Tekin Aral

Reklamlar

31 Ekim 1998
Memlekette gidişatın parlak olmadığı kesin ama, Başbakan Yılmaz özellikle son günlerde durumu biraz o ünlü bantlar, biraz PKK rüzgarıyla götürüyor...Bunca olan bitende, Mesut Yılmaz hükümetlerinin sorumlulukları, dahası suçu olduğu tabi gözardı edilemez... Zaten bir alay suçlama da var... Araştırılır, soruşturulur, neyin ne olduğu da ortaya çıkar...Ama tüm bunlara karşın, şu son bir yığın olayın ortaya çıkmasında Yılmaz Hükümeti'nin tutumu, çabası da yadsınamaz...Tabii şimdi önümüzdeki seçimde Mesut Yılmaz ANAP teknesini bu rotada denize indirecek, yelkenleri bu rüzgarla doldurmaya çalışacak...Zira günlerdir televizyon ekranlarında patlattığı nutuklardaki mesajı bu...EMEL'İN YEMEKLERİKanal D'de hafta içi öğleden sonra ekrana gelen ‘‘Sen Her Şeyi Düşünürsün’’ adlı bir program var...Programı Emel Başoğlu ve DJ Jale Binay birlikte sunuyorlar...Konu bir mutfak ortamında geçiyor...Emel Başoğlu birbirinden güzel yemekler yaparken Jale de ona yardım ediyor... Bu arada da günün mana ve ehemmiyetine göre çeşitli konuları konuşuyorlar ekranda...Ben şöyle oturup ağız tadıyla yemek yemesini beceremem ama özellikle yemek yapmaya büyük merakım vardır... Bazen oturur roman okur gibi yemek kitabı okurum...İşte Emel Hanım'ın ekranda yemek yapışını da iki elim kanda olsa oturup seyrediyorum...‘‘Sen Her Şeyi Düşünürsün’’ün program anonslarında hep ‘‘Emel Başoğlu'nun Pratik Yemekleri’’ deyimi geçiyor... Ben, Emel Hanım'dan bir pratik yemek tarifi kapar mıyım diye günlerce ekran başında pür dikkat kesildim, zerrece bir şey kapamadım...Tamam yemeklerin görünümleri çok güzel, mutlak hepsi de lezzetli ama, Emel Başoğlu yemekleri bir alay makine ve çeşitli formüllerle adeta yeni bir nükleer bomba imal eder gibi yaptığından, insan tarifleri kavramakta güçlük çekiyor...Ben Emel Hanım'ın yaptığı yemekleri gerçekten çok takdir ediyorum...Ve büyük umudum, Emel bir gün o aletler, o formüllerle yemek yaparken insanlık adına çok önemli bir buluş yapacak...ÖDÜL MÜ, ULUFE Mİ?..Erkan Yolaç, TGRT'deki ‘‘show’’unu başarıyla sürdürüyor...Yalnız programın ‘‘Evet-Hayır’’ bölümünde, zarfla para dağıtılan bir ödül bölümü var...Bu ödüller geçtiğimiz yıl da 35 ila 55 milyon arasıydı, bu yıl da aynı miktarda seyrediyor... Ne güzel, demek TGRT'de enflasyon sıfır...Ama benim burada asıl söylemek istediğim zarfla değil, mazrufla ilgili...Bu paranın yarışmaya katılan kişilere veriliş biçimi hiç hoş değil... Daha insanları küçültücü biçimde... Tabii Erkan'ı suçlamıyorum, sonuçta bu bir program ilkesi sorunu...Örneğin, Evet-Hayır'a katılan yarışmacı, yarışmayı daha onuncu saniyede kaybediyor ama Erkan hemen asistanına, ‘‘Getir kızım zarfları’’ diye seslenip, ulufe dağıtır ya da okul harçlığı verir gibi yarışmacının cebine para koyuyor...Oysa bir yarışmada üç veya beş, bir ödül varsa o yalnızca kazanana verilir...Bu sözünü ettiğimiz durumun, Erkan Yolaç'ın o güzelim yarışmasına zarar verdiğinin herhalde Erkan da farkındadır.KAYIKÇI KAVGASIŞu anda ekranlarda hakimiyet kayıtsız şartsız arabeskçi takımının... Bunun lamı cimi de yok...N'apalım bu işin raconunu muhterem halkımız böyle kesiyor...Yalnız bu arada anlaşılmayan bir konu var... Tüm bu televizyon program ve ekonomisi parselasyonuna karşın, arkadaşlar hala mutsuz...Ekranlarda birbirlerine ateş püskürüyor, birbirlerini yiyorlar...Yapmayın arkadaşlar... Neyi paylaşamıyorsunuz ki, Allah aşkına?.. Aslında her şey gayet güzel paylaşılıyor...
Yazının Devamını Oku

