Prof. Dr. Yıldız: “Kar Çiftçiler İçin Müjdedir Aslında”

Güncelleme Tarihi:

Prof. Dr. Yıldız: “Kar Çiftçiler İçin Müjdedir Aslında”
Oluşturulma Tarihi: Ocak 28, 2016 16:11

PROF. DR. NESRİN ASTAM YILDIZ

Atatürk Üniversitesi. Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü Bitki Besleme Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nesrin Astam Yıldız, yeryüzündeki suların temel kaynağı yağmur, dolu ve kar suları olduğunu belirterek, “Mevcut su kaynaklarının yaklaşık yüzde 70’i tarımsal amaçla kullanılmaktadır. Bunun için kar çiftçiler için adeta müjdedir” dedi.
Dünyadaki toprakların ancak 1/10’inde üretim yapılabildiğini anlatan Prof. Dr. Nesrin Astam Yıldız, “Ülkemizin arazi varlığının ise yaklaşık %36’sı işlenmekte, ve bu ekilebilir arazinin ancak %11’i sulanabilmektedir. Hızlı nüfus artışı ve hızlı tarımsal üretim gerekliliği, üretimde en büyük payın suya ait olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Türkiye’de üretimin yüzde 80’i yağışa bağlıdır. Bilindiği gibi, son yıllarda “Tarımsal kuraklık kavramı” çok daha fazla gündemdedir : Bitkinin suya ihtiyaç hissettiği 3 dönem var. Bunlar :Tohumu ektiğiniz, fideği diktiğiniz an, bitki büyüme sürecinde ve ürün vereceği ( çiçek oluşumu ve meyve tutumu dönemidir). Dolayısı ile bitkilerin çıkış ve gelişme döneminde ihtiyaç duydukları suyun toprakta bulunamaması, tarımsal kuraklık olarak adlandırılmaktadır” diye konuştu.
Tarımsal kuraklıkta, toprakta bitkinin kök bölgesi içinde yararlanabileceği nemin esas alındığını kaydeden Prof. Dr. Nesrin Astam Yıldız, daha sonra şunları kaydetti;
“Bitkilerin ihtiyacını karşılayacak suyun toprakta bulunmadığı süreler tarımsal açıdan kuraklık olarak ifade ediliyor. Su ihtiyacını etkileyen diğer bir kavram ise, Hidrolojik kuraklıktır. Uzun zaman süregelen yağış noksanlığı neticesinde ortaya çıkan yeryüzü ve yer altı sularındaki azalma ve eksiklikler ise hidrolojik kuraklık olarak ifade edilir.
Kuraklık tarımsal ürünler arasında özellikle arpa, buğday, mısır ve bakliyat verimlerini etkiler ve pazar dengelerinin bozulmasına sebep olur bunu takiben tarla ve bahçe tarımı pasifize olur..Ülkemizde kuraklıktan en çok etkilenecek bölgeler, İç Anadolu ve Akdeniz bölgesidir. 2013, 2014 yıllarında yağış oranında ciddi azalmalar olduğu tespit edilmiştir.
Tarımda büyüme rakamlarına bakıldığında kuraklığın etkilerini 2000-2012 döneminde özellikle kuraklığın etkili olduğu 2001 ve 2007 yılında görmek mümkün çünkü, tarımda büyüme negatif yönde etkilenmişti. .2001’de ekonomik kriz ve kuraklık etkisi ile tarım yüzde 8.1 küçülmüştü. 2007’de ise tamamen kuraklık nedeniyle tarımda yüzde 7 küçülme yaşandı” Yağışlardaki azalmanın yanında kış sıcaklıklarının mevsim normalinin üzerine çıkmasının meyve ağaçlarında tomurcukların gelişmesi ve çiçeklenmeye yol açacağı, bu noktadan sonra görülebilecek olası don olaylarının meyve üretiminde azalma ve kalite bozukluğuna yol açabileceği muhtemeldir.
