Bursa’nın mutfağını 2 kardeş tanıtacak

Güncelleme Tarihi:

Bursa’nın mutfağını 2 kardeş tanıtacak
Oluşturulma Tarihi: Kasım 05, 2020 11:28

Bursalı sosyal medya kullanıcılarının hemen hemen hepsi “Gezen Timsah” Instagram sayfasından haberdardır. Aslında 2018’in ilk aylarında kurulan ve henüz yeni diyebileceğimiz bu sayfa, sahiplerinin de beklemediği bir hızla geniş bir takipçi kitlesine ulaştı.

Haberin Devamı

Sayfanın kurucuları Buğra ve Büşra Karaman gezmeyi çok seven iki kardeş. Bursa’ya yerleştikten sonra internet üzerinde gezip görebilecekleri yerleri araştıran Buğra ve Büşra tavsiye alabilecekleri bir kaynak bulamamış. Madem kimse bu işi yapmamış hem biz gezelim hem insanlarla paylaşalım düşüncesinden yola çıkarak Gezen Timsah’ı yaratmışlar. Sayfanın hızlı yükselişinden sonra şimdilerde Youtube kanallarında da aynı ilgiyi görmeyi hedefleyen ikiliyle Hürriyet Bursa için bir sohbet gerçekleştirdik.

GEZEN TİMSAH İSMİNİN ARKASINDA KİMLER VAR?

BUĞRA KARAMAN 24 yaşında. Bursa Teknik Üniversitesi - İnşaat Mühendisliği mezunu. Mesleğini sadece 4 ay yapmış. Şu an kendi markası üzerinden tamamen sosyal medya ve dijital pazarlama üzerine çalışıyor.

BÜŞRA KARAMAN 26 yaşında. Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi - Mimarlık bölümü mezunu. 2 yıl kendi mesleğini yapmış. Şimdi kardeşi Buğra ile internet projeleri üzerinde çalışıyor.

Nerelisiniz?

Haberin Devamı

Büşra: İstanbul’da doğduk, büyüdük. Kütük Samsun. Lise yıllarımız Çanakkale, Gelibolu’da geçti. Aile emekli oldu, hep deniz kenarında bir yerde yaşamak istediler. Ben liseyi Çanakkale’de kazanınca buraya geldik. Buğra Bursa’da okulu kazandı buraya geldi, ben o sırada Kıbrıs’taydım. Kıbrıs’a yüzemediler, o yüzden gelemediler sanırım (gülüyor).

Buğra: Ailemiz de benim peşimden Bursa’ya geldi ama burası son durak diyoruz. Ben de hep Bursalıyım diyorum, Bursalı hissediyorum.

Gezen Timsah projesi ile ikiniz de işlerinizi bıraktınız. ‘Biz bu işi tutturacağız artık’ dediğiniz bir dönüm noktası var mı?

Buğra: Ben işten kovulunca bu işe (içerik üreticiliğine) yöneldim. Biraz mecburiyetten oldu. Yani, hayat itti diyebiliriz. O zaman ben geçici bir süre için işe girmiştim. 2 ay ile başladım, 4 aya uzadı. İş yerinden ayrıldıktan sonra da Gezen Timsah sayfası zaten belli bir seviyeye gelmişti. Yeni bir iş aramak yerine buradan devam ettim.

Dijital ortamda Gezen Timsah’ın serüveni nasıl başladı?

Buğra: Fikir ablamdan çıktı.

Büşra: Biz boş vakitlerimizde hep gezeriz. Bursa’yı da gezelim, Bursa’yı tanıtalım istedik. Çünkü ben Bursa’ya geldiğimde internet üzerinden tavsiye alabileceğimiz bir sayfa yoktu. Gezebileceğimiz yeni bir yer bulamadık. Biz gezdiğimiz yerleri paylaşalım, insanlar da görsün istedik.

Haberin Devamı

Buğra: Aslında o biraz gezmeye bahane yarattı (gülüyor). Ben bazen “bugün gitmeyelim”, “oraya gitmeyelim” diyordum.

Başlarken kendinize bir hedef koydunuz mu? Mesela, ‘Her gün mutlaka bir tane mekâna gideceğiz!’ dediğiniz oldu mu?

