Başkent belediyelerine ’fındık kavuran’ çağrısı

Güncelleme Tarihi:

Başkent belediyelerine ’fındık kavuran’ çağrısı
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 23, 2007 00:00

Susuzluğu tartışan Ankara’dan kısa süre ayrılıp, Ordu’nun Karadeniz mavisi ile dans eden yemyeşil fındık bahçelerinde gezerken, gördüm ki herkesin dilinde bir ’Genç Vali Gözlügöl’ sözüdür gidiyor.

Randevu talebimi çevirmeyip zamanını ayıran Vali Dr. Said Vakkas Gözlügöl, hayalindeki Ordu’yu anlatırken bir baktım ki, Çankaya Belediyesi’nin ilçenin çeşitli yerlerine koyduğu ’fındık kavuran’lar, tüm Türkiye’de büyük heyecan yaratmış. Gözlügöl, Ankara belediyelerine çağrıda bulundu: "Fındık kavurma makinesi alıp çalışmak isteyenlere fırsat verirlerse, bu hem kendileri adına, hem ülkemiz adına, hem insanımız adına eşsiz kıymette bir iş olur."

Ordu’nun fındık bahçelerinde, sokaklarında gezerken insanların dilinde ’Genç ve dinamik Vali’ anlatımları dolaşıyor, gözlerinde bir heyecan okunuyor. Gerçekten hareketli bir insan mısınız?

Bu nazik değerlendirme için öncelikle teşekkür etmek isterim. Zaman çok kalıcı bir şey değil. Dolayısıyla yaşamı ıskalamamak için, bu zamanı iyi değerlendirmeniz gerekiyor. Biz de onun gayretindeyiz. Bunu yaparken, tek başımıza bir şeyler yapabileceğimizden hareketle yola çıkmıyoruz. Her konuda, o konunun kamusuyla, özel sektörü ile sivil toplum kuruluşları ve gönüllüleriyle birlikte hareket etmeye çalışıyoruz. Zamanı çok iyi değerlendirmek her işte olduğu gibi, bizim işimizde de çok önemli. Zamanı durduramadığımıza göre, zamanı ıskalamamamız gerekiyor. Çünkü sizin dışınızdaki dünyada sürekli ve hızlı bir gelişim var.

Bu hızlı gelişime ayak uydurmak için sizin bir formülünüz var mı peki?

Benim bir formülüm olmasından çok, hepimizin kabul edeceği bir gerçek var. O da eğitimin önemi. İnsanlarını eğitemeyen uluslar, bunun bedelini çok ağır ödüyorlar. Bugün bir musluk tamircimiz de, bir kaynakçımız da, bir berberimiz de çok nitelikli olmalı. Bir restoranınız olduğunu düşünün. Dünyanın en güzel mutfağının yemeklerini yapması için en iyi aşçıyı getirin. Eğer komşunuzdan iyi ekmek satın alıp, yetişmiş personelinizle en iyi servisi, iyi yemeklerin yanına koyamıyorsanız, dünyanın en iyi aşçısı da bir şey ifade etmez. Dolayısıyla bütün malzemelerin, rol alıcıların aynı düzey ve nitelikte olması gerekir. Bizim ülkemizin gelecek vizyonu Avrupa Birliği. Orada farklılaşarak, nitelikli olarak ön plana çıkabiliriz ancak. Eğer özgün bir kimliğiniz varsa, yarışın ilerisinde yer alırsınız. Yoksa başkalarının hareketine çakılır kalırsınız.

İNSANLAR GÜLER, NASIL OLACAK BU İŞ DEDİLER

Vatandaşlardan sizi dinlerken, Ankara’da Çankaya Belediyesi’nin de hayata geçirdiği, tüm Türkiye’de ilgi uyandıran ’fındık üreticisine destek’ projenizi anlattılar. Nedir bu projenin içeriği?

Evet. Bu benim Ordu’nun geleceği için büyük önem verdiğim projelerden birisi. ’Fındıkta Sektörel Açılım Projesi’ başlığı altında ’fındık kavurma makineleri’ üzerine bir çalışmadır. Geçtiğimiz Ekim ayında hayata geçirdik. Proje öncesinde, Ordu’da bir kısım iş adamlarımızla bu işin çalışmasını yaptık. Çalışırken uzun ve yorucu bir ikna süreci yaşadım. (İnsanlar bize gülerler, nasıl yapacağız bu iş?) dediler. Ben de dedim ki, (Ben yapacağım bu işi, bana gülsünler.) Gerçekten de 6 Ekim’de geçtim makinenin başına, fındığı kendim kavurdum. İki tane fındık kavurma makinesi ürettik ilk etapta. Birisini sakatlar derneğine, diğerini de şehit aileleri derneğine verdik. Bu derneklerimiz de kısa zamanda gördüler ki, çok güzel para kazanıyorlar. Ülkemizin diğer dernekleri ve işsiz insanlara da çok güzel birer örnek oldular.