Tarımsal arazilerimiz toplamı 28 050 kilometrekare (28.05 milyon ha)’dır. Sulanabilir alan: 25,75 milyon ha, Kuru tarım alanı: 7,25 milyon ha, Sulanabilir alan hedefi: 8,50 milyon ha. Sulanan alan: 5,10 milyon ha‘dır. Bu bağlamda, yağmur dolu ve kar suları potansiyel su rezervi olmakla kalmayıp , gerek yağarken beraberinde taşıdığı bitki mineral besinleri ve gerekse topraktaki yavaş yavaş serbestlenerek veya donmuş haldeki su kristallerinin toprakta aktivitesiyle önemli roller üstlenmektedir.
Donma-çözülme, toprağın dinamik özelliklerinden olan ‘strüktürü’ yani çiftçi değimiyle toprağın tava gelmesinde dolaylı etkiye sahiptir. Toprak sistemi içinde yinelenen donma-çözülmeler, toprağın yapısına yaptığı etkilerle toprak fiziksel özelliklerini değiştirebilecektir. Bu etki, toprakta boşluk oranını, su iletkenliğini, infiltrasyon ( suyun toprağa girişi ) hızını, erozyona karşı hassasiyetini etkileyecektir. Ayrıca bitkiye yarayışlı su miktarını ve su tutma-serbestleme gücünü yönlendirecektir. Donma-çözülme olayının etkisi toprak tanecikleri arasındaki dağılıma bağlı olarak farklı yönde olacaktır. Örneğin kumlu topraklardansa killi topraklara daha belirgin etki yapabilecektir. Donma anında oluşan su kristalleri toprak boşluk büyüklüğünü artırarak toprakta kök ilerlemesine veya su iletimine uygun zemin hazırlar. Yavaş donmada büyük kristaller oluşurken, hızlı donmada agregatların kırılmasına neden olan çok sayıda küçük kristal oluşmaktadır. Yavaş donmada daha büyük kristaller oluşur ve toprak ta basınç değişimi ile kesekler parçalanır.
Yeraltı suları, yer altında biriken ve topraktaki boşlukları tamamen doldurarak akan sular. Bunlar içme, kullanma, tarımda sulama, fabrikaların su ihtiyaçlarının temininde büyük önem taşırlar. Yağmur, kar, dolu olarak yeryüzüne düşen yağışlar, toprakta, çatlak ve yarıklardan sızarak yer altında toplanarak yeraltı sularını meydana getirirler. Sızma veya süzülme olayı, geçirimli topraklarda daha fazladır. Sular killi topraklar gibi sızdırmayan ya da su tutma kapasitesi yüksek olan tabakalara rastlayınca tutularak toplanırlar.
Düşük sıcaklık, bitkilerin gelişmesi için şarttır ve verimli olabilmeleri için belirli soğuk bir dönemden geçmeleri gerekmektedir. Ancak -20 ve daha düşük derecelere sahip toprakların altındaki kültür bitkileri için ölümcül etki yapar. Bu nedenle güzlük ekimlerin ilkbahara çıkabilmesi için kar örtüsüne ihtiyaç vardır.
Yağan kar, bitkilerin “su ve vernalizasyon” ihtiyacını karşılar. Karın bitkilere su sağlamadaki etkinliği, su kapsamı ve donmuş sularla karın erime ve çözülme şartlarına bağlıdır. Kış mevsimi hükmünü yitirerek, havaların ısınmasıyla birlikte eriyen kar suları yavaş yavaş toprak içine sızdığı için hem yıkama etkisiyle verimlilik erozyonuna sebep olmaz , hem de toprak tarafından kapasitesince ağır ağır emilir, depolanır. Depolanan su , ilerleyen dönemlerde bitkiler için su stoku olarak bitki kök bölgesine serbestlenmeyi bekler. Ayrıca toprak yüzeyinde biriken kar, battaniye gibi bitkilerin aşırı soğuklardan ve donlardan zarar görmesini önler., kar örtüsünün, bitki hastalık ve zararlılarının yayılmasını durdurup bitkilerin hastalık ve zararlılara karşı direnç ve toleransı da artırmaktadır. Örneğin tarla farelerinin yuvalarına dolarak donan kar ve su onların hayatiyetinin devamını önlemiş olur.
