Sadi Tirak

Haftanın müzikleri

2 Kasım 2014

*****SLIPKNOT.5: THE GRAY CHAPTERRoadrunner / EMI
Slipknot ‘90’ların sonunda ortaya çıktığında nu-metal rüzgârı yeni esmeye başlamıştı ve Iowa’lı bu kaçıklar o rüzgârı fırtınaya çevirip önlerine geleni devirdiler. Ardından 9 kişilik bu müzikal terör örgütünün kariyeri inanılmaz bir ivmeyle zirveye kadar çıktı. 2008 yılında dördüncü albümleri ‘All Hope Is Gone’ yayımlandığında gezegenin en büyük metal gruplarından biriydiler. Sadece ‘imaj farklılığıyla’ değerlendirilecek bir başarı değildi bu. Slipknot, sadece bir nu-metal grubu da değildi. Her grubun isteyip çok çok azının başarabildiği ‘kalıplar üstü’ bir müzik yapıyorlardı. 2010’da basçıları öldü, 2013’te kurucu kadrodan Joey Jordison (davulcu) kovuldu. “Grubun sonu mu geliyor?” soruları arasından, adeta cehennemin içinden çıkıp geldiler. ‘.5: The Gray Chapter’ sadece bu yılın değil, son yılların en iyi metal albümlerinden biri. Corey Taylor (vokalist), Jim Root (gitarist), Shawn Crahan (perküsyoncu/ana besteci) üçlüsü döktürüyor. “Metal seviyorum” diyenler ıskalamasınlar!

****SLASHWORLD ON FIREDik Hayd International
Tüm zamanların en iyi rock gitaristlerinden Slash’in adeta yeniden doğduğu projesi Velvet Revolver vokalist problemi yaşayıp 2008’de fişi çekince, şapkalı gitaristin kariyerinde nasıl ilerleyeceğini merak ediyorduk. 2010’da yayımladığı ve neredeyse dünyadaki tüm rockstar’ları bir araya getirdiği ilk gerçek solo albümüyle Slash muhteşem döndü sahalara. O albüm vesilesiyle tanıştığı Myles Kennedy (Alter Bridge) ile iyi bir uyum yakaladı ve sonraki albümü ‘Apocalyptic Love’da (2012) tüm vokalleri ona bıraktı. Sırada Slash’in üçüncü, bu ekibin (Tam adları ‘Slash featuring Myles Kennedy and The Conspirators’) ise toplamda ikinci albümü olan ‘World on Fire’ var. Açıkçası 17 şarkılık albümde muhteşem sıfatına layık tam 9-10 şarkı var. Bu, nereden bakarsanız bakın bir albümü efsane statüsüne taşımaya yeter ama albümde toplam 17 şarkı olunca odaklanma sorunu oluyor ve ivme düşüyor. Yine de yılın en iyi rock‘n’roll albümlerinden biri ‘World on Fire’.

***ATA DEMİRERALATURKAAvrupa Müzik / BKMÜnlü komedyen Ata Demirer’in kariyerini yakından takip edenler, gençliğinde gece kulüplerinde piyanist-şantör olarak çalıştığını ve İTÜ Devlet Konservatuvarı Türk Müziği Bölümü’nden mezun olduğunu bilirler. Her ne kadar ağırlıklı olarak oyunculuk kariyeriyle ön planda olsa da, Ata sesini de çok iyi kullanıyor. Bunu birçok rolünden de biliyoruz zaten. İlk olarak 2005 yılında ‘Makara’ adında, adı üstünde bir albüm yayımlamıştı. Ertesi yıl 4 yeni şarkı, 2 remiksli ‘Exit’ geldi. Şimdi ise, uzun ara verdiği şarkıcılık kariyerinde yeni bir durak var; alaturka şarkılar. Bu albüm, her şeyden önce Ata’nın sesini hakkıyla kullanabildiği bir proje olmasıyla dikkat çekiyor. Türk sanat müziği klasikleri arasından yapılan özenli bir seçimle, toplam 16 şarkı boyunca Ata, şarkıları adeta yaşayarak seslendiriyor. Ciddiye alınmış, emek verilmiş bir albüm. Tek şikâyetim, fazla ‘damar’ olması! 3 şarkı üst üste dinlerseniz, eliniz hemen ‘bir büyük’e uzanabilir...

