GeriEğitim Öğrencilere sınıfta aileleriyle ilgili sorular sormak doğru mu? ‘Maruz kaldığım zorbalıktan beni kimse koruyamadı’
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Öğrencilere sınıfta aileleriyle ilgili sorular sormak doğru mu? ‘Maruz kaldığım zorbalıktan beni kimse koruyamadı’

Öğrencilere sınıfta aileleriyle ilgili sorular sormak doğru mu? ‘Maruz kaldığım zorbalıktan beni kimse koruyamadı’

Okulun ilk günü öğretmenler öğrencileri tek tek ayağa kaldırır ve tanışmak amacıyla hem kendilerini hem de ailelerini anlatmalarını ister. Öğrencilerin anne ve baba adları ve meslekleri de bu tanışma faslının en yaygın sorularıdır. Peki bu soruları sormak ne kadar doğru? Ebeveynlerini kaybetmiş bir çocuğun onlar hakkındaki soruları yanıtlamak zorunda kalması ne gibi psikolojik sonuçlara sebep olabilir? Bu sorular öğrenciler arasında sosyoekonomik bir ayrışmaya yol açabilir mi? İşte insan hikayeleri ve kritik uzman yorumları…

‘OKULU BIRAKMAK İSTEDİM, MÜDÜR ARAYIP VAZGEÇİRDİ’
Yeliz K. (32)

Liseye başladığım sene babamı kaybedeli henüz dokuz ay olmuştu. Psikolojik olarak hayatımın en zor dönemindeydim. Hatta anneme okula gitmeme konusunda yalvarmıştım. Elbette kabul etmedi ve sınava girdim. Sınav sonucum berbattı ama ortaokul ortalamam iyi olduğu için bir liseye yerleştim.

Yeni bir ortama girmek, insanlarla tanışmak zorunda kalmak hatta yataktan çıkıp giyinmek bile işkence gibi geliyordu. Okula gittiğimde sınıfın bir köşesine oturdum ve kimseyle konuşmadım. Meğer asıl işkence daha başlamamış. Öğretmenler tek tek derslere girmeye başladı ve hepsinin yaptığı ilk şey hepimizle tek tek tanışmak oldu.

İlk derste öğretmen geldi ve bizleri ayağa kaldırıp adımızı soyadımızı, hangi okuldan geldiğimizi sordu. Çok şaşırdım, "Ne gerek var ki?" diye düşündüm. Diğer ders başka bir öğretmen geldi ve o da aynı şeyi yaptı. Üstelik adımız, soyadımız ve geldiğimiz okulun yanında nedenini hâlâ anlayamadığım şekilde anne ve babamızın adlarını, mesleklerini söylememizi istedi. Bana sıra gelene kadar kalbim yerinden çıkarcasına atmaya başladı. Ne cevap verecektim, babamı kaybettiğimi daha kabullenememişken bunu yüksek sesle, hiç tanımadığım bir sürü insanın önünde nasıl söyleyecektim? Nitekim söyleyemedim de…

Sıra bana gelince ayağa kalktım, “Ben konuşmak istemiyorum” dedim ve sınıftan çıktım. Bahçeye indim ve ağlamaya başladım. Annemi aradım, beni okuldan almaya geldi ve birkaç hafta okula gidemedim. Sonra annem müdürle konuştu ve müdür bence kimsenin yapmayacağı bir şey yaparak beni aradı, “Kaybın için çok üzgünüm, öğretmenimiz de seni üzecek bir soru sormuş. Lütfen okuldan kopma, her öğrencimiz bizim için çok değerli. Sen de öylesin. Kendini ne zaman hazır hissedersen okula bekliyoruz. O zamana kadar yok da yazılmayacaksın” dedi.

Bu konuşma benim okula dönme sebebimdir. Konuşmadan birkaç gün sonra okula gittim. Anne baba sorusunu soran öğretmenim de beni bahçede görünce yanıma geldi ve özür diledi. Bu kadar anlayışlı eğitimcilerin olduğu bir okula başladığım için kendimi iyi hissettim ve dört yıl boyunca da hep o telefon konuşması aklımda olarak okula gittim. Şimdi 32 yaşındayım ve beni arayan müdürle iletişimim asla kopmadı. O kişi beni eğitim hayatına döndürdü, kendimi iyi hissetmemi sağladı. Eğer müdürümüz böyle anlayışlı ve öğrenci odaklı olmasaydı okula bir daha gidebilir miydim bilmiyorum.

