Kadına şiddetin adresi yok

Güncelleme Tarihi:

Kadına şiddetin adresi yok
Oluşturulma Tarihi: Şubat 21, 2016 15:51

Kadına yönelik şiddet vakaları başta Ankara olmak üzere tüm büyük kentlerde hızla artış gösterirken, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü’yle, kadına şiddeti konuştuk. Şiddetin sanıldığının aksine, gecekonduların dışında lüks rezidanslarda da var olduğuna dikkat çeken Güllü, “Bulunduğu maddi koşulları kaybetmekten korkan ve özellikle de çocuğunun eğitimi gibi meseleler karşısında kaygılanan kadınlar, şiddeti yaşamayı göze alıyor. Diğer yandan, konuştuğumuz birçok avukat, öğretmen, doktor gibi mesleklere sahip kadınlar, ‘benim bir konumum var, bunu çevreme nasıl söylerim’ gibi kaygılar duyuyor” diyor.

Haberin Devamı

Tüm ülkeyi derinden sarsan Özgecan cinayetinin ardından kamuoyunda yaygın bir şekilde “Kadına şiddette bu bir milat olsun” anlayışı belirdi, ancak geçen sürede 400’ün üzerinde kadın daha eşleri ya da yakınları tarafından öldürüldü. “Milat olsun” çabası sözde mi kaldı?

Ne yazık ki, toplumsal hafızamız çok zayıf. Çünkü biz Ayşe Paşalı’yı milat olarak almıştık, Güldünya’yı milat olarak almıştık. Özgecan’ı şöyle milat olarak aldık. Diğerlerinden farklı olarak kamusal alanda meydana geldiği için, bir tanışıklığı olmadan, herkesin başına gelebilecek bir süreç içinde olmasından dolayı ama o tarihten itibaren hemen ikinci ayında bir başka yakma olayı meydana gelmişti. Galiba bizler milat dedikçe o miladın aynısını yaratan kimlikler ve kişiler ortaya çıkıyor. Evet o zaman hepimiz ayağa kalktık, ama ayağa kalktığımızın yılı, 2015’te kadın cinayetinden suçlu faillerin çoğunluğu ceza ve tahrik indirimi aldılar.

Haberin Devamı

Panik butonu uzun süredir kullanılıyor, işe yaradı mı?

Panik butonu bu ülke için geçerli bir koruma yöntemi değil. Panik butonu eşinizin sizi vurmaya çalıştığı anda, basılmasıyla kolluk kuvvetinin harekete geçmesini sağlayan bir mekanizma. Oysa ki, Türkiye’de sadece koca cinayeti yok ki, kocanın öldürmediği yerde kuzenler amca çocukları, babalar, kayınlar... Hangi birisi için çemberde gözünüzü dört döndüreceksiniz. 7/24 koruma bu ülkede yapılmıyor. 7/24 kararı alınmış hiçbir koruma Türkiye’de gerçekleşmiyor. Benim anladığım 7/24’ten hedef olan kişinin kapısında günün 24 saatinin bir emniyet mensubunun olması demektir. Herkes bunu anlar.

Sığınmaevlerinin sayısı yeterli mi?

Tam olarak Türkiye’deki sığınmaevi sayısını bilemiyoruz ancak, Ankara’da birkaç tane var, bunların sayısı maalesef yeterli değil.

Kadına şiddetin adresi yok


GERİDE KALAN ÇOCUKLARI REHABİLİTE ETMELİYİZ

Yaşanan her bir kadın cinayetinin ardından hikâye bitti sansak da, ortada kalan çocukları bambaşka bir hayat bekliyor. Bu çocukların yaşadığı travmaya yönelik özel bir rehabilitasyon çalışması yapılıyor mu?

Haberin Devamı

Bütün sevgi evlerinde veya çocuk yuvalarında psikologlar var ama söz konusu çocuklara yönelik özel bir rehabilitasyon çalışması maalesef yok. Terör olayları da aynı şekilde. Bunların her biri birey olarak rehabilite edilmeli. Ve bunun için bizim çok sayıda sosyal hizmet uzmanına ihtiyacımız var. Bu yasa yapılırken 6284 sayılı yasa; 5 bin kadro demiştik, o kadar verilmedi. Sanıyorum 500 civarında kadroyla geçiştirildi. Ama 5 bin kadro istememizin nedeni bu rehabiliteyi sağlama amaçlıydı. Ben aynı zamanda ensest konusuyla da ilgileniyorum. Ensest mağduru kız çocuklarının da babalarından çocukları var. Onları da götürüp bir yerlere koyuyoruz. Doğuran çocukların da bir rehabilitasyona ihtiyacı var. O da çocuk ve onun yaşadığı travmayı hiç konuşamıyoruz, konuşmuyoruz. Üstünü örtüyoruz. Dolayısıyla bu toplumun gelecek yapısını, aslında nasıl bozduğumuzun tablosunu şimdiden bakıp da görebiliyoruz.

