DT’den Hollywood’a başarı hikayesi

Güncelleme Tarihi:

DT’den Hollywood’a başarı hikayesi
Oluşturulma Tarihi: Haziran 17, 2011 00:00

Ankara Devlet Tiyatrosu’ndan Hollywood stüdyolarına uzanan kariyerinin ardından yeniden Başkent’e dönen Aclan Büyüktürkoğlu, “İyi bir insan olmaya çalışan oyuncu ve yönetmenim. Oyunculuk eğitimlerimizin temelinde de bu felsefe yatıyor” dedi.

ANKARA’dan Hollywood’a gidip, Amerikalı oyuncularla, Hollywood standartlarında bir film çeken ve sonrasında Ankara’ya dönerek Filmstar Gösteri Sanatları Merkezi’ni açan Aclan Büyüktürkoğlu, Ankara Hürriyet’in sorularını yanıtladı.

Kimdir Aclan Büyüktürkoğlu?
- Aclan Büyüktürkoğlu, kısaca iyi bir insan olmaya çalışan oyuncu ve yönetmen. Hayat felsefem dahilinde genç yeteneklere de iyi insan olmayı aşılamak için çalışıyorum.
Bunun dışında 1966 tarihinde Ankara’da doğdum. Hacettepe Üniversitesi, Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro bölümünde lisans eğitimimi tamamladım. Trabzon Devlet Tiyatrosu’nda görevlendirilerek Devlet Tiyatroları sanatçılığına kabul edildim. 2004 yılında Devlet Tiyatroları’ndan istifa ettikten sonra Los Angeles’ta çalışmalarıma devam ettim.
ABC televizyon dizisi için “Lincoln Lights”, Fountain Theater için “A Taxi to Jennah”, Stage 52 tiyatrosu için “Josephine” adlı eserlerde oyuncu olarak rol aldım. “Pirates of the Caribbean 3” filminde seslendirme yaptım. Film çalışmalarımın yanı sıra Los Angeles’ta Acting Clan adlı oyunculuk stüdyosunda sinema ve tiyatro oyunculuğu dersleri verdim. Hollywood’da çekilen ilk Türk filmi olan Meleğin Sırları’nı yönettim. Şimdilerde ise Filmstar Gösteri Sanatları Merkezi’nde sinema oyunculuğu ve senaryo yazarlığı dersleri veriyor, tiyatro ve film çalışmalarına yönetmen olarak devam ediyorum.

“Meleğin Sırları”nı neden Hollywood’da çekmek istediniz? Türkiye’de çekilseydi film için ne değişirdi?

İnsanı yutan sistem

- Bu film insanı yutan bir sistemin, her anlamda vahşi bir rekabetin, insansızlaşmanın eleştirisi. Gelişmekte olan pek çok ülkenin eşiğinde olduğu bir uçurumun habercisi. Artık dünya küçülmüş, sınırlar neredeyse ortadan kalkmış durumda. İnsanların, daha fazla para kazanmak için alet olarak kullanıldığı her sistem insanlığa karşı bir sistemdir. Bizim derdimiz, yok olan, yozlaşan insani değerlerin dile getirilmesi. Filmimizin katmanlarından biri de bu. Film farklı iki kültür arasında kalan bir Türk kızının yaşanmış öyküsünü anlatırken, bu yukarıda sözü edilen tehlikelere de dikkat çekiyor. Olayın gerçek hayatta ABD’de yaşanmış olması en büyük çıkış noktası. Tabii ki benim Los Angeles’ta yaşıyor olmam da bir etken. Eğer film Türkiye’de çekilmiş olsaydı, aynı ülkenin birbirini anlamayan insanları ile ilgili bir dert dile getirilmiş olabilirdi. Benzer noktalara dikkat çekilebilirdi. Ama bu bir kopyanın kopyasını aktarmak olurdu. En iyi örnek gerçeklerden yola çıkılan örnektir.

