Başkent’in marka değeri oluşmalı

Güncelleme Tarihi:

Başkent’in marka değeri oluşmalı
Oluşturulma Tarihi: Haziran 25, 2007 00:00

Genç Girişim ve Yönetişim Birliği Başkanı Ufuk Bayraktar, "eskinin memur kenti Ankara"nın hızla büyüdüğünü ve geliştiğini belirtiyor. Ancak Bayraktar, başkentin tüm alt yapısına rağmen "marka değerinin oluşturulması ve bir prestij kent olması için yapılması gerekenler" bulunduğunu söylüyor.

PATRON Patrona bu hafta Genç Girişim ve Yönetişim Birliği Başkanı, Eğitim Gönüllüleri Vakfı Başkan Yardımcısı, TÜSİAV Mütevelli Heyet Üyesi Ufuk Bayraktar’ı ağırlıyor. Ufuk Bayraktar sosyal sorumluluk sahibi, vizyonu olan genç bir işadamı ve tanınmış bir sivil toplum önderi.

VELİ SARITOPRAK: Siz; Genç Girişim ve Yönetişim Birliği’nin de başkanı genç bir işadamısınız. TÜGİAD ve ANGİAD gibi genç işadamları dernekleri varken Genç Girişim ve Yönetişim Birliği Derneğini kurmak nereden aklımıza geldi?

UFUK BAYRAKTAR: Siz de takdir edersiniz ki her oluşum bir ihtiyaçtan ortaya çıkar. Türkiye’de sonu GİAD’la biten irili ufaklı yüzlerce hatta binlerce dernek var. Bu dernekler iş dünyasının genç temsilcilerinin sorunlarını hükümetlerin ve kamuoyunun gündemine taşınması noktasında sivil toplum örgütleri olarak üzerlerine düşeni yapmaya çalışıyorlar. Bu noktada konunun tarafları iş dünyası, hükümetler ve devlet bürokrasisi olarak oluşmakta. Ancak bu tarafların birbirlerinin ihtiyaçlarını anlayabilmeleri ve çözüme ulaşmaları ayrı oluşumlarda örgütlenmeleri nedeni ile ya uzun çalışmalardan sonra başarıya ulaşıyor, ya da maalesef çabalar sonuçsuz kalıyor. Taraflar birbirlerini anlayamıyor ve zaman kaybı oluşuyor. Tüm sivil toplum örgütlerinin, hükümetlerin, devlet bürokrasisinin hedefi gelişmiş ve zengin Türkiye’dir. Amaç tektir. Hedef belli. O halde birleşmek lazım. Biz bu ihtiyacı tespit ederek konunun taraflarını çözüm için aynı sivil toplum örgütünde birleşmesi düşüncesinden hareketle bu derneği kurduk.

NE YAZIKKİ FUAR ALANI YOK

Dernek olarak, bugüne kadar Ankara için neler yaptınız? Bundan sonra neler yapmayı planlıyorsunuz?

- Ankara, Cumhuriyetimizin başkenti. Ankara bürokrasinin başkenti. Ancak Ankara ekonominin başkenti olma ünvanına sabip değil. Hatta Ankara son yıllarda Anadolu’nun ekonomik anlamda lider şehri olma konumunda ciddi rakiplerinin baskısı altında. Konya ve Kayseri gibi şehirler son yıllarda gösterdikleri ekonomik gelişme trendleri ile Ankara’ya rakip bir görüntü sergiliyorlar. Hiç kuşkusuz İstanbul bu anlamda Türkiye’nin ekonomik başkenti konumunda. Tüm bunlara rağmen Ankara ülkemizin ikinci büyük ekonomisine sahip şehridir. Ankara başkent olmanın verdiği avantajları kullanmalı ve sanayisini geliştirmelidir. Özellikle son yıllarda savunma sanayine yönelik ciddi yatırımların yapıldığı Ankara’da, yazılım sektörünün de ilerlediğini gözlemliyoruz. Bizler GGYB olarak her platformda Ankara’nın marka değerinin artırılması gereğini vurguluyoruz. Bu değerin ortaya konabilmesi için yerel yönetimlerin, sivil toplum örgütlerinin, üniversitelerin ve Ankara’daki kamu yönetiminin beraberce hareket etmesi gerekmektedir. Ne yazıktır ki başkent Ankara’nın henüz kendisine yakışır bir fuar ve sergi alanı bulunmamaktadır. Bu noktada büyük bir eksiklik olarak hissedilmekte. Aslında bizler açısından en önemlisi Ankara ölçeğinde girişimcilerin ve sanayicilerin uygun yatırım alanları ve ortamlarının yaratılması ihtiyacıdır. Yeni yatırım alanlarının alt yapı problemlerin çözülmesi temel beklentimizdir.

Sizce kişisel başarı mı kurumsal başarı mı? Neden?

