dergilerde çevre yazıları yazıyor. TV ve radyolarda çevre programlarına davet ediliyor. Okul ve üniversitelerde seminerler veriyor. Şimdi de her fırsatta, mümkün olan her yere karbon gazını önlemek için bisikletiyle gidiyor. Ve de broşürler dağıtıyor:
KÜRESEL ISINMA SORUMLUSU
“KARBON AYAK İZİ; küresel ısınmanın başlıca sorumlusu olarak gösterilen, sera etkisine yol açan gazların oluşumuna neden olan ve fosil yakıtlar (odun, kömür, petrol, doğalgaz) kullanımıyla atmosfere yayılan karbondioksit (CO2) salımının kişilerin (kullandığı ürünler) ve şirketlerin (üretim) sırasında enerji kullanımıyla dünyaya bıraktıkları zarar anlamına gelmektedir. ‘Karbon Ayak İzi’ hesap makinesi sayesinde KİŞİSEL OLARAK dünyaya bıraktığınız KARBONDİOKSİT (CO2) hesaplanıyor. Yaşam süresince kullanılan tüm ürünlerin dünyaya ne kadar karbon salınımı gerçekleştirdiğini google’dan karbon ayak izi nedir taramasıyla görebilirsiniz.”

-----

Haberin Devamı

SÖZ
SİZİN

BİR DİLEK MEKTUBU

Havaalanına yolcu karşılamaya
gidenler ceza kabusu yaşıyor

ADNAN Menderes Havalimanı’na yolcusunu karşılamak üzere arabasıyla gidenler devamlı olarak trafik cezası yeme korkusu yaşıyor. Nedenine gelince... Otomobilinizi trafik akışını kesinlikle engellemeyecek bir şekilde ana binanın uzağında bir yere, yol kenarına park edip beklemeye başlıyorsunuz. Yolcunuzun sizi telefonla aramasıyla da terminal binası önünden yolcunuzu alıp havaalanından ayrılacaksınız.
NE YAPMAK GEREKİYOR
Ama bu pek mümkün olmuyor. Zira havaalanı trafik polisleri sürekli tur halindeler ve sürücüler ikaz/ihtar karışımı anonslarla bekleme yapmamaları konusunda devamlı olarak uyarılmaktalar. Bu durumda ne yapacaksınız? Ya uyarıyı dinlemeyip ceza yiyeceksiniz. Ya geriye dönüp uzaklardan bir tur daha atıp geleceksiniz. Ya da yolcunuzun çıkmasına 5-10 dakika kala otoparka girecek, üst katlarda dolaşıp park yeri arayacak zaman kaybedecek ve asgari limit üzerinden de 12 TL park parası ödeyeceksiniz.
BİRAZ DAHA HOŞGÖRÜ
Bu konuda, binlerce, on binlerce insan adına yetkililerden talebim var. Lütfen kendilerini yolcusunu karşılamaya gelen birisi yerine koyup buradaki durumu ona göre değerlendirsinler. Ve ondan sonra da 20-30 dakikalık kısa bir süre için yol kenarında araç içinde bekleyenlere karşı daha toleranslı olmaları için orada görev yapan memurlarına bu konuda lütfen bir talimatları olsun. Ahmet GÜNGÖR

-----

BİR YAKINMA

Çöpler doğru
yere atılmalı

Haberin Devamı

Su tasarrufu için asla erken değil

Evka 3 Metro: Etraf çöp kovası kaynıyor, ama benim vatandaşım buraya atıyor. Oysa bu kutu, plastik şişeler için konulmuş. Murat GÖKERTİ - Bornova İçin Çözümler

-----

BİR ALINTI
Erdal Güçlü’den: Hayatının en güzel günleri ‘daha erken’ demekle geçer, sonra ‘çok geç’ olur. (Flaubert)

Yazarın Tüm Yazıları