Buğra: Her günden ziyade günde iki mekâna gittiğimiz oluyordu. Başlarken çok zordu. Dijital ortamda büyümek için zaten sürekli içerik üretmek zorundasın. Biz de bu büyüme süresini kısaltmak için günde 2-3 yere gidiyorduk. Sabah çıkıyordum, akşam geliyordum.

Ben bir işe başladıysam sonunu mutlaka getiriyorum. İnsanlar genellikle hobi olarak böyle sosyal medya hesapları açıyor. Biz de hobi olarak başladık. Ben yeni mekanlar denerken ve bu işi devam ettirirken de ilerisini düşündüğüm için değil ama başladık, büyütelim, durduğu yerde kalmasın dedim.

Haberin Devamı

Gördüğüm en yaygın şey insanlar bir sayfa açıyor, haftada bir izin gününde dışarı çıkıyor, bunu paylaşıyor takipçileriyle ve sayfasının büyümesini bekliyor. Böyle ulaştığın kitle büyümüyor, bir emek vermeden olmuyor.

Büşra: Bu sadece fotoğraf çekmek de değil. Yemekleri yemek zorundasın, düşünmek zorundasın, oturup insanlarla sohbet etmek zorundasın, gittiğin yerleri yorumlamak zorundasın. Özellikle şehir dışı gezilerinde 2-3 günümüz olduğunda toplam 20-30 mekâna gidiyoruz. Sınırımız yok!

“İNTERNETTE ÇOK HIZLI BÜYÜDÜK. BUNUN NEDENİ BURSA’DA OLMAMIZ”

Bursa’nın mutfağını 2 kardeş tanıtacak

Buğra: Bizim çıkış noktamıza baktığınızda gerçekten bugüne çok hızlı bir büyüme ile geldik. Bazı kişilere bu büyüme hızı mantıklı da gelmiyor ama bunun nedeni Bursa’da olmamız. Rakip yok, talep var ama talebi karşılayacak bir sayfa yok. İstanbullu birinin sosyal medyasına İstanbul’daki mekanları tanıtan bir sayfa olarak düşseydim, bu kişi benim sayfama girmezdi. Çünkü İstanbul’da bu işi [içerik üreticiliği] yapan kişi çok, ikinci veya üçüncü bir kişiyi takip etme gibi bir ihtiyaç olmaz. Biz Bursa’daki talebe yanıt vermiş olduk. Şimdi de ayda 2-3 kere şehir dışına çıkıp, Türkiye genelindeki farklı demografilere ulaşmayı hedefliyoruz.

Haberin Devamı

Abla-kardeş birlikte çalışıyorsunuz. Buğra’yı Instagram sayfasında daha sık görüyoruz. Videoların çoğunda Büşra’da var. Kim ne yapıyor?

Buğra: Doğru, ekran yüzü benim.

Büşra: Fikirler ortak oluyor genelde. Ben daha çok sosyal medya kısmındayım.

“SAYFAYI AÇMASAYDIM ÜNİVERSİTE’Yİ BIRAKIRDIM”

Gastronomiye olan ilginizin bir başlangıç noktası var mı? Annem güzel yemek yapar, hep onu mutfakta izleyerek büyüdüm der misiniz mesela?

Buğra: İlgim ailemden etkilenerek başlamadı ama annemin de anneannemin de çok lezzetlidir elleri (gülüyor). Ben çok küçük yaşlardan itibaren hep aşçı olmak istedim. Babam müteahhit, ablam mimar, ben inşaat mühendisi… kolayı ve kısa yolu seçtik biraz. Maddi bir seçim yaptık ama döndük, dolaştık buraya [mutfağa] geri geldik. Gezen Timsah sayfasına önem vermemin sebebi de bu yönümü doyurması. Sayfayı açmasaydım üniversiteyi bırakırdım. Şu an mutfağa girdiğim zaman bir çekim için girmiş olsam bile tatmin oluyorum. Bana çok şey kattı, bu yüzden sayfaya en büyük saygıyı ben duyuyorum.