Haberin Devamı

Bir de cinayetler dışında, sürekli aile içi şiddete tanık olarak büyüyen çocuklar var...

Hep kadınlar diyor ya ‘şiddete çocuklarım için katlanıyorum’ diye. O katlanma da öyle, o şiddet ortamında yetişen çocuklar da, aynı noktada psikolojileri bozuluyor. Toplumun şiddetle savaşı çok yüksek noktada olmalı. Başarı, mücadeleden geçiyor ve biz bu mücadeleyi kamu kesimi, özel sektör, sivil toplum bütün alanlarda güçleri birleştirerek yapmalıyız.

ŞİDDET HER YERDE

Şiddet haritanız var mı? Kadına şiddet en çok hangi bölgelerde yaşanıyor?

Aslında şiddetin bölgesel bir tablosu yok. Şiddet her yerde yaşanıyor. Şiddetin kişiler veya yaşam merkezleri üzerinde bir farklılığı yok. Gecekonduda da şiddet var, lüks binaların olduğu merkezlerde ya da semtlerde de... Gelir ve eğitim seviyesi fark etmiyor. Lüks yaşam merkezleri üzerinde de aynı cümleleri kurabiliyoruz. Yani, ekonomik gelir, eğitim seviyesi ve yaşam şartları bu konu üzerinde etken değil. Tamamen kişilerin iç dünyaları, gelenekleri ve ailelerinden aldıkları görgü ve eğitimle alakalı. Gecekondu semtlerinden çok fazla şikayet almamız gerçeği değiştirmiyor. Bulunduğu maddi koşulları kaybetmekten korkan ve özellikle de çocuğunun eğitimi gibi meseleler karşısında kaygılanan kadınlar, şiddeti yaşamayı göze alıyor. Diğer yandan, konuştuğumuz birçok avukat, öğretmen, doktor gibi mesleklere sahip kadınlar, ‘benim bir konumum var, bunu çevreme nasıl söylerim’ gibi kaygılar duyuyor.
Oysa biz hep şunu söylüyoruz, şiddet mağdurunun utanması gerekmiyor. Asıl utanması gereken, bu işi uygulayan kişidir.

Haberin Devamı

TAKSİLERE ETİKET GELİYOR

Ankara özelinde çalışmalarınız var mı?

Ankara’da Çankaya Kent Konseyi’ne götürdüğümüz bir öneri var ve kabul gördü. Kent Konseyi aracılığıyla Şoförler Odası’na sunulacak bu teklif. Her taksiye kadınların ulaşabilecekleri telefon numaralarının yazılı olduğu bir etiket yapıştıralacak. İkincisi de muhtarlar ve apartman yöneticileri aracılığıyla, evlerin girişlerine acil hattın numaralarının yazılı olduğu etiketler yapıştırılacak. Muhtarlar çok önemli. Çünkü mahallelerinde her evde olup biteni bilebiliyorlar. Özellikle, son yıllarda kadın muhtarların sayısının çoğalması, muhtarlığın şiddet üzerinde etken ve çözüm üretici bir mekanizma olmasını sağladı.

Haberin Devamı

ACİL HATTI HÜRRİYET’TEN DEVRALDIK

AİLE İÇİ ŞİDDET ACİL YARDIM HATTI
0549 656 96 96
0212 656 96 96

Kadınlar yardım istemeye çekiniyor mu?

Hürriyet Gazetesi’nden “Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı”nı devraldık. Çok da içindeyiz olayın aslında şu an. Yönlendirebilecek, sorunların detaylarını algılayabilecek, Türkiye haritasını çıkarabilecek birçok donelerimiz var. Kadın şiddete uğradığı anda kolluk kuvvetine gitmeyi, 155’i aramayı düşünemiyor. Belki polis korkusu, ya da birileri duyar, komşu kapının önüne gelirse diye, bir takım kaygılar var. Sivil toplum temsilcisi arıyor internete girerek, kim var bu alanda çalışan diye. İki yönlü aranıyoruz, hem şiddet hattı olarak aranıyoruz hem de federasyon olarak aranıyoruz.

Sitenizdeki istatistiklerde arayan saldırganların sayıları da var. Saldırganlar ne için arıyor?

Saldırganlar, kadın hangi sığınmaevinde onu öğrenmek için arıyor. Yaralanan kadınlar için arıyorlar, “Bu kadın nerede, hangi sığınmaevine koydunuz” diye soruyorlar. Bir de küfürleri var. “Sizler olmasanız ben onu öldürmüştüm” diyor.

SALI GÜNÜ AİLE BAKANIYLA GÖRÜŞECEĞİZ TALEPLERİMİZ VAR

Kadınların sorunlarıyla birebir muhatapsınız ve gördüğünüz aksaklıkları ya da çözüm önerilerinizi yetkililerle paylaşıyor musunuz?

