Ozal ile çalışmak çok önemli şanstır

Güncelleme Tarihi:

Ozal ile çalışmak çok önemli şanstır
Oluşturulma Tarihi: Ekim 27, 2006 00:00

Adalet Bakanı Cemil Çiçek, ’Misafir Odası’ndaki ikinci gününde 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile çalışmanın yaşamındaki en büyük şanslardan birisi olduğu anlattı. Çiçek ’iddialı birşey de söyleyeyim’ dedi ve şöyle konuştu: "Özal’ın yanlış kabul edilen şeyleri bile birçok kişinin doğrularından daha fazla öğretici olmuştur benim hesabıma."

Ulucanlar Cezaevi’ni adliye binası olarak düzenlemekten vazgeçtiğinize göre, orası ne olacak?

-
Ulucanlar Cezaevi kapandı biliyorsunuz. Orada sadece açık cezaevinin bir kısım ünitesi var. Şaşmaz’daki yerimiz bitince orası da oraya gidecek. Ulucanlarda 34 dönüm arsa var. İçinde küçük bir tarihhi yapı da var. Mülkiyet olarak bizde değil biliyorsunuz, Milli Emlak’ındır orası, sadece tahsis olarak bizde idi. Ulucanlar için çok değişik değerlendirmeler var. Bunlardan bir tanesi, Ankara için önemli bir sağlık hizmeti olan Ankara Hastanesi’ne verilmesi. Ankara Hastanesi, tabiri caizse bir tarihi yapının yanında oraya buraya sıkıştırılmış son derece müsait olmayan poliklinik hizmetleriyle ortada. Bu yönüyle oraya verilebilir mi diye düşünce var. Bir kısım görüş ise, orayı yeşil alan yapalım diyor. Çünkü orası çevresinde tarihi dokusu kuvvcetli olan bir alandır. Bir de cezaevinin orada bulunması, ilçenin o kısmının gelişmesini engelledi. Cezaevlerinin gelişmeyi engelleyen bir yönü de var. Kimse cezaevinin yakınında bina yapmak istemez, konut almak istemez. Şimdi orayı biraz daha cazip hal getirerek, o gecekondulaşmayı süratle ortadan kaldıracak bir gelişme olsun diye düşünenler var. Bir kısım görüşler de iş merkezi olması yönünde.

KENTTE GÖRGÜ TEMİZLİKTİR
/images/100/0x0/55ead312f018fbb8f8990e56

Ankara Hürriyet olarak bir süre önce görgü seferberliği başlattık bildiğiniz gibi. Kentte sizi en çok rahatsız eden görsüzlük nedir?


- Bunun en önemli göstergesi temizlikle ilgili kısımdır. Buna yeteri kadar dikkat etmediğimiz ortada. Nedense vatandaşlık bilinci noktasında yeterli eğitimimiz yok. Temizlik, belediyenin işidir, bu iş için bir kaynak ayrılmıştır, doğrudur. Ama onlar günde bir kez temizliyorlar. Bizim de bu konuya azami dikkati göstermemiz, o insanlara yardımcı olmamız lazım. Oradalarda bizler yaşıyoruz. Görgünün en önemli kuralı bence temizlik konusudur. Parklara gidiyorsunuz, çekirdek yiyip kabuklarını yerlere atıyorlar. Üstelik çoğu zaman temizlenmesi zor olan toprak zeminlere. Karpuz kesiyor, yiyor, oraya bırakıyor. Ben buna rastladım.

Ankara’nın imar durumu sık değişti. Bazı ülkelerde imar durumu 300 sene, 500 sene gitmiştir. Ama Ankara’ya ben ilk defa 1975’te geldim. O günden bugüne Kızılay’ın imar durumu en az üç defa dört defa değişti. Her defasında da bu değişiklik yoğunluğu arttırdı. Daha fazla kat, daha fazla iş yeri. Buna karşılılık caddeler de genişlemedi, genişleme imkanı da yok. Semt yukarıya genişledi. Ankara’da bu görgü açısından bir de araç parklarıdır ikinci konu. Gelişigüzel yerlere park ediliyor. Bir yangın çıksa, acil bir durum olsa, kurtuluşunuz yok.

