15 yıl önce akşamları otoyolda tek bir araç yokken şimdi lambalar adeta kırmızı nehirler oluşturuyor

Güncelleme Tarihi:

15 yıl önce akşamları otoyolda tek bir araç yokken şimdi lambalar adeta kırmızı nehirler oluşturuyor
Oluşturulma Tarihi: Ekim 24, 2020 03:23

ORTALAMA 300-400 yıl yaşayabilen zeytin ağacı ‘ölümsüz ağaç’ olarak bilinir.

Haberin Devamı

15 yıl önce akşamları otoyolda tek bir araç yokken şimdi lambalar adeta kırmızı nehirler oluşturuyor

 

Yarımada bölgesinde zamana meydan okuyarak bin yaş üzerini gören çok sayıda zeytin ağacı vardır.
Yaklaşık 2 bin 500 yıl önce Urla’nın adı ‘Klazomenai’ idi, 12 İyon kentinden biriydi.
Dünyanın en eski zeytinyağı işliği de Klazomenai’de kurulmuştu.
Binlerce yıl önce zeytinyağının tadını alıp sofralarının baş köşesine oturtan o çağın insanları, bugün gün yüzüne çıkarılmış olan Klazomenai Zeytin İşliği’nde önce ayakla ezip daha sonra sıcak su yardımıyla yağı üste alarak zeytinyağı elde etmeye başlamıştı.
Akdeniz’de zeytinyağı tüketimi arttıkça Klazomenai’nin yıldızı parladı.
Bugün kazılarla ortaya çıkmaya başlayan Limantepe, M.Ö. 6’ncı Yüzyıl’ın son çeyreğinde zeytinyağı ticaretiyle büyük bir liman olmuştu.
Bugünkü adıyla Karantina Adası’nda kurulu olan Klazomenai, zeytinyağı ticaretiyle öylesine güçlendi ki, kendi adına gümüş sikkeler bastıran ilk şehirlerden biri oldu.
Yükselişi zeytinyağıyla olan Klazomenai’nin yerini alan, kökleri binlerce yıl derine giden Urla’nın bugün de gastronomide en önemli merkezlerden biri olması sürpriz değil.
Doğanın tüm cömertliğiyle sunduğu turp otundan arapsaçına, rezeneden cibese, radikakan şevket-i bostana, hardaldan hodana onlarca ot çeşidi bile Urla mutfağının ayrıcalıklı olmasının en önemli nedenlerinden biri.
İster balık restoranına gidin, ister esnaf lokantasına ya da Türkiye’nin en iyileri arasına girmiş Urla’nın ünlü gurme mekanlarına...
Hepsinde Urla’nın otları kullanılarak yaratılmış lezzetler mutlaka vardır.
Adına festivaller düzenlenen enginar, kınalı bamya, namı dört bir yana yayılmış Urla güveci gibi klasiklerden söz etmiyorum bile...

Haberin Devamı

15 yıl önce akşamları otoyolda tek bir araç yokken şimdi lambalar adeta kırmızı nehirler oluşturuyor

Neden yıldızı parladı?