Haberin Devamı

Dijital medya kullanımının yaygınlaşmasıyla içerik üreticisi diye bir meslek oluştu. Sizde şu anda bunu mesleğiniz olarak tanımlıyor musunuz? Yani size gelir sağlıyor mu? Yoksa keyif için mi yapıyorsunuz?

Buğra: Mantıklı baktığımızda içerik üreticiliği keyif için yapılabilecek bir meslek değil. Hangi keyif için mesaini de bırakıp günde 12 saat ayırırsın? (gülüyor). Günde yarım saat ayırıp bu işi hobi olarak devam ettirebilirsin, bu seni tatmin de eder. Fakat günde 10-12 saatini ayırmak özel hayatını etkiliyor. Benim bazen arkadaşlarımla görüşmeye vaktim olmuyor. Ben kendi hayatımdan bu kadar fedakârlık ederken bunu keyif için yapıyorum dersem gerçekçi olmaz. Mekâna gitmek, videoyu çekmek, düzeltmek bir yana, bir mekâna gittiğinizde kimse sizi salmıyor. “Bir çay, bir çay”, “Abi sağ olasın, yemeğimizi yedik, kalkalım” derken bakmışız 3 saat geçmiş.

“PROFESYONEL BİR AŞÇI DEĞİLİM AMA MUTFAĞIN ARKASINI ÇOK İYİ BİLİYORUM”

Sayfanızda hiç kötü yorum yaptığınızı ya da kötü yemekleri paylaştığınızı görmedim. Kendinizi gurme olarak nitelendiriyor musunuz?

Buğra: Başlarken ‘Bursada Gurme’ ismiyle başladık, stratejik olarak mantıklı gelmişti o anda. Fakat kendimi gurme olarak nitelendirmiyorum, gezgin olarak nitelendiriyorum. Başladığımdan beri de gurme sıfatından kurtulmak istedim. Sonra da Bursa’nın sembolü timsah, ben de kendimi gezgin olarak gördüğüm için Gezen Timsah ismiyle devam ettik.

Dediğiniz gibi sosyal medya platformumda kötü yorum paylaşmıyorum. Sonuçta bu o adamın ekmek teknesi. Ben kimseye buraya gitmeyin diyemem, kendimde olan bir hak olarak görmüyorum. Çünkü ben bir otorite olarak da görmüyorum kendimi. Fakat mekânda ben bunu beğenmedim dediğim oluyor, biraz atışıyoruz, genelde kabul etmiyorlar. Adam 40-50 senesini vermiş bu işe, ben de gencim ve bu bana dezavantaj oluyor. Bir mekâna girdiğim ilk an ile yarım saat geçirdikten sonra olan tavır aynı değil. Benimle tanıştıktan sonra insanların saygısı artıyor. Teknik bilgime güveniyorum. Profesyonel bir aşçı değilim ama mutfağın arkasını çok iyi biliyorum. Fazla pratiğim yok ama kısa bir tecrübe ile kapatamayacağım bir açık değil bu benim için.

Hürriyet’in yazarı Bülent Şef ile mutfakta da görüyoruz seni.

Buğra: Bülent Abi ile bir buçuk seneden uzun süredir haftanın iki gününü geçiriyorum. En az 6 saat vakit geçiriyoruz. Bir abi-kardeş ilişkimiz var.

Büşra: Sabah 6’da gidip mutfağa giriyordu.

Buğra: Şimdi akşamları kebapçıya gidiyorum. Eti zırhtan geçirip pişirebiliyorum şu an. Öğreniyorum.

Bursa’da bir restorana gidince sizi tanıyorlar mı?

Buğra: Çok uzun zamandır yeni mekâna gitmiyorum ama gitmeden önce haberleri oluyordu. İlişkilerimi hep dostluk üzerine kurduğum için herkes birbiriyle tanıştırıyor. Şu an “davet gelmiş, oraya gideyim” demiyorum. Neyin nerede iyi olduğunu biliyorum, bilmezsem de tanıdığım eski esnafları arıyorum. “Abi çorba içmeye gidiyorum bugün, nereye gideyim?” diyorum. Yani belki 3-4 tane hiç bilmeden gittiğim yer vardır, genelde ben de tavsiye alıyorum.

