Nano çağı kaçırırsak ülkemizi koruyamayız

Güncelleme Tarihi:

Nano çağı kaçırırsak ülkemizi koruyamayız
Oluşturulma Tarihi: Ocak 16, 2007 00:00

Ankara Hürriyet'e konuk olan Çankaya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ziya Güvenç, uzmanı olduğu ve dünyanın yeni gelişen gözde bilim dalı olan nano-teknoloji konusunda geri kalmanın faturasını açıkladı.

ANKARA doğumlu bir rektör olan Çankaya Üniverstesi Rektörü Prof. Dr. Ziya Güvenç, Başkent’in altyapı sorunlarından, trafik sıkıntısına; Çankaya Üniversitesi’nden, uzmanı olduğu ve ’Geri kalırsak ülkemizi koruyamayız’ dediği nano-teknolojiye kadar herşeyi Ankara Hürriyet’e anlattı.

Almanya’da yapılan Uluslararası Nanoteknoloji Fuarı, "Nanofair"e davet edilen tek Türk konuşmacı olan Güvenç, bu sektörde geri kalmanın Türkiye için ölümcül sonuçlar doğurabileceğini söyledi.

Maddeyi, "Atom boyutuna" indirgeme işi olan nanoteknoloji için ABD’nin yılda 3-4 milyar, AB ülkelerinin ise 1 milyar dolar harcarken, Türkiye’de bütçe ayrılmadığı belirtildi. Güvenç, nanoteknolojide geri kalınması halinde olabilecekleri şöyle anlattı:

ZARAR GÖRECEĞİZ

Nanoteknolojinin etkilerini yüzlerce yıl sonra değil, bazılarının etkilerini önümüzdeki 10-15 yıl sonra bazılarınınkini 40-50 yıl içinde ciddi şekilde görmeye başlayacağız. Buna paralel olarak kendi sanayimizde verdiği zararı göreceğiz. Artık satamamaya başlayacağız. Çünkü üretim teknikleri de nanoteknolojiyle birlikte değişecek.

Nanoteknoloji dünyayı ele geçirmeye çalışan güçlerin dışında terör odaklarının da kullanacağı potansiyel bir araç. İşgal etmek istediğiniz ülkeye nükleer silah atın işgal edemezsiniz. Son derece akılsız bir silahtır, tabiatı yok edersiniz. Ama nanoteknolojide hedef Türkiye’deki 73 milyon insansa ona göre silahla saldırılır ve sadece o insanlar ölür.

Bizim gen haritamızı çizerler ona göre uygun silah teknikleri geliştirirler. Bakteri üretebilirler. Gıdamızı da dışardan almaya başladık. Tohum alıyoruz. Genetik olarak o tohumun değiştirildiğini test ederek anlayamazsınız. Tohumun gen yapısının nasıl değiştirildiğini nano boyutta analiz etmek zorundasın. Bu konuda çalışmaların yoksa uzun vadede Anadolu insanının sağlına zarar verecek ürünler üretebilirler. Biz de bu ürünleri yiyerek hasta bir topluma dönüşebiliriz. Ülkemizdeki bütün ekonomik sorunları çözsek, hiç bir sosyal sorunumuz olmasa bile bu bilim alanında geri kalırsak ülkemizi korumamıza imkan yok.

BOŞA ZAMAN GEÇİRİLMEMELİ

Bu söylediklerim felaket senaryoları, ya da yüzlerce yıl sonra olacak şeyler değil. Boş geçen zamanın geri kalmışlığın faturası çok ağır olacak. Bunda geri kalmanın faturasını çocuklarımız, torunlarımız ağır bir şekilde ödeyecek. Bu bilim alanında geri kalmak, matbaanın 300 yıl geç gelmesinin yarattığı sıkıntıdan, bin kat daha büyük zarar verir. Türkiye’de nanoteknoloji üzerine 8-9 üniversitede çalışan bilim insanları dışında maalef bir çalışma yok. Almanya’da konuşmacı olarak gittiğim Nanoteknoloji Fuarı ’Nanofair’de her alandaki kuramsal çalışmaların, yaratıcılığa dönmüş olduğunu net olarak gördüm. Bu konuda bizim de bir an önce çalışmalara başlamamız lazım. Yoksa çok geç olacak.