İlk üretimin ardından, bu süreç nasıl devam etti?

İlk üretimin ardından ilgi, çığ gibi büyüdü. Şu anda Ordu’da beş firma üretiyor. Ankara’da ve İstanbul’da da üretiliyor. Çankaya Belediyesi, Şişli Belediyesi büyük destek verdiler. Ankara Yenimahalle Belediyemiz de, iki makine için yer vermiş. Bizden fındık kavurma makinesini talep eden vali arkadaşlarımız, belediye başkanlarımız var.

100 BİN İSTİHDAMLA 70 MİLYON FINDIK İNSAN YİYECEK

Projenizin bir hedefi var mı?

Nihai hedefimiz 100 bin kişilik bir istihdam. Burada yapılmak istenen sadece istihdam da değil. 70 milyon insanımıza fındık yedirmek istiyoruz. Çünkü fındık hem zeka açısından, hem de insan sağlığı açısından bütün dünyada mucize ürün olarak değerlendiriliyor. Biz bu mucize ürünü insanımıza yedirmek istiyoruz. Ziyarete gittiğim okullarda, çocuklarla diyalog kurmak için çeşitli sorular yöneltiyorum. Dişinizi fırçalıyor musunuz, yoğurt yiyor musunuz gibi, hepsi (evet) diye bağırıyorlar. Ama (Fındık yiyor musunuz) diye sorduğumda, birbirlerine bakıyorlar. Oysa Ordu’da herkesin evinde fındık var. Böyle bir ortamda yenmiyorsa, Türkiye’de hiç yenmiyordur. (Fındık artık her yerde) diye bir sloganımız var. Ankara’da Sakarya Caddesi’ne gidiyorsunuz, Turan Güneş Bulvarı’na gidiyorsunuz. Orada fındığı yemek için çok zengin olmanız gerekmiyor. 1 - 2 lira veriyorsunuz, oradan bir simit alır gibi bir avuç fındık alıp yiyorsunuz.

PLASTİK BARDAKTA ÇİKOLATA SOSLU FINDIK KEYFİ

Başka illere bakıp da, (Ah keşke bu imkan Ordu için benim elimde olsa) dediğiniz bir imkan var mı?

Bence öncelikle sahip olduklarımızı çok iyi değerlendirmemiz, sonra sahip olmadıklarımıza bakmak lazım. Ulaşamayacağımız hiç bir şey yok. Bu memlekette her şey var. Fındık projesini hayata geçirdiğimizde, hayretler içinde kaldım. Bu makineyi sırtlayan götürdü. Alanya’ya bir turizmci arkadaşımız götürdü. Bana fotoğraflarını gönderdi. Üzerini süslemiş, İngilizce tanıtım yazıları yazmış. Bir başka kuyumcu arkadaşımız Eskişehir’e götürdü. Plastik su bardaklarının içine bir avuç kavrulmuş fındık koyuyor. Üzerine sıcak çikolata döküyor. Siz onu dondurma yer gibi yiyorsunuz. Bu bir stildir, bir yeniliktir. İnsanımızın böyle geliştiriciliği, araştırıcılığı bizlere büyük memnuniyet veriyor. Biz bu projeyi, Ordu halkı ile birlikte tüm Türkiye’ye armağan ettik.

KESTANESİZ BURSA, LEBLEBİSİZ ÇORUM

Konuşulan bir başka projeniz de - O2 - çalışması.

Markalaşma konusunda çok önemli çalışmalarımız var. Sadece fındık değil, arıcılık konusunda da Ordu Türkiye’de birinci sıradadır. Fındık, bal ve daha bir sürü yerel değerin markalaşması üzerine oldukça büyük mesafe aldık. İstiyoruz ki raflarda (Made in Ordu) yazsın. Bugün hiç imkanı olmayıp da başka imkanlardan yararlanan illerimiz var. Mesela Bursa. Bursa’da hiç kestane üretilmediğini biliyor musunuz? Kestane şekeri Bursa ile özdeşleşmiştir, ama kestaneyi Sinop ve Ödemiş’ten alıyorlar. Yine leblebi dendiğinde akla Çorum gelir. Ama Çorum’da leblebi üretilmiyor. Afyon’dan, Konya’dan getirip markalaştırıyorlar. Ben şunu demek istiyorum. Bizim ürünümüz zaten var. Markalarımız da olsun. Başarı burada yatıyor.