“BURSA’NIN LOKANTA KÜLTÜRÜ, TÜRKİYE’NİN EN İYİ LOKANTA KÜLTÜRÜDÜR

Bursa’nın mutfağını 2 kardeş tanıtacak

Bursa mutfağını biraz denediğiniz diğer mutfaklarla karşılaştırır mısınız?

Buğra: Bursa mutfağı çok geniş. Aslında Bursalılar tarafından bile pazarlanmıyor. Şehir dışından gelenler “Bir iskenderiniz var!” diyor. Şu an mesela Bursa’nın lokanta kültürü, Türkiye’nin en iyi lokanta kültürüdür. Ben bunu kimseyle de tartışmam! Ziyarete gelenler bir hafta Bursa’nın lokantalarından yiyebilirler. Şu an lokantalar İskender’den çok daha önde, çok iyi isimler var. Bursa mutfağı şu an iyi pazarlanmıyor, Bursalılar dahil bilmiyor. Benim zaten en büyük hedefim Bursa mutfağını anlatmak. Gastronomi şehri olarak bilinen birçok diğer şehir iyi pazarlama eseri. Bilinçaltı bu işin %50’den fazlası, hangi ruh hali ile sofraya oturduğun çok önemli. Bir gün tersinden kalkarsın, en iyi yemek bile tatsız tuzsuz gelir. Bir kısmı da dediğim gibi pazarlama.

Hiç restoran sahibi olmayı düşündünüz mü? Eğer bir restoranınız olsaydı nasıl bir a la carte menü oluştururdunuz?

Buğra: Benim hedefim o zaten. Sadece blog ile devam edip sonrasında da işletmeci olmak. À la carte yapmam ben, orda para yok. Açık ve net! (gülüyor). À la carteda menü çok geniş. Genellikle maliyeti düşürmek için tek şef alıyorlar. Tek şefin her şeyi bilmesinin imkânı yok. Ya soğukçu, ya sıcakçı, ya ızgaracıdır. 4-5 departman şefi olması gerekir, bir kişi de bütün departmanı yönetir. Yönetici şefin maaşı insanların gözünü korkutuyor, tek şefe her şeyi yüklüyorlar. Bu nedenle ben 3-4 kalem ürün ile butik yapardım. Ben işi iyi bilmiyorum ama çok iyi bir şef iyi de bir à la carte restoran açabilir. Mutfağı biliyorum ama şefim deyip bir hadsizlik yapmam.

“YÜKSEK BÜTÇEYLE BİR YERE GİDİYORSAM EN SON LEZZETE BAKARIM”

“Bu restoran iyi. Tam puan verdim.” demeniz için ne gibi kriterleriniz var?

Buğra: Ben iki farklı detaya bakıyorum: Fiyat ve mekânın geçmişi. Yüksek fiyatlı bir yeri çok daha detaylı değerlendiririm. Bir yemek bana 100 liranın üzerine mal oluyorsa, temizliğe, garsonun sunumuna ve hitabetine çok dikkat ederim. Mekânın kalitesine çok dikkat ederim, oturduysam keyif almam gerekir. Sıradan bir yerde o bütçelere yemek yemem. Yüksek bütçeyle bir yere gidiyorsam önce hizmete, en son lezzete bakarım.

Uygun fiyatlı bir yere gidiyorsam tamamen lezzet ve samimiyete bakarım. Gittiğimde usta ve yöneticiyle mutlaka diyalog kurarım. Lezzetli değilse de düşük bütçeli bir yerde yemem. İkinci bir kriter, mekânın tarihi olması. Geçmişi olan bir yerin devam etmesini isterim, desteklemek isterim.

GEZEN TİMSAH’IN LİSTESİ: “BURSA’DA MUTLAKA GİTMELİSİNİZ”

Gökhan Aperatif
Tavacı Refik
Akay Çiğ Börek
Rodop Köftecisi
Paçacı Hüsnü
İnanç Fırın
Uludağ Kebapçısı Cemal & Cemil Usta
Rumeli Kardeşler
İnci Pide
İdris Pideli Köfte

 

*Hürriyet’te basılan orijinal fotoğraflar için Oğuzhan Tiryaki’ye, gezi fotoğrafları için Gezen Timsah ekibine teşekkürler.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!