Adaletin bir görevi de çözülemeyen anlaşmazlıkları çözüme kavuşturmak. Partinize mensup iki belediye başkanı, Turgut Bey ve Melih Bey uzun süredir konuşmuyorlar ve gergin bir tartışma yaşanıyor kamuoyu önünde. Adalet Bakanı olarak siz nasıl bakıyorsunuz bu duruma?

- Melih Gökçek ile Turgut Altınok arasında yaşananları doğru bulmuyorum. Ben değil iki belediye başkanı, iki insan arasındaki tatsızlığı bile hoş bulmam. İnsanlık hali, olabilir ama bunu bir kan davasına götürmemek lazım. Bizim kültürümüzde, inancımızda bile üç günden fazla küs olmak tasvip edilmemiştir, ayıplanmıştır. Neticede ister Büyükşehir, ister Keçiören, bunlar başarılı belediye başkanlarıdır ve topluma hizmet veriyorlar. Tarihin en rakip ülkeleri bile bugün karşı karşıya gelip, oturup anlaşıp, anlaşma mekanizmaları kurarken, birlikte hizmet etme mecburiyetinde olan kamu görevlilerinin, toplumun önünde olan insanların, böyle bir küs görüntü, hasmane görüntü vermeleri hem doğru değildir, hem ikisini sevenler bakımından ayıplanmaktadır.

DÖKME SUYLA DEĞİRMEN...

Müdahaleniz oldu mu?

-
"Bunları neden barıştırmıyorsunuz?" diye bana söyleyenler oluyor. Ostim’de bir program sırasında ikisini de yakından tanıyan, ikisinin de dostu olanlar bu görüntüden üzgündüler. "Niye bunları araya girip barıştırmıyorsunuz?" diye sitem ettiler. Biz gereğini yapmaya çalıştık ama, tabiatıyla dökme suyla da değirmen dönmüyor, atasözüdür bu. Biraz içten gelmesi lazım. Ben burada "şu haklıdır, bu haksızdır" gibi, yani hakim kararı gibi bir karar vererek söylemiyorum. Çünkü bu işlerde kimin haklı olup olmadığı önemli değil. Hepimizin topluma karşı sorumluluğu var. Hizmet üretirken böyle bir görüntü hoş karşılanmıyor. Hatta yaptıkları güzel işleri de gölgeliyor ister istemez. İnsanı ilişkilerdeki gevşeklik ve kırılganlık, hizmetlere az veya çok tesir edebilir. Etmez dersek gerçeği söylememiş oluruz. Geride bıraktığımız Ramazan ayında, böyle manevi bir ortamda da çok açık olarak doğru bulmadığımı söylüyorum.

Ramazan Bayramı, iki başkanı barıştırmadı. Barışmaları için ümit ettiğiniz bir süre ya da zaman var mı?

-
Bu türlü şeyleri belli bir tarihe endekslemek, belli bir tarihe uzatmak da değil. Mümkünse hemen bugün barışmaları gerekir. Barışmanın da ötesinde, normalleştirmeleri gerekir diye düşünüyorum. Doğru olanı budur. Hepimiz toplum görevi yapıyoruz. Bizim bu işlerimizden tutumlarımızdan insanlar zarar görmemeli, insanlar üzülmemeli.

ASKERDE ÖĞRENDİKLERİM

Bir yayında, akrep burcu insanı olarak çok şanslı olduğunuz yorumu yapılmış, şanslı mısınız?