BAŞKENT BELEDİYELERİ İMKAN TANISIN

Son olarak, Türkiye’nin pek çok yerinden ilgi gören ’fındık kavuran’lar için Başkent’in belediyelerine çağrınız olacak mı?

Elbette. Talep edenlere imkan fırsat verirlerse, bu hem kendileri adına, hem ülkemiz adına, hem insanımız adına eşsiz kıymette bir iş olur. Ama tabi ki bu sonuçta bir ekonomik faaliyettir. Bunun usulüne uygun olarak yapılmasını, herkes gibi biz de istiyoruz. O kişiler izinle, yasal statüde çalışacaklar. Belediyelere müracaat ettiklerinde mutlaka o insanlara verilecek bir imkan, bir fırsat vardır. İnsanlarımıza iş vermiş olurlar. Bugün bir insana iş vermek kadar güzel ve doğru bir durum olamaz. Projemizi kamuoyu ile paylaştıktan sonra, yüzlerce e-mail aldık. İşsiz üniversite mezunları, çocuklarına bakmak ve okutmak zorunda olan dul kadınlar, engelli vatandaşlarımız, emeklilerimiz, müteşebbislerimiz.. Hepsi de bu makinelerden edinip, alın terleri ile para kazanmak, ülke ekonomisi içinde (biz de varız) demek istediklerini ilettiler. Bu insanlarımıza imkan veren belediyelerimize çok teşekkür ediyoruz.

Ordu, ’OKSİJEN’ ile marka olacak

Çalışmalarımıza özgünlük, kimliklilik, uygulanabilirlik ve sürdürülebilirlik kavramlarını hakim kılmaya çalışıyoruz. Bu bağlamda, ilk adım olarak bir slogan, bir sembolle hareket etmeyi düşündük. Yaşadığımız mekanın; doğal, kültürel, sosyal ve ekonomik özellikleri ile ticari ürün, hizmet, imkan ve fırsatlarını kuşatan, diğer kentlerimizden belirgin olarak ayrıştıran bir sembolle hayata geçirdiğimiz "Ordu Şehri Markalaşma Projesi" geleceğimizin şekillenmesinde stratejik rol oynayacaktır.

Fındığı, turizmi, yaylası ve en önemlisi temiz havasıyla ülkemiz kentleri arasında çok özel bir yeri olan Ordu’yu önümüzdeki yıllarda popülerleştirmek ve bu sayede konuşulan, gündem yaratan bir markaya dönüştürmek bu çalışmadaki temel hedefimiz, "Karadeniz" denilince akla ilk olarak "Ordu"nun gelmesini sağlamak.

Bu projeyle geleceğe dair güçlü ve ilham verici bir vizyonla markalaşmayı hedefliyoruz.

Oldukça özgün bir düşüncenin ürünü olan bu logo (slogan), coğrafyamızın güzel, temiz, sağlıklı ve yaşanabilir özelliğini vurgulamakla beraber, daha da önemlisi, belirli toplumsal hayati dinamiklerimize; eğitime, bilime, sanata, doğaya, çevreye, ekonomiye, kültüre, geleceğe oksijen, vurgusuyla ilham ve enerji vermektedir.

Ordu Şehri Markalaşma Projesi’yle çıktığımız yolculuğa, halkımızın, kurumlarımızın, medyamızın, kısacası bütün sektörlerin benimseyerek yaşatacağına inanıyoruz.

Rakamlarla ’fındık kavuran’

Fındık kavurma makinesinin bir adedinin bugün itibarıyla fiyatı bin 200 YTL civarındadır. Her makinede günlük ortalama 20 kg iç fındık (40 kg kabuklu fındık) satışı yapılabilmektedir. Fındığın kilogramı ortalama 18 YTL’den satıldığı dikkate alındığında, bir makine günlük bürüt 360 YTL ciro yapar.

Bu cironun, ortalama yarısının masraf/maliyet olduğu varsayılırsa, günlük net 180 YTL; aylık net 5 bin 400 YTL gelir elde edilir.

Yukarıdaki rakamlardan hareketle, ülke genelinde 14 bin makine ile günlük 280 bin 000 kg (280 ton) iç fındık; 560 bin kg (560 ton) kabuklu fındık tüketilir. Bu da yıllık 102 bin 200 ton iç fındık (204 bin 400 ton kabuklu) tüketilmesi demektir.

Buradan her yıl arz fazlası olarak nitelenen ortalama 160 bin-200 bin ton kabuklu fındığın insanımızca tüketilmesi sonucuna ulaşılmaktadır. Tüketimin yanında; Ordu ilinde kurulmakta olan fındık kavurma makinesi üretim firmaları ile önemli bir istihdam sektörü hayata geçmiş olmaktadır.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!