Film Türkiye’de çok fazla adını duyuramadı. Bunun nedeni sizce ne olabilir?
- “Meleğin Sırları” Türkiye’de görmezden gelinmeye çalışıldı. Bir çok yakışıksız oyuna maruz kaldık. Ama çok şükür hepsinden yara almadan çıktık. Sabırla ve iradeyle hedeflerimize ilerledik. Sonuç ortada. Coşkuyla akan nehrin önüne kaya değil baraj koysanız o yine denize ulaşacak bir yol bulur. Bunun dışında gerek yurtdışında gerekse Türkiye’de skandallara karışmadığım için tabiri caizse filmimin reklamını yapamadım. Ben aşık olduğum işimi en iyi şekilde yapabilmek için sistemli ve disiplinli çalışırım. Eğer sonuç başarılı ise bende mutlu olurum. Hemen yeni işe koyulur, daha iyisini yapmak için çok çalışırım. Yok eğer sonuç beklendiği gibi değilse, o zaman kendimi affedip, daha iyisini yapmak için yine hararetle çalışmaya devam ederim. Film artık seyircinin filmidir ve onların takdiri yönetmenlerin geleceğini tayin eder. Burada hasılattan söz etmiyorum. Büyük hasılatlar, en büyük ve en iyi filmlerden gelmeyebilir kimi zaman.

Ankara’da iyi potansiyel var

“ANKARA’da doğdum ve hayatımın en güzel günlerini burada geçirdim. Ankara benim huzur bulduğum nadir şehirlerden. Gördüğüm en derli toplu yaşam merkezi. Öğrencilerle dolu, sanatın kalbinin attığı Başkent’te bulunmak, sanatseverlere ve gençlere faydalı olabilmek için burdayım. Ankara’dan çok önemli isimler yetişti. Derli toplu bir şehir olduğu için sanat aktiviteleri de değerlerinin karşılığını alabiliyor.
Kültür sanat konusunda Ankara’da iyi bir potansiyel var. Yıllarca Los Angeles’ta yaşadım. Öğrendiğim onlarca bilgiyi ve beceriyi paylaşmalıydım. İşte bu yüzden Filmstar Gösteri Sanatları Merkezi Oyunculuk Stüdyosu’nu Ankara’da açtım.”

Tiyatro ve sinema paranın iki yüzü

Tiyatro ve sinemada başarılı işlere imza attınız. Sanatın bu iki dalı sizin için ne ifade ediyor?

- Tiyatro ve sinemayı paranın iki yüzüne benzetiyorum. Para aynı para ama üzerinde yer alan semboller farklı. Madalyonun iki yüzü dememeye özen gösteriyorum. Çünkü madalyonun bir yüzü çok güzel, diğer yüzü ise özemsizdir. Sinema ve tiyatro arasında böyle bir ayrım yapmam mümkün değil.

“Artiz misin lan sen” diye hakaret bir tek bizde var

Türkiye’deki sanatçıların durumunu değerlendirecek olursanız neler söyleyebilirisiniz?

- Türkiye’de sanatçıyı üzen tek şey hak ettiği değeri görememek. Hiç kimsenin kimseye “artiz misin lan sen” diyerek hakaret ettiği başka bir ülke yok maalesef. Böyle bir düzende sanatçı nasıl değer görsün, el üstünde tutulsun? Bu durumun acilen aşılması gerekiyor. Sanatı değersizleştirmeye çalışmakla kimsenin eline bir şey geçmez.

Oyuncuların en büyük problemi nedir?
- En ucuza en çok işi yapmak. Uzun saatler boyunca çalışan, 1.5 saatlik diziler nedeniyle hayatının neredeyse tamamını setlerde geçirmek zorunda kalan oyunculardan bahsediyorum. İş böyle olunca ne oyuncudan ne de yönetmenden büyük performanslar beklemek yanlış olur.

Bu durum da sineme ve dizi sektörünü çıkmaza sokar. İnsan üstü bir çabayla çalışan, yorgunluktan olduğu yerde yığılıp kalan insanlardan da yüksek performanslar beklemek aptallık olur.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!