Yazının Devamını Oku

Haftanın müzikleri

19 Ekim 2014

***LILY ALLENSHEEZUSRegal / Parlophone / EMI
2006’da çıkan ilk albümü ‘Alright, Still’ ile İngiltere’nin yeni pop fenomeni olmuştu Lily Allen. Doğrudan sözleri, keyifli nakaratları ve İngiliz aksanını vurgulayan vokal yapısı ile uzun süre dillerden düşmeyen şarkılara imza atmıştı. 2009’da gelen ikinci albümü ‘It’s Not Me, It’s You’ ile pop dünyasının şampiyonlar ligindeki yıldızlarından olmadığını, daha alternatif bir kulvarın yolcusu olduğunu ispatlamıştı. Sonra evlendi, çoluk çocuğa karıştı ve müziğe ara verdi. Kariyer değil, aile olma peşinde koştu. ‘Sheezus’ ise 5 yıllık aranın ardından geri dönüşünün meyvesi. Lily Allen’dan ne bekliyorsak, hepsi bu albümde var ama Lily bazı anlarda kafiye takıntısı yüzünden ilkokul tekerlemeleri gibi söylüyor şarkıları. Bu biraz kulağımı rahatsız ediyor açıkçası, ki kafiye benim için olmazsa olmazlardandır. Günümüzün pop trend’lerine girmeyen (girse de bunu dalga geçmek amacıyla kullanan) Lily, çok ‘günümüzden’, çok ‘doğrudan’, çok ‘samimi’ bir albümle daha iş başında.

****NEVKIYISIZ DENİZPasaj Müzik
Nevzat Doğansoy ya da bilinen adıyla Nev, kariyerinin beşinci albümünde bugüne kadarki en iyi işini ortaya koymuş. 2010 yılında çıkardığı bir önceki albümü ‘Bir Nev-i Alaturka’yı dinlerken Nev’in şahane bir işe imza attığını düşünmüş ve Türk sanat müziği eserlerini rock, tango, Latin ve rembetika tınılarıyla yorumlamasına şapka çıkarmıştım. 4 yıl sonra şimdi aynı üslubu kendi besteleri üzerinde de denemiş ve ortaya yine kaliteli bir iş çıkarmış. Tüm söz ve besteleri kendisine ait olan 13 şarkılık bu albümde Nev, her şeyden önce iyi bir sound bütünlüğü yakalamış. Üstelik çok zengin altyapıya rağmen... Birçok farklı enstrümanın kullanıldığı albümlerde sound bütünlüğü yakalamak zordur nitekim. Besteler de klişe değil, sıkmıyor, akıp giden cinsten. Alaturka ile popun Türkçe olarak en iyi harmanlandığı işlerden biri olmuş bu albüm. Üstelik o popun içine ara ara elektrogitar soloları da giriyor ve zaten zengin olan altyapı, ortaya iyice dolu bir müzikal kurgu çıkarmış oluyor. Klas iş...

**HALUK LEVENTDOSTANEDNK
Ülkenin rock müzik algısında önemli bir rolü var Levent’in. ‘90’lı yıllarda yaptığı şarkılarla bu ülkenin ‘yabancı müzik dinlemeyen’ ve sayıca çok büyük olan kitlelerini ‘distortion tonlu gitar’ müziği ile tanıştırmış olan isimlerdendi sonuçta. Çok büyük konserler verdi, ülkenin neredeyse her yerine rock müziği taşıdı. Bu açıdan bakınca hakkı ödenmez. Ama sonra özel hayatıyla ilgili haberlerle gündeme gelip durdu ve müzikal açıdan da eskisi kadar büyük hitler yapamadı. ‘Dostane’, onun 4 yıllık aradan sonra çıkardığı, toplamda 14’üncü stüdyo albümü. Söz ve müzikleri Burak Çetin, Ahmet Kaya, Murat Yılmaz Yıldırım, Birol Can, Tufan Acil, Akay Ertit, Emrah Aydoğdu ve Haluk Levent’in kendisine ait olan şarkıları Göktuğ Şenkal düzenlemiş. Açıkçası Haluk Levent uzun yıllardır misyonunu tamamlamış görünüyor. Evet, ‘Türkçe rock’ın bazı standartlarında onun imzası var ama çok daha yenilikçi işlere ihtiyacı var bu türün artık. Yine de ‘Yok Yok İstemiyorum’un müthiş şarkı sözlerine dikkat!