‘SENİN ANNEN BABAN FİLANCA İŞTE ÇALIŞIYOR, BİZİMLE ARKADAŞ OLAMAZSIN’
Sema A. (26)

Ben ilkokula gitmeden önce anaokuluna giden ‘şanslı’ çocuklardandım. Şanslı diyorum çünkü anaokuluna gitmek insanı okula alıştırıyor, okula gitmeyi yaşıtlarınla oyun oynayarak, etkinlik yaparak öğreniyorsun. Bende de öyle oldu ve anasınıfı sayesinde okulu çok sevdim. İlkokula da anasınıfına gittiğim okulda devam ettim.

Okulun ilk günü tanışma faslıyla geçti. Öğretmenimiz hepimize tek tek çeşitli sorular sordu: Adın, soyadın, anne ve babanın adı, meslekleri, kaç kardeşsin gibi klasik sorulardı. Ama bu soruların benim ilkokul hayatımı mahvedeceğini asla tahmin edemezdim.

Şimdi ne iş yaptıklarını söyleyerek annem ve babamla aynı işleri yapan insanları da üzmek istemiyorum. Zaten mesleğinin ne olduğu değil, onu hakkıyla yapıp yapmadığın önemli. Ailem bana hep bunu öğretti; adaletin, kul hakkına girmemenin ne kadar önemli olduğunu dinleyerek büyüdüm ben. Ama sınıf arkadaşlarım ve aileleri sanırım böyle düşünmüyordu.

Okulun ilk günleri geçtikten sonra yavaş yavaş arkadaş grupları oluşmaya başladı. Ama ben henüz bir gruba dahil olamamıştım. Sıra arkadaşım ile arada iletişim kuruyorduk o kadar. Nedenini anlayamıyor, kimse benle arkadaş olmuyor diye çok üzülüyordum. Bir gün bahçede oyun oynarlarken yanlarına gittim ve “Ben de oynayabilir miyim?” diye sordum. “Senin annen baban filanca işte çalışıyor, git yanımızdan, bizimle arkadaş olamazsın” cevabını aldım. Hayatımın şokunu yaşadım.

Tam idrak edememiş olacağım ki sesimi çıkarmadan sınıfa döndüm. O gün nasıl geçti hatırlamıyorum ama ertesi gün okula gitmemek için ağladığımı hatırlıyorum. Anneme nedenini söyleyemediğim için beni kızarak, zorla okula yolladı. Bu duruma iki hafta dayanabildim. Bir gün yine okula gitmemek için ağlarken annem çok sinirlendi ve bana “Ya nedenini söylersin ya da seni okuldan alırım” dedi. O zaman yaşananları anlattım. O sabah benimle okula geldi ve öğretmenimle konuştu. Öğretmenim durumu düzeltme sözü verdi.

Önce bütün sınıfın içinde bir konuşma yaptı. Bu durum bana kendimi daha da kötü hissettirdi. Anne ve babamın mesleklerinin neden sürekli gündemde olduğunu algılayamıyordum. Sırf bu yüzden arkadaşsız kalmak, öğretmenin sınıfın ortasında bununla ilgili konuşma yapması beni küçük düşürüyordu. Ayrıca öğretmenime de kızgındım. Neden bu soruları sorup ailemizle ilgili bilgileri herkesin önünde anlatmamızı istemişti ki? Nitekim hiçbir şey düzelmedi ve ben tam bir sene boyunca arkadaşsız kaldım. Bir senenin sonunda babam bana sınıfımı değiştirmek isteyip istemediğimi sordu. Çok istedim. Müdürle durumu konuştular ve ilkokul 2'ye başka bir sınıfta başladım. Burada ilk günden arkadaş edindim.

