Emisyonu sıfırlamak için çevre yoluna 500 bin ağaç

Güncelleme Tarihi:

Emisyonu sıfırlamak için çevre yoluna 500 bin ağaç
Oluşturulma Tarihi: Kasım 05, 2007 00:00

ASO Başkanlığı’ndan sonra çevreci başkan diye anılmaya başlanan Nurettin Özdebir, OSB’de kullanılan doğalgazın karbondioksit emisyonunu sıfırlamak için önümüzdeki beş yıl içerisinde Çevre Yolu’na 500 bin ağaç dikeceklerini açıkladı.

PATRON patrona bu hafta Ankara Sanayi Odasının yeni patronu Nurettin Özdebir’i konuk etti. Ankara’da yerleşik NURİŞ Elektrik ve Kaynak Makineleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. nin sahibi olan Özdebir’le Ankara Sanayi Odası, Ankara’nın çevre sorunları ve iş dünyası üzerine kapsamlı bir söyleşi yaptık.

n Bize biraz NURİŞ’ten bahsedebilir misiniz?

n NURİŞ, 1953 yılında Babam Ekrem Özdebir tarafından kuruldu. 1963 yılında kurulan Ankara Sanayi Odası’nın da 1964 yılından beri üyesiyiz. 1953 yılındaki Türkiye’nin şartları ile bugünkü Türkiye’nin şartları birbirinden çok farklı; sermaye birikimi yok, birçok şey Türkiye’de üretilmiyor. O dönemde bu koşullar, işini bilen insanlar için de bir avantaj oldu; çünkü rekabet şartları henüz oluşmamış. Babam da o yıllarda ilk önce römork yapmış. Kaynak makinesinde sıkıntı yaşanınca da kaynak makinesi üretimine başlamış. 1953 yılından beri de kaynak makinesi üretiyoruz. Yeni Sanayi’de başladığımız üretim yolculuğumuz bir süre Esenboğa Yolu’nda devam etti. Daha sonra çevre yolu yapılınca, 1996 yılında Sincan I. Organize Sanayi Bölgesi’ne taşındık. O günden bu yana da faaliyetimizi Sincan I. Organize Sanayi Bölgesi’nde sürdürüyoruz. Üretimimizin yarısından fazlasını 10’dan fazla ülkeye ihraç ediyoruz. Evde olduğu gibi fabrikada da eşim en büyük yardımcım.

n 1992 yılından bu yana ASO’nun karar organlarında görev aldınız. Bugün ASO’nun bulunduğu noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

n Bu vesileyle Ankara Sanayi Odası’nın kuruluşundan bugüne kadar hizmet eden bütün başkanlarımıza şükranlarımı arz etmek isterim. Hepsinin bu odanın gelişmesinde çok önemli katkıları var. Fakat bunların içinde en uzun süre başkanlık yapan Zafer Çağlayan’ın yeri çok farklı. Onun döneminde ASO kurumsal olarak çok ciddi bir gelişme sağladı. Bu gelişme tabi Ankara sanayisinin gelişmesiyle paralel olarak gerçekleşti. Özellikle son yıllarda Ankara çok ciddi bir sanayileşme hamlesi yaptı. Kurum olarak da Ankara Sanayi Odası sözüne her zaman itibar edilen, bürokrasi tarafından danışılması gereken bir kurum olarak değerlendirildi. Bu bir bayrak yarışı. Ben de başkanlığım dönemimde, Ankara Sanayi Odası, dolayısıyla Ankara sanayinin gelişimi için, elimden gelen çabayı göstereceğim. Yarım kalan projeleri hayata geçirip, yenilerini Ankara’ya ve dolayısıyla Türkiye’ye kazandırmak için Yönetim Kurulu üyesi arkadaşlarımla gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz.

SANAYİCİNİN ÇEVRE İMAJI NEGATİF

n ASO Başkanı olduktan sonra çevreci başkan olarak anılmaya başladınız.


n Doğayla içice olmayı çok seviyorum. Çevre ile ilgili bazı vakıflarda da görevler aldım. Bunun yanı sıra 1. OSB’de yaptığımız bazı çalışmalar çok beğenilince sağ olsunlar beni çevreci olarak değerlendirdiler. Bir de sanayicinin maalesef çevreye ilişkin imajı toplumumuzda biraz negatif. Oysa tüm sanayicileri böyle değerlendirmemek gerekir. Biz Türkiye’nin çevreye en duyarlı OSB’sini Sincan’da kurduk. I. OSB’de çevre illere de hizmet veren altyapısı güçlü bir çevre laboratuvarımız var. Ayrıca bölgenin toplam karbondioksit emisyonunu hesapladık. Bunu sıfırlamak için, küresel ısınmaya karşı bir sanayici olarak ne yapabiliriz diye bir çalışma yaptık. Bölgemizde işlemde ve ısınmada kullanılan doğalgazın karbondioksit emisyonunu sıfırlamak için 16 bin ağaç lazım. Karayolları Genel Müdürlüğü’ne müracaat ettik, özellikle Ankara Çevre Yolu üzerinde bize ağaçlandırılabilecek yerler verecekler. Buralarda biz Organize Sanayi Bölgesi olarak sanayicilerimizin de katkılarıyla, sulaması dahil olmak üzere, ağaçlandırmaya talibiz dedik. Şu anda yer tespit ediyorlar, buralara önümüzdeki beş yıl içerisinde 500 bin ağaç dikeceğiz.