- Tabidir ki kurumsal başarı. Ancak kişisel başarının veya başarıların olmadığı bir yerde kurumsal başarıdan söz etmek imkansızdır. Kurumsal başarının özünde takım çalışması ve ekip olabilmek yatar. Bu kavramlar bazı iş kollarına göre değişiklik göstermekle birlikte kişisel yapılan pek çok iş kolunda dahi tüm başarı veya başarısızlık bir tek kişiye mal edilmemelidir.

Bir genç işadamı olarak hangi sıkıntılarla karşılaşıyorsunuz? Yeterli desteği alıyor musunuz?

- Bir ülkede girişimciliğin gelişebilmesi için o ülkenin politikalarının buna uygun destekler ve uygulamalar içermesi gerekmektedir. Girişimciliği bir süreç olarak kabul ettiğimiz için bu tür desteklerin eğitim sürecinin başından başlayarak milli bir eğitim politikası ile belirlenmesi gerekiyor. Yüksek öğrenim aşamasına gelmiş gençlerin meslek seçiminde ne denli kararsız oldukları göz önüne alındığında problem artık çok daha zor çözülebilecek bir konuma gelmiştir denilebilir. Nice yetenekleri ve girişimcileri maalesef bu dönemde kaybediyoruz. Diyelim ki genç girişimci adayı, yetenekleri ve ilgi seviyesi ile alakalı bir yüksek öğrenim hakkı kazandı ve başarı ile mezun oldu. Bu dönem ikinci tehlike dalgasının yaşandığı dönem. Ya bir işletmede çalışacak ve tecrübe kazanmaya başlayacak ya da kendi işini kuracak. İkinci seçenek hem maddi imkansızlık hem de psikolojik hazır olma anlamında neredeyse imkansız. Birinci seçenek de bu işsizlik oranlarına bakılırsa oldukça güç. İşte bu aşamada biz geleceğin başarılı girişimcilerinin pek çoğunu kaybediyoruz. Çünkü sistem bunu gerektiriyor. Bu noktada Hükümetlerin eğitim politikası, kobilere destek veren kredi kuruluşları, üniversite özel sektör işbirliği, yurtdışı eğitim ve kredi olanakları ve bunlardan haberdar olma gibi pek çok kriter başarıyı etkiliyor. Yatırım ortamının hep güçlüden yana olması serbest piyasa ekonomilerinin kuralıdır. Ancak Devlet olmanın gereklerinden biri olarak düşünülmesi gereken girişimcinin ve girişimciliğin önünün açılması tamamıyla hükümetin politikaları ile hayata geçirilebilecek bir gerçektir.

Ankara’yı, Ankara’daki gelişmeleri bir genç girişimci olarak nasıl yorumluyorsunuz? Ankara’nın bir prestij kent olması için daha neleri yapması gerekiyor?

- Eskinin memur kenti Ankara hızla büyüyor, gelişiyor. Yeni sanayi bölgeleri kuruluyor. Bürokrasinin başkenti Ankara hızla kabuk değiştiriyor. Belki de Ankara’nın en önemli avantajlarından biri Üniversiteler şehri olması. Son yıllarda üniversite-sanayi işbirliği ve peş peşe açılan teknoparklar sayesinde Ankara Türkiye’nin teknoloji üssü olama noktasında hızla ilerliyor. Alt yapı ve kent içi ulaşım nispeten çözümlenmiş durumda. Önümüzdeki yıllarda devam eden metro çalışmalarının bitirilmesi ile Ankara çok ciddi bir atılım içinde olacaktır. Ancak Ankara’nın tüm bu alt yapısına rağmen marka değerinin oluşturulması ve bir prestij kent olması için yapılması gerekenler var. Ankara’nın simgelerinin işlenmesi gerekmekte. En büyük simgemiz bence Anıtkabir’dir. Ankara’nın turizm potansiyeli içinde Anıtkabir Yüce önderimizin kabri olması yanında milli mücadelenin ve yakın Türk tarihinin bir anlatımıdır. Ankara ve çevresinin tarihi potansiyeli ortaya konmalı ve profesyonel bir turizm mantığı ile yönetilmeli. Bunların yanında Ankara devam eden kongre ve toplantı yapıları ile bu anlamda bir değer kazanacak diye düşünmekteyim. Tabi daha öncede belirtiğim üzere acilen Ankara’nın bir fuar alanına ihtiyacı var. Bu yönde çalışmaların varlığından haberdarız umarız kısa bir süre içinde bu ihtiyaç çözümlenir. Bir süredir üzerinde nereye yapılacağı yönünde spekülasyon yapılan Disneyland projesinin gerçekleşmesi Ankara için önemli bir gelişme olacaktır.

En iyi patron kimdir?

Bir genç işadamı olarak sizce iyi bir yöneticide olması gereken özellikler nelerdir?