Umarım şu anda okullarda bu sorular sorulmuyor, çocuklar zor durumda bırakılmıyordur. Öte yandan daha 7 yaşında anne babasının meslekleri yüzünden bir çocuğa zorbalık yapan çocuklar değil aileleri suçlu bence. Kendimden biliyorum, çocuklar evde konuşulmayan, şahit olmadıkları şeyleri genelde başkasına da yapmıyorlar. Nitekim öğretmen çocukların aileleriyle de görüştüğünde yeterli aksiyon almadılar, alsalardı eminim ki çocuklarda bir süre sonra değişim olurdu. Bir sene boyunca aynı tavrı sergilemeleri ailelerinin onlara doğruyu anlatmadıklarını ispatlıyor.

Beni bu zorbalıktan ne okul ne öğretmenim ne o çocukların aileleri ne de kendi ailem koruyabildi. Bir sene boyunca maruz kaldığım yalnızlığı ölsem de unutmayacağım.

* * * * *

Okullarda öğrencilere sorulan kişisel sorular her ne kadar öğrenciyi tanımak amaçlı olsa da olumsuz sonuçlar doğurabiliyor. Eğitimcilerin öğrencilere sınıfta herkesin içinde özel sorular sormasının etkilerini, ortaya çıkabilecek olumsuz durumları ve ne yapılması gerektiğini Çocuk Gelişimi Uzmanı ve Öğretim Görevlisi Merve Mercan anlattı.

1- Okullarda özellikle okulun ilk günlerinde aileyle ilgili sorular soruluyor. Anne babanın adı ve meslekleri soruları ise başta geliyor. Çocuklara bu soruların sorulması sizce doğru mu?

Çocuğu tanıma ya da belki sınıf arkadaşları ile tanıştırma gibi amaçlarla dahi olsa bu soruların sınıf içinde tüm öğrencilerin duyacağı şekilde sorulmasını doğru bulmuyoruz. Elbette öğretmen çocuğu tanımalı ve çocukların kendi aralarındaki iletişimini olumlu şekilde yapılandırmalı. Ancak bu sorular bahsi geçen şekilde sorulduğunda maalesef amacına hizmet etmekten ziyade çocukların yıllarca unutamayacağı kötü anılara yol açabiliyor.

UZUN VADEDE AKADEMİK BAŞARISIZLIĞA YOL AÇABİLİR

2- Annesi ya da babası hayatta olmayan çocuklar için bu soruları cevaplamak çok zorlayıcı olabiliyor. Böyle bir kayıp yaşamış bir çocuğun ya da gencin okulda kalabalık bir ortamda bu sorulara maruz kalmasının etkileri neler olabilir?

Bir çocuk için böyle bir kayıpla yaşamaya alışmak başlı başına oldukça güç iken sınıf ortamında sorulan bu soruların ciddi bir tetikleyici olabileceği unutulmamalı. Yas dediğimiz süreç aşamalı modele göre inkâr, öfke, pazarlık, depresyon gibi aşamalardan geçerek kabullenmeye giden bir süreç. Ancak bir aşamayı aştığımızda bir daha o aşamaya dönmeyiz gibi bir durum da söz konusu değil. Dolayısıyla çocuk kabullenme aşamasına gelmiş olsa dahi böyle bir soru nedeniyle yeniden depresyon veya öfke gibi aşamalara dönebilir.

Bunun yanı sıra böyle bir durumun çocuğun okula, öğretmene ve derslere karşı öfke duymasına, içe kapanmasına ya da saldırgan tutum sergilemesine, uzun vadede akademik başarısızlığa yol açabileceği de unutulmamalıdır.

‘BİZDE GİZLİ BİR KAST SİSTEMİ MEVCUT’

3- Peki ya anne babanın mesleklerinin sorulması öğrenciler arasında bir sosyoekonomik ayrışmaya neden olabilir mi?

Ne yazık ki bu da bu soruların sınıf içerisinde sorulmasının bir başka riski. Bizde maalesef gizli bir kast sistemi mevcut. Bu soruların sorulması da bu gizli kast sisteminin bir pekiştiricisi oluyor. Çocuklar birbirlerine karşı çok anlayışlı ve sevecen olabildikleri gibi bazı durumlarda tam tersi de olabiliyor hatta akran zorbalığı dahi karşımıza çıkabiliyor. Bu nedenle öğretmen tabii ki bu soruların cevaplarını bilmeli ancak öğrenme yöntemi bu olmamalı.