Ben 15 yıl önce Urla’da yaşamaya başladığımda İzmir-Urla Otoyolu’nda tek bir araçla karşılaşmadan kilometrelerce gittiğim olurdu.
İstanbul trafiğinden sonra şaşırtıcı olmuştu.
Bugün ise akşamları Urla’ya giden araçların arka lambaları otoyolda kırmızı nehirler oluşturuyor.
Urla’ya ilginin artmasında yerel ürünlerinden yaratılan lezzetlerin büyük payı var.
Ama bir o kadar da İstanbul ve Ankara’dan kaçan eğitimli, gelir düzeyi yüksek bir nüfusun yeni bir hayat kurma hayali var.
Bankacı, şirket yöneticisi, mühendis gibi mesleklerden gelme bu kişiler hobilerini yatırıma dönüştürmeye başlayınca, şaraptan zeytinyağına, gurme restoranlardan bar ve kafelere kadar birbirinden güzel marka ve mekanlar Urla’yı sarmaya başladı.
Yeni Urlalıların yatırım ve hizmetlerinde İstanbul ya da dünyanın başka ülkelerdeki deneyimlerden yararlanmaları kaliteyi yükseltti.
Örneğin, Urla’da zeytinler hep dededen kalma usullerle sıkılır.
Çuvallara doldurulup günlerce sıkılmayı bekleyen zeytinlerin asidi yükselir ve müthiş lezzetli olabilecek bir yağ düşük kaliteli olarak satışa sunulur.
Şimdi ise kasalara toplanıp hiç bekletilmeden aynı gün soğuk sıkım yapan butik zeytinyağı tesisleri açılmaya başladı.
Benzer durum son 10 yılda Urla’nın değerine değer katan en önemli ürünlerden biri olan şarap üretiminde de var.
Urla, Anadolu’nun en eski bağcılık merkezlerinden biri.
Doğa, iklimi ve toprağıyla kaliteli şarap üretimi için gerekli olan her şeyi zaten vermiş.
Tek yapılması gereken bunları iyi işlemek.
Kimileri hobi olarak, kimileri profesyonelce bu alanda öncülük yaptı.
Urla kısa sürede Türkiye’nin en beğenilen butik şarap üretim merkezlerinden biri oldu.
Tadım turları için her yıl yüzbinlerce kişi Urla’nın şarap vadisi diyebileceğimiz Bağ Yolu rotasındaki butik üreticileri ziyaret ediyor.
Turizm istatistikleri, “Bir kişinin olumlu yorumu altı yeni turist daha getirir” der.
Urla’nın da öyle oldu, olumlu yorumlara bağlı yeni göçler başlattı.
Artan talebe bağlı olarak yeni yerleşim alanları oluşmaya başladı.
Örneğin, 5-10 yıl öncesine kadar eski ve bakımsız binaların bulunduğu bir cadde bugün ‘Sanat Sokağı’ adıyla bahçeleri, dekorları, sunumlarıyla parmak ısırtan restoran, kafe, bar gibi mekanlarla dolu bir bölge oldu.
Buralarda Urla’nın yerel şaraplarını da bulabilirsiniz, birbirinden kaliteli zeytinyağlarını da...
Urla’nın en eski çarşısı Malgaca da değişime ayak uyduranlardan.
Buralardaki esnaf lokantalarında Urla güvecinden enginara, kokoreçten oğlağa Urla’nın en eski tatlarıyla tanışabilirsiniz.

Haberin Devamı

Enginar kararmasın

Ve son olarak ilçeye her yıl binlerce kişiyi çeken Urla Enginar Festivali’nden söz edelim.
Karaciğerde yağlanmayı önlemek başta olmak üzere pek çok hastalığın dermanı enginar gerçekten adına festival düzenlenmeyi hak eden bir bitki.
İstanbul’da enginarın sadece çanağı satılır, yaprakları atılır.
Ama İzmir’de enginarın en değerli yerlerinden biri yapraklarıdır.
Dolması da yapılır, tatlısı da...
Birkaç yıl önce başlatılan bu festival Urla’nın tanıtımında büyük rol oynadı.
Esnaf ve tezgahını kapıp üzerine enginar yazan herkes bir şeyler kazandı.
Ancak kanımca festivalden çok panayıra dönüşmeye başlayan gelişmelerle kısa günün karı uğruna Urla uzun vadede kaybedebilir.
Gastronomi festivalinde yollar, meydanlar sıradan incik boncuk tezgahları, üzerine birer enginar oturtulmuş kurabiye, börek satıcılarıyla dolarsa yeni bir şeyler görme umuduyla Urla’ya gelenler hayal kırıklığına uğrar.
Bir kişinin olumlu ya da olumsuz yorumunun altı kişiyi etkilediğini söylemiştik.
Büyük bir ilgi odağı olan Urla Enginar Festivali’nin saman alevi gibi sönmemesi için kalitenin yüksek tutulması şart.
Belki pandemi nedeniyle verilen ara yeni stratejiler için fırsat olabilir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!