Reklamlar

30 Ekim 1998
Memlekette gidişatın parlak olmadığı kesin ama, Başbakan Yılmaz özellikle son günlerde durumu biraz o ünlü bantlar, biraz PKK rüzgarıyla götürüyor...Bunca olan bitende, Mesut Yılmaz hükümetlerinin sorumlulukları, dahası suçu olduğu tabi gözardı edilemez... Zaten bir alay suçlama da var... Araştırılır, soruşturulur, neyin ne olduğu da ortaya çıkar...Ama tüm bunlara karşın, şu son bir yığın olayın ortaya çıkmasında Yılmaz Hükümeti'nin tutumu, çabası da yadsınamaz...Tabii şimdi önümüzdeki seçimde Mesut Yılmaz ANAP teknesini bu rotada denize indirecek, yelkenleri bu rüzgarla doldurmaya çalışacak...Zira günlerdir televizyon ekranlarında patlattığı nutuklardaki mesajı bu...EMEL'İN YEMEKLERİKanal D'de hafta içi öğleden sonra ekrana gelen ‘‘Sen Her Şeyi Düşünürsün’’ adlı bir program var...Programı Emel Başoğlu ve DJ Jale Binay birlikte sunuyorlar...Konu bir mutfak ortamında geçiyor...Emel Başoğlu birbirinden güzel yemekler yaparken Jale de ona yardım ediyor... Bu arada da günün mana ve ehemmiyetine göre çeşitli konuları konuşuyorlar ekranda...Ben şöyle oturup ağız tadıyla yemek yemesini beceremem ama özellikle yemek yapmaya büyük merakım vardır... Bazen oturur roman okur gibi yemek kitabı okurum...İşte Emel Hanım'ın ekranda yemek yapışını da iki elim kanda olsa oturup seyrediyorum...‘‘Sen Her Şeyi Düşünürsün’’ün program anonslarında hep ‘‘Emel Başoğlu'nun Pratik Yemekleri’’ deyimi geçiyor... Ben, Emel Hanım'dan bir pratik yemek tarifi kapar mıyım diye günlerce ekran başında pür dikkat kesildim, zerrece bir şey kapamadım...Tamam yemeklerin görünümleri çok güzel, mutlak hepsi de lezzetli ama, Emel Başoğlu yemekleri bir alay makine ve çeşitli formüllerle adeta yeni bir nükleer bomba imal eder gibi yaptığından, insan tarifleri kavramakta güçlük çekiyor...Ben Emel Hanım'ın yaptığı yemekleri gerçekten çok takdir ediyorum...Ve büyük umudum, Emel bir gün o aletler, o formüllerle yemek yaparken insanlık adına çok önemli bir buluş yapacak...ÖDÜL MÜ, ULUFE Mİ?..Erkan Yolaç, TGRT'deki ‘‘show’’unu başarıyla sürdürüyor...Yalnız programın ‘‘Evet-Hayır’’ bölümünde, zarfla para dağıtılan bir ödül bölümü var...Bu ödüller geçtiğimiz yıl da 35 ila 55 milyon arasıydı, bu yıl da aynı miktarda seyrediyor... Ne güzel, demek TGRT'de enflasyon sıfır...Ama benim burada asıl söylemek istediğim zarfla değil, mazrufla ilgili...Bu paranın yarışmaya katılan kişilere veriliş biçimi hiç hoş değil... Daha insanları küçültücü biçimde... Tabii Erkan'ı suçlamıyorum, sonuçta bu bir program ilkesi sorunu...Örneğin, Evet-Hayır'a katılan yarışmacı, yarışmayı daha onuncu saniyede kaybediyor ama Erkan hemen asistanına, ‘‘Getir kızım zarfları’’ diye seslenip, ulufe dağıtır ya da okul harçlığı verir gibi yarışmacının cebine para koyuyor...Oysa bir yarışmada üç veya beş, bir ödül varsa o yalnızca kazanana verilir...Bu sözünü ettiğimiz durumun, Erkan Yolaç'ın o güzelim yarışmasına zarar verdiğinin herhalde Erkan da farkındadır.KAYIKÇI KAVGASIŞu anda ekranlarda hakimiyet kayıtsız şartsız arabeskçi takımının... Bunun lamı cimi de yok...N'apalım bu işin raconunu muhterem halkımız böyle kesiyor...Yalnız bu arada anlaşılmayan bir konu var... Tüm bu televizyon program ve ekonomisi parselasyonuna karşın, arkadaşlar hala mutsuz...Ekranlarda birbirlerine ateş püskürüyor, birbirlerini yiyorlar...Yapmayın arkadaşlar... Neyi paylaşamıyorsunuz ki, Allah aşkına?.. Aslında her şey gayet güzel paylaşılıyor...
Yazının Devamını Oku