- Bu sorunun cevabı kısaca "her şey"dir. Günümüz ticari hayatını bir ormana benzetirsek ormanda en iyi patron kimdir sorusunun cevabı en güçlü hayvanlar olan aslanlar, filler gibi gücün simgesi hayvanlardır. Dolayısı ile iyi bir yönetici öncelikle işini çok iyi bilmelidir. Organizasyon yeteneği olmalıdır. İnsan psikolojisini bilmelidir. Sistem kurabilmelidir. Özel bir konuyu hatta kendi işi ile ilgili bir konuyu bir başkasından sabırla dinlemeli ondan bir şeyler öğrenebilmeye çabalamalıdır. İnsan çalıştırmak ve ondan verim almak ayrı bir beceridir. İyi bir yönetici bunu başarmalı ekip ve takımlar kurmalı, liderlerini seçmeli ve grup motivasyonunu yüksek tutmalıdır. İyi bir yönetici ekibinde ve işletmesinde oto kontrolü geliştirmelidir. Hiçbir zaman işleri kontrol dışı bir ortama sokmamalıdır. Kurumsallaşmaya limitleri ölçüsünde çaba sarf etmelidir. Mutlu ve huzurlu bir hayat iyi bir yöneticinin benzin deposu gibidir. Sağlığına ve hobilerine önem vermeli ve vakit ayırmalıdır. Toplumsal olaylara duyarlı olmalı sivil toplum örgütlerinde görev almalı ve aktif çalışmalıdır. Milli ve manevi değerlere önem vermeli ancak ayrımcı olmamalıdır.

Çalışma hayatına yerde bağdaş kurup atladım

Ufuk Bayraktar olarak hangi iş kollarında faaliyet gösteriyorsunuz?

- Üniversite yıllarından beri hep kendi işimi kurmak bir şeyler üretmek ve bunları insanlarla paylaşmak istedim.1996 yılında Yüksek Peyzaj Mimarı olarak üniversiteden mezun olur olmaz eğitimim süresince inceleme ve araştırma fırsatı bulduğum kent mobilyaları tasarımı ve imalatı konularında faaliyet gösteren Park Tasarım Ltd. şirketini kurarak serbest çalışma hayatına atıldım hatta atladım demek daha doğru. Tabi şimdi o günlerimi düşündüğümde içimizde yanıp tutuşan bir şeyler üretme hevesi ve cesareti bugün için bir macera gibi gelse de başarımızın altında yatan temel etkendir diye düşünüyorum. Tunalı Hilmi’de bir ofis kiraladım yerlere halı döşettirdim, birde telefon bağlattırdım ve işletme sermayesini tükettim. Sıcak bir temmuz günü idi salonun ortasında bir telefon ve yerde bağdaş kurmuş bir patron. İşte bizim serüvenimiz Park Tasarım’da böyle başladı. Tüm bu imkansızlıklara rağmen en büyük sermayem eğitimim ve hayallerimdi. Çünkü o güne kadar Türkiye’de yapılmamış ürünleri tüm dünyada araştırmış ve potansiyeli keşfetmiştim. Bu ürünler Çocuk Oyun Parkları, banklar, çöp sepetleri, piknik masaları, kameryeler, otobüs durakları, bahçe mobilyaları gibi dış mekanda öncelikle belediyelerin, toplu konutların ve otellerin ihtiyacı olan ürünler idi. Bir anda dünyadaki son modelleri Türkiye’de üretmeye başlayınca ciddi bir ilgi uyandı ancak bunun ticari dönüşümü çok kolay olmadı. Önceleri farklı atölyelerde fason yaptırdığım bu ürünler kısa bir süre içerisinde taklit edilmeye başlandı.

KOBİ sihirli kelime

Bir KOBİ bakanlığının var olması neler kazandıracak KOBİ’lere?

- KOBİ artık sihirli bir kelime. Tüm dünyada da öyle. Ancak bu sihirli kelime ile cümleler kurmak onların sorunlarını çözmekten çok daha kolay. Bizler de kolay yolu seçiyoruz. Ülkemizde tüm kamu kuruluşları, meslek odaları, sivil toplum örgütleri KOBİ’lerle beraber. Herkes destek veriyor. Sonuç? Değişen bir şey yok. Çünkü bu kadar çok kuruluşun desteklediği kobinin bir asıl sahibi, velisi, babası yok. KOSGEB, İGEME, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Hazine ve benzeri tüm kuruluşlar ayrı ayrı kobilere destekte bulunmaya çalışıyor. Ancak tüm bu organizasyonun tek merkezden yönetilmesi gerekiyor. KOBİ Bakanlığı koordinasyon ve kontrol açısından tek çözümdür. Devlet kobilere verdiği kaynağı tek elden kontrol edecek ve koordinasyonu çok daha rahat ve verimli idare edecek. Kobi işletmesi de ayrı ayrı pek çok mevzuatla uğraşmak yerine tek merkezde ihtiyaçlarına çözüm oluşturabilecektir. Bakanlık düzeyinde temsil siyaseten hükümet içerisinde kobi kavramının daha etkin olmasını gerektirecektir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!