Bilim insanı eksikliği var

GENÇ nüfus kitlesinin arttığına değinen ve istihdamın sağlanamaması durumunda bunun dezavantaja dönüşeceğini belirten Prof. Dr. Güvenç bu durumun yaratacağı sıkıntıyı şöyle anlattı: "Ciddi potansiyel arttı ama bu aynı zamanda baş ağrısı da oldu. Eğitirseniz sorun yok ama eğitemezseniz bu çocukların hem kendilerine hem de ülkeye zararları dokunur. Yüksek Öğretim’in bu konuda yetersizlikleri var. Binalar yapmak değil o binaları doldurmak önemli. Belli alanlarda yığılma varken, belli alanlarda anormal eksikler var. Bazı bölümlerin mezun ettiği kişi sayısı 2050 yılına kadar ki ihtiyacı karşılayacak boyuttayken ülkede mühendis eksiği, 1-2 üniversite hariç akademisyen eksiği varsa bu büyük sıkıntı doğurur. Ayrıca YÖK kaliteli hocaların olduğu yerlere doktora programları açmalı. Ülkemizde maalesef bilim insanı eksiği var. Devletin de bu konuya daha çok eğilmesi lazım"

ZOR ZAMANLAR YAŞADIK

24 yaşında devlet bursuyla ABD’ye doktora yapmaya giden Güvenç, ’Benim neslim zor zamanları (1980 darbesini kastediyor) gençlik döneminde yaşadı. Ben yurtdışında okuyan şanslı azınlıktandım" diyor. Doktorasını ABD’de yapan ve 12 yıl boyunca ABD’de kalan Güvenç 1997 yılında Çankaya Üniversitesi’nde göreve başladı ve geçtiğimiz ay üniversite rektörü oldu. ABD’de öğrenim gördüğü ve çalıştığı 12 yıl sonunda yurda döndüğünde Başkent’i çok değişmiş bulduğunu söyleyen Güvenç, kentin sevdiği ve yetersiz gördüğü taraflarını anlattı:

"Eski Ankara’yı özlüyorum. Şimdi her taraf apartman doldu. Hızlı yapılaşma, plansızlık ve yeşile verilen önemin azalması, şehri beton yığınına dönüştürdü. Trafik ve altyapı sorunları insanları canından bezdiriyor. Elektrik ve su sorunu Başkent’e hiç yakışmıyor. Şekilsiz binalar kenti kötü gösteriyor. Tüm bu sorunlar yüzünden insanlar yeşili özlüyor ve köy-kent tarzı yerleşimlere yöneliyor.

ÖĞRENCİYİ MERKEZE KOYARIM

ÇANKAYA Üniversitesi’nin kurulduğu 1997 yılından beri üniversitede çalışan Prof. Dr. Güvenç, üniversitenin eksiklerini bildiğini söyleyerek çalışma prensiplerini şöyle özetledi:"Üniversiteyi çok iyi tanımam benim en büyük avantajım. Planlarımızın hepsi öğrenci merkezli. Çünkü hepimizin bu okuldaki varoluş sebebi onlar. Araştırma yapan öğretim görevlileriyle yapmayanlar arasında büyük farklar var ve bu fark öğrenciye direk yansıyor. Onun için araştırma yapan arkadaşlarımın sayısını arttıracağım. Üniversiteyi hem öğrenciler hem de akademisyenler için cazibe merkezine dönüştürmek için elimden geleni yapacağım.

YARIN

Gazi Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Kadri Yamaç

Deniz GÜREL
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!