Kaset dünyasından haberler

24 Ekim 1998
Kasetlerin hergün bir yenisi çıkıyor, listeler hergün altüst oluyor... Bu arada adı geçen çeteciler tutuklanıyor...Ama adı geçen devlet erkanı ve siyasi zevatın tavuğuna kış diyen yok...Üçbeş kelam beyanat verip işi soruşturuyorlar... O üçbeş kelamın çoğu da yalan zaten...Doğruları gene çeteciler, mafya söylüyor, işe bak...Bu üst düzey çete takımına hesap sormak için kaset yetmiyor, CD bekleniyor herhalde...KİM KİMDİR?Geçtiğimiz haftaki ‘‘A Takımı’’nda konu aslında televizyonlardaki ‘‘Dizi’’lerdi... Ama iş tamamen, ‘‘Kim oyuncu, kim değil?’’ tartışmasına, dahası kavgasına dönüştü...Pazartesi gecesi gene sabahlara dek süren Kanal 6'daki ‘‘Dr.Stress’’ programında bu tartışmanın başka bir versiyonu; ‘‘Kim manken, kim manken değil?’’ kavgası vardı...Aslında bu tartışmaların hepsi haklı ve de bu iş giderek yoğunlaşacak...Zira memleket giderek öyle hale geldi ki: Kim oyuncu, kim manken, kim politikacı, kim futbolcu, kim işadamı, kim sanatçı, kim sağcı, kim solcu, kim hırsız, kim polis?.. Gerçekten belli değil...Onun için ben Savaş Ay ya da Dr.Stress'in yerinde olsam bu tartışmaları bir sıraya koyar, her hafta bu saydığım alanlarda yenilerini getiririm ekrana... Ne güzel, dizi gibi olur hem de...NÖBETÇİ REKLAMLARTelevizyonların bir bölümünde geceyarıları başlayıp saatlerce süren Amerikan yapımı acaip reklamlar var...Örneğin bunlardan biri, sokaktan bulsan ve kırk yıl düşünsen ne işe yaradığını anlayamayacağın bir göbek eritme makinesi...Bu reklam neredeyse televizyonlarda yıllardır gösteriliyor... Ama ben bugüne dek çevremde bu aleti alıp kullananı görmedim, dahası duymadım da... Ayrıca bu makinenin hele de şu son zamanlarda bizim için hiçbir kıymeti harbiyesi yok...Zira memleketin neredeyse yarısı ne bulursa götürüp, yiyip tersine göbeğini büyütmeye çalışıyor...Geceyarıları ekranlara gelen bir diğer nöbetçi reklam da balık oltası reklamı...Reklamda insanlar, üzerinde nilüfer çiçekleri yüzen göllerde uçlarında acaip tüyler takılı o otomatik kamış oltalarla kırmızı kırmızı, koca koca balıklar tutuyorlar...Oysa bizde belki bir ikisi dışında ne öyle göl, ne de öyle balık var...Ve bir reklam daha var ki, adama asıl fesupanallah çektiren de o...Bu da etlere kömür ızgarasında pişirilmiş havası veren elektrikli ızgara reklamı...İki Amerikalı hanım arkadaş koca bir mutfakta yanyana ızgaralarında belki otuz kilo et pişiriyorlar... Izgaranın marifetlerini gösterirken de ayrıca bilmemkaç kilo tavuk, sosis vs. de kullanıyorlar...Sanki bizim milletin evleri silme et, tavuk dolu da kara kara ‘‘Bunları nasıl pişireceğim, ayrıca nasıl kömürde pişmiş tadı vereceğim?’’ diye düşünüyor...BÖYLE MEDENİYETİNDünyanın en büyük kazığını yediğimiz o yeni Meclis salonunda sözümona elektronik oylama sistemine geçildi...Ama milletvekillerimizin çoğu, Almanya'da ilk radyo teypleri alıp çalıştıramayan yıllar önceki o ilk Alamancı vatandaşlarımız gibi, oturdukları sıralardaki bu sistemleri kullanamıyorlar... O her bir yere soktukları parmaklarını, sıralarındaki o elektronik deliğe bir türlü sokamıyorlar...Günlerdir Meclis TV'de izliyorum...Başkan durmadan uyarıyor:‘‘Sayın milletvekilleri, parmaklarınızı dik ve düz olarak tutunuz, deliğe öyle sokunuz...’’Milletvekillerini izlerken insanın aklına, evlerde parmaklarını prizlere sokan küçük çocuklar geliyor, insan bayağı tedirgin oluyor...Bir de tabii, onca yıl her bir şeyi, önüne geleni parmaklayan milletvekili, o elektronik düğmeyi bir türlü nasıl parmaklayamıyor diye adam şaşırıp kalıyor...
Yazının Devamını Oku