Diğer yandan çocukların bu sorular dışında da birbirlerinin aileleri hakkında bilgi sahibi olabileceği göz önünde bulundurularak tüm mesleklerin kıymetli ve olmazsa olmaz olduğunu içselleştirmelerini sağlayacak aktiviteler yapılabilir. Bir meslek kartelası hazırlayıp çocuklara her bir meslek için olmadığında neler olabileceği sorulması gibi basit bir aktivite dahi fayda sağlayacaktır. Böylelikle kontrolümüz dışında gelişebilecek olumsuz durumları önleyebiliriz.

SINIFTA SORMAK YERİNE EVLERE FORM GÖNDERİLEBİLİR

4- Bu konuda eğitimcilere neler önerirsiniz?

-- Öncelikle amacımızı belirlemek sağlıklı olacaktır. "Ben çocukları tanımak amacıyla mı ya da sınıf içi aktivitesi olarak mı bu soruları soruyorum?" sorusuna önce eğitimcinin kendisinin cevap vermesi gerekiyor. Eğer amacımız çocuğu tanımak ise çocuğu tanımak için kullanılan ve her eğitimcinin bilmesi gereken test ya da test dışı tekniklerden faydalanabiliriz. Gerekli tüm soruların olduğu bir form hazırlayıp eve gönderebilir, çocukla ilgilenen kişi ya da kişilerin (anne ya da baba dememeyi yine ebeveynini kaybeden ya da ebeveynleri boşanmış çocukların tetiklenmemesi açısından daha doğru buluyorum) doldurması ve sonraki gün getirilmesi gerektiğini söyleyebiliriz.

-- Aile bilgi formu dışında çocuğa da yapılandırılmış bir otobiyografi formu hazırlayıp kendi hayatıyla ilgili görüşlerini alabiliriz. Böylelikle tüm soruların cevabını elde etmiş oluruz. Burada aklımıza "Çok gerekli mi?" sorusu gelebilir. Bir uzman olarak bu soruların cevaplarının öğretmen tarafından bilinmesi gerektiğini düşünüyorum ancak yine altını çiziyorum bu cevaplar kesinlikle sınıf içerisinde tüm çocukların duyabileceği şekilde alınmamalı. Bu soruların cevaplarının bilinmesi çocuklardan istenen kaynakların maddi tutarından, okula herhangi bir yardım geldiğinde hangi çocukların faydalanacağını belirlemeye ya da rehberlik hizmetlerine karar vermeye kadar birçok konuda yol gösterici olabilir.

TATİL DÖNÜŞÜ NE YAPILDIĞININ ANLATTIRILDIĞI DURUMLARDA DA RİSKLER VAR

-- Eğer amaç sınıf içi aktivite ise de çocuklara anne babalarının meslekleri, isimleri gibi soruları sormaktan ziyade hayalleri, ileride kendi mesleklerinin ne olmasını istedikleri, arkadaşlık, farklılıklara saygı, empati, zorbalığa karşı yapılması gerekenler temalı aktiviteler yapılabilir. Bu tür aktiviteler çocuğun okul ortamına aidiyetini artırır, öğrenci merkezli öğrenme ortamına zemin oluşturur, davranışlarını olumlu yönde yapılandırır ve motivasyon sağlar.

-- Bunların dışında özellikle İngilizce, Almanca gibi yabancı dil derslerinde meslekler konusunda ebeveynlerin mesleklerini içeren sorulara çocukların doğru cevap vermelerinin bir önemi olmadığı önemli olanın anlatılan konuya uygun cümle kurmaları olduğu belirtilmeli.

-- Son olarak anne baba mesleği gibi soruların sorulmadığı ancak çocukların tatilde neler yaptıklarını yazıp sınıfta okudukları ya da doğrudan anlattıkları durumlarda da bu risklerle karşılaşabileceğimizi unutmamalı ve eğitimciler olarak bu hassasiyeti tüm şartlar için göstermeliyiz.

False