Bazı kışlık buğday çeşitleri veya serin iklim tahıllarının ( hatta sıcak iklim tahıllarının bile biraz daha yüksek sıcaklıkta), gelişmelerinin ilk evrelerinde bu düşük sıcaklığa istek duymalarına vernalizasyon denir."
Yapılan öçümler göstermiştir ki ,Yıllık yağışlarla yer yüzüne inen sular, toplam suyun % 7 ile 66 kadar paya sahiptir. Toprak yüzeyine düşen her 10 cm lik kar yüksekliği toprağa 2.5 cm su girişi demektir. Kar örtüsü ortalama 10 cm derinliğindeki yüzey toprağın sıcaklığını, 3.6- 5.9 santigrat derece kadar yükseltebilmektedir. Bu özelliği ile önemli doğal bir yalıtım maddesi olduğunu da söyleyebiliriz. Ayrıca Buğday gibi soğuk iklim tahılları için olağanüstü bir olanaktır.
Diğer taraftan Kar toprak verimliliğine ve üretkenliğine de katkıda bulunabilir, nitekim kar önemli bir hava gübresidir. Çünkü kar yağarken gökyüzünde asılı halde bulunan her tür mineral besini Kar Taneleri yakalayarak bir nevi sessiz ve soğuk tuzak gibi, atmosferdeki “organik azot, nitrat , amonyum, kükürt gibi bitkiler için esansiyel besinleri de toprağa ulaştırır. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, yağmur ve kar birlikte dönüm ( dekar) başına her yıl 1 ila 10 kg azot aktarılmaktadır. Kar yağışının bu ve benzeri avantajları dikkate alındığında , olaya daha iyimser bakış açısı kazandırılarak , kar yağışının çiftçiler için müjdesel bir olay olduğunu görmezden gelemeyiz. Dolaylı olarak küresel ticarette , kar yağışının söz konusu olduğu bölgeler toprak verimliliği ve üretkenliğindeki katkısı nedeniyle ayrı bir söz hakkına ve küresel ticarette önemli bir üstünlüğe sahip olacaktır.
Kar sularının bu kadar üstünlüğünden bahsetmişken, iyi yönetilmeyen kar sularının, arazilere zarar verdiğine dair örnekler de mevcuttur ülkemizde. Kar ve Yağmur Suları Tarım Arazilerinde Zarara Yol açabiliyor, akarsular taşabiliyor, tarım arazileri sular altında kalabiliyor. Yağan kar erimeye başladığında buğdaylar, lahanalar, kışlık ürünler telef olabiliyor. Geç donlar meyve ağaçlarında verim ve kaliteyi olumsuz etkileyebiliyor.
Yeterli tarım arazisi, işgücü, deniz ve iç su kaynaklarına sahip olunması, Ülkede farklı ürünlerin yetiştirilebilme imkânlarını sağlayan iklim ve coğrafi yapıya sahip olmak, küçük aile işletmeciliğinin varlığı gibi önemli tarımsal avantajlara sahip olan Ülkemizde ne yazık ki; Su kaynaklarının bilinçsiz kullanımı, kirletilmesi, yüzey akışı sularının kontrol edilememesi ve sulamaya açılan alanlarda yetersiz drenaj vb sorunları giderme konusunda bilinçlenmemek önemli bir sorundur....
Var olan ve kıt olan kaynakları doğru yönetemezsek belki de bir gün alternatif çözümler arayışında olacağız. Unutmamamız gerekir ki, Gün gelecek insanlık su kıtlığı çekecek ve su için savaşacaktır.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!