Türkiye’nin üçüncü büyük sanayi odası

n "Başkent’in sanayisinden sanayinin başkentine" sloganını kullanıyorsunuz, bu hedef ne kadar gerçekçi?

n Ankara artık bir sanayi kenti. ASO’ya üye 3 bin 650 sanayici var ve 400 bin kişiye istihdam sağlıyor. Ankara’nın ihracatı 4 milyar dolar. ASO bazı kriterlere göre ikinci bazı kriterlere göre Türkiye’nin üçüncü büyük sanayi odası. Ankara’da faaliyette olan ve yapımı süren 10 organize sanayi bölgesi var. Ayrıca Sincan’da yaptığımız 1. OSB’nin birinci gelişme sahası tamamlandı, ikincisi için çalışıyoruz. Temelli’de toplam 30 milyon metrekare alanda bizim Ankara Sanayi Havzası diye nitelendirdiğimiz, beş organize sanayi bölgesi ve TOBB ETÜ ile birlikte kurduğumuz ASO Teknopark yapılıyor. Bu bölgede yer alacak sadece ASO 2.OSB’nin altyapı yatırımlarına sanayici kendi özkaynaklarıyla 130 trilyondan fazla para harcadı. Önümüzdeki yıldan başlayarak 311 firmamızın yine kendi özkaynaklarıyla 3 milyar dolardan fazla yatırım yapması bekleniyor. Üyelerimiz tarafından kurulan ve altyapısı tamamlanan ve bazı fabrikaların üretime geçtiği Başkent OSB ile altyapı yatırımlarına başlayacak olan Anadolu OSB ve yeni kurulan Döküm İhtisas OSB ile birlikte burada 100 bin kişiden fazla bir istihdam olacak. Gelmek istediğim nokta, zaten tartışmasız bir sanayi kenti olan Ankara, bu yatırımlarımızın tamamlanmasıyla hiç tartışmasız artık sanayinin de Başkenti olacak.

Yüzde 5 büyüyerek hedeflere ulaşılmaz

n Bu hedefiniz güzel ama bazı sıkıntılara da dikkat çekiyorsunuz.

n Türkiye’nin rekabet gücünü artırmazsak bu küresel mücadelede başarılı olamayız. Türkiye yüzde 5 büyüyerek hedeflediğimiz yerlere gelemez. Bunun için reel sektörün önünü tıkayan engellerin kaldırılmalı, başta istihdam üzerindeki SSK primi ve vergi yükleri ile zorunlu istihdam olmak üzere rekabet gücümüzü bozan uygulamalara son verilmelidir. Bunun yanı sıra dışa açık bir serbest piyasa ekonomisindeki en önemli fiyat, o ülkenin parasının fiyatıdır. Eğer o fiyat yanlış olursa, tüm diğer fiyatlar da yanlış olur. Bu durumda düşük kurla enflasyonda sağlanan düşüşün kalıcı olacağını nasıl garanti edebilirsiniz? 2006 Haziran’ında küresel piyasalarda yaşanan çalkantılar sonrasında enflasyonda meydana gelen yükseliş bu kaygımızı beslemektedir.

Cari işlemler açığı artıyor

n Buna rağmen ihracat artıyor.

n Doğrudur. YTL’deki değerlenmeye rağmen ihracat artışının devam ettiği söylenebilir. Ancak ihracat artışını ithalatı artırarak sürdürebiliyoruz. YTL’deki değerlenme sonucu oluşan yanlış fiyatlar, kaynaklarımızın, yatırımlarımızın da yanlış yönlere kaymasına yol açıyor. Bunun en açık örneğini ara malı üreten sektörlerde görüyoruz. Aşırı değerlenen YTL sayesinde ara mallarını yurtdışından ucuza ithal ediyor, burada montajını yapıp ihraç ediyoruz. İhracatta yerli katma değer oranı giderek azalıyor, yerli ara malı üreten sektör giderek küçülüyor, ihracat arttıkça ithalat daha da fazla artıyor, hem dış ticaret açığı hem de cari işlemler açığı artıyor. Bu yıl ocak-ağustos döneminde verdiğimiz cari işlemler açığı 23,3 milyar dolar olmuştur. Bu açığın yıl sonunda 33 milyar doları geçeceği tahmin edilmektedir. böyle bir politikayla sanayileşmemizi sağlıklı bir biçimde sürdüremeyiz. uygulanan yüksek faiz düşük kur politikasıyla sanayimiz yeniden 60’lı 70’li yıllarda olduğu gibi bir montaj sanayi konumuna sürükleniyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!