-
Şanslı olduğum doğrudur. Mesela yedek subayken, personel okulunda 194 kişiydik. Kara Kuvvetleri karargahında bir tek boş kadro vardı. Herkes özel kuralar için bir kısım arayışlar ve beklentiler içerisindeyken, bizim gibi garibler bakımından bir imkan yoktu. Kurtuluş’ta bir terzim vardı, askere giderken pardesümü oraya bıraktım. Dedim ki (Bak pardesümü burada bırakıyorum, 5 ay sonra kurada burayı çekip geleceğim.) Ben gittim ve çektim, buraya geldim. Hem bu kura şanstır, hem de askerliği o noktada yapmam bir şanstır. Türk Silahlı Kuvvetleri’ni içeriden, Tayin Dairesi gibi son derece önemli bir yerden, bu müesseseyi içeriden tanıma noktasında inanılmaz imkanlar sağlayan bir bölümde yaptım. Kıbrıs harekatı da tam o döneme denk geldi. Orada görev yapmış olmam da benim hesabıma ayrı bir şanstır. Sistemi, olayları algılayış tarzlarını, analizleri, neyin ne olduğuna bu açıdan bakma noktasında, 13 aylık bir mastır dönemini de orada geçirmiş oldum. Kariyerimde mastır yazmaz ama, ama neticede o benim hesabıma bir mastırdır. Bugün siyasette, (ne kadar doğru analiz yapıyorum bilemem ama) ama bazı doğru yaklaşımlarda bulunabiliyorsam, bu saydıklarım benim hesabıma önemli bir kazınımdır.

BAZI İNSANLARIN YEDEĞİ YOK

Başka şanslar?

- Başka şans derseniz, eşim şanstır. Hanıma yağcılık olsun diye söylemiyorum. Çocuklarım şanstır. Özal gibi bir adamla çalışmak, belki siyasette çok kimsenin yakalayamadığı çok önemli şanstır. Bir fırsattır diye düşünürüm. İddialı da birşey söyleyeyim. Özal’ın yanlış kabul edilen şeyleri bile birçok kişinin doğrularından daha fazla öğretici olmuştur benim hesabıma. Biraz karmaşık bir cümle oldu ama, onu düşünerek söyledim. Bazı insanların yedeği yok. O tür insanlar kolay yetişmiyor. Şüphesiz ondan daha iyisi gelecektir, gelmesini arzu ederiz ama, neticede bir Özal kolay yetişmedi, yetişmiyor.

Ulucanlar Cezaevi Ankara Hastanesi’ne kalabilir

Ulucanlarda 34 dönüm arsa var. İçinde küçük bir tarihhi yapı da var. Mülkiyet olarak bizde değil biliyorsunuz, Milli Emlak’ındır orası, sadece tahsis olarak bizde idi. Ulucanlar için çok değişik değerlendirmeler var. Bunlardan bir tanesi, Ankara için önemli bir sağlık hizmeti olan Ankara Hastanesi’ne verilmesi. Ankara Hastanesi, tabiri caizse bir tarihi yapının yanında oraya buraya sıkıştırılmış son derece müsait olmayan poliklinik hizmetleriyle ortada. Bu yönüyle oraya verilebilir mi diye düşünce var. Bir kısım görüş ise, orayı yeşil alan yapalım diyor.

Kızılay yukarıya genişledi ama caddeler aynı kaldı

"Bazı ülkelerde imar durumu 300 sene, 500 sene gitmiştir. Ama Ankara’ya ben ilk defa 1975’te geldim. O günden bugüne Kızılay’ın imar durumu en az üç defa dört defa değişti. Her defasında da bu değişiklik yoğunluğu arttırdı. Daha fazla kat, daha fazla iş yeri. Buna karşılılık caddeler de genişlemedi, genişleme imkanı da yok. Semt yukarıya genişledi.

Gökçek ile Altınok "normalleştirmeli"

Melih Gökçek ile Turgut Altınok arasında yaşananları doğru bulmuyorum. Ben değil iki belediye başkanı, iki insan arasındaki tatsızlığı bile hoş bulmam. İnsanlık hali, olabilir ama bunu bir kan davasına götürmemek lazım. Bizim kültürümüzde, inancımızda bile üç günden fazla küs olmak tasvip edilmemiştir, ayıplanmıştır... Hizmet üretirken böyle bir görüntü hoş karşılanmıyor. Hatta yaptıkları güzel işleri de gölgeliyor ister istemez. İnsanı ilişkilerdeki gevşeklik ve kırılganlık, hizmetlere az veya çok tesir edebilir. Etmez dersek gerçeği söylememiş oluruz... Barışmanın da ötesinde, normalleştirmeleri gerekir diye düşünüyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!