Geçmişe baktığımız zaman, Güldal Akşit’i hatırlıyorum bakanlığın kurulması, genel müdürlükken bakanlığın teşkilat yapısının oluşturulması sürecinde birlikte çalıştık. Sonrasında Fatma Şahin’i hatırlıyorum. Bu noktalarda yasal sürecin oluşmasında epey sivil toplumla birlikte çalıştık. Sonrasına bakıyorum, Ayşenur İslam’la beraber kapılar birden bire kapandı. O tarihten bu tarihe yeni atanan bakanla bir görüşmemiz olmadı. Ama Salı günü kendisiyle görüşeceğiz.

Ne anlatacaksınız bakana, talepleriniz neler?

Sistem içerisinde acil görüşülmesi gereken konular var. Şiddet, git gide artıyor. Toplumsal şiddetin artmasına yönelik acil önlemlerin alınması gerekir. Çok acil olarak, çok üst düzey bir koordinasyonun harekete geçmesini istiyoruz. Çünkü biz bu koordinasyonu resmi olmasa da, ocak ayının başından beri uygulamaya geçirdik. Bize gelen acil çağrıyı, ben hemen WhatsApp’tan bu işle ilgili Emniyet’in en tepesindeki isme yazıyorum, o da anında o mesajı, şikayet hangi ildense o ilin amirine bildiriyor. Böylece olaya acil müdahale sağlayabiliyoruz. Bu koordinasyonu resmi hale getirmek istiyoruz. Şu an 81 ilde oluşan kolluk kuvvetlerinin şiddet büroları var. Oradaki bütün personelin toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimlerinin tamamlanması ve İstanbul Sözleşmesi’nin yasalara adaptasyonu sağlanmasını da talep ediyoruz. Ayrıca, tahrik indirimiyle ilgili sıkıntımız var, bu konudaki yasal değişimin yapılmasını da istiyoruz.

SENİ SEVİYORUM ÇIKINCA YİNE BERABER OLACAĞIZ!

Kütahya’dan bir vakamız var. Kocası tarafından üç kurşunla vurulmuş kadın. Kurşunların biri omuriliğinde hâlâ, ama koca, tutuklu olduğu cezaevinden karısına mektup yazıyor, diyor ki: “Seni seviyorum, çıkınca yine beraber olacağız.” O mektup da Adalet Bakanlığı Ceza Tevkif Evleri’nden geçerek kadına ulaşıyor. Kocasından üç kurşun yemiş bir kadına bu mektuplar da aslında bir ceza gibi, birer kurşun gibi geliyor. Tevkif Evi’nde bu kontrolü yapan arkadaşların böyle bir şiddet vakasında mutlaka işbirliği yapılmaması, gönderilmemesi gibi bazı konular önereceğiz.

ALGIYI EN TEPEDEN DEĞİŞTİRMEMİZ LAZIM

Televizyon dizilerine bakıyorsunuz, eril yapıda bir insan kadını dövüyor ama arkasından ‘ben seni çok sevdim’ diyor. Bu bir algı. Bu iş bir cezalarla önlenir, ikincisi algıyla. Ben ve siz televizyon dünyasının bir illüzyon olduğunu, sadece vakit geçirme aracı olduğunu biliyoruz. Oysa, kitap okumayan, gazete okumayan kişilerin tek eğlencesinin televizyon olduğunu hatırlayarak, bu konuda biraz eğitici olunmasının yararına inanıyoruz ki; İstanbul Sözleşmesi, özellikle MEB’in müfredatına ‘toplumsal cinsiyet eşitliğini koyacaksınız’ diyor ve ‘televizyonda haftada iki saat bu konuda yayın yapacaksınız’ diyor. Yani, bakın yasada yine var. Yine geçtiğimiz hafta boşanmalarla ilgili Meclis komisyonuna davetli olan bir sivil toplumcu arkadaşımıza yapılan bir erkek davranışı var. Bir erkek, bir milletvekili, bir parti mensubu bu noktalardan baktığımız zaman bir de milletvekilliğinden ziyade milletin vekili diyorum ben, bu kişinin bir kadına karşı yaptığı hareketin toplum nezdinde algılanmasına ve uygulanmasına yöneltecek süreci de kösteklediğini düşünüyorum.
Bu anlamda çok sıkıntılarımız var, bunları yaşarken bir taraftan siz iğneyle kuyu kazıyorsunuz, iki tane kadına diyorsunuz ki, ‘Evet sen aile içinde dayak yiyorsan bununla mücadele et. Devlet bununla ilgili sana yasalar hazırladı ben de bu konuda sana yardımcıyım.’ Sen kadını bu taraftan beslerken, öte tarafta zihniyet olarak, devletin en tepesinde kötü yönde rol model olanlar...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!