Yazının Devamını Oku

Haftanın müzikleri

14 Ekim 2014

****JUDAS PRIESTREDEEMER OF SOULSSony Music
Bugün heavy metal diye bir müzik türünden bahsediyorsak ve bu tür 30 yıldır milyonlarca insana ilham veriyorsa, Judas Priest’e çok şey borçluyuz. Heavy metal’in temelini atan oluşumlardan biri olan İngiliz grup, kariyerinin 17’nci albümüyle karşımızda şimdi. Birkaç yıl önce veda turnesi açıklayan, ardından kurucu kadrodan KK Downing’in (gitarist) ayrılmasıyla şok yaşayan, yerine genç gitarist Richie Faulkner’ı alarak yola devam etme kararı alan efsane grup, kaliteyi düşürmüyor. Bu, son yıllarda kulaklıklarımıza ulaşan en iyi heavy metal albümlerinden biri, sadece bu yılın en iyi heavy metal albümü değil yani. 63 yaşındaki vokalist Rob Halford hâlâ formda. 40 yıllık silah arkadaşı KK’nin yokluğunda Glenn Tipton yine döşemiş klasik, büyüleyici metal riflerini. Yeni ekürisi Richie Faulkner da ağabeylerinin yanında hiç sırıtmıyor, sanki yıllardır yanlarında. Priest’in 2014’te hâlâ ‘Sword of Damocles’ ve ‘Down in Flames’ gibi müthiş şarkılar yazabilmesi ne büyük lütuf. Kıymetini bilelim.

**UMAY UMAY & CEM ADRIANCAM HAVLİDokuz Sekiz Müzik
1994 ve ‘96’da yayımladığı ilk iki albümüyle alternatif müziğin en dikkat çekici isimlerinden biri olarak sivrilmişti Umay Umay. Müzik çalışmalarının yanı sıra; Kürtleri, eşcinselleri, devrimcileri ve Mardin’i anlattığı beş adet de kitabı vardı. 2002’deki ‘Ağzı Bozuk Aşk Mektubu’ albümünden beri ise müzik alanında sesi soluğu çıkmıyordu. Şimdi, son yılların dikkat çekici seslerinden Cem Adrian’la ortak bir albüm yaparak geri döndü. Bu aslında bir Cem Adrian albümü, bu neredeyse her saniyesinden belli oluyor. Zira Cem’in o artık alıştığımız ‘sürekli aynı kelimeyi tekrar etme üzerine’ kurulu beste yapısı bu albümün de temelinde duruyor. Arada Umay Umay, o tekrar eden kelimeleri seslendiriyor sadece, o kadar. Tamam, biraz abartılı bir yorum oldu ama anladınız ne demek istediğimi. Cem Adrian hayranları dışında pek kimseye öneremem bu albümü. Hem artık kaç yaşında insanların albümlerine ‘Cam Havli’ adını vermesi, ‘YaNNızlık’ adında şarkı yapması bir tek bana gülünç geliyor olamaz değil mi?

****EMMA SHAPPLINDUST OF A DANDYSony Music

Yazının Devamını Oku

Haftanın müzikleri

6 Ekim 2014

*****U2SONGS OF INNOCENCEIsland
U2, tarihin en büyük gruplarından biri artık. Fakat hâlen aktif oldukları için henüz The Beatles’ların, Pink Floyd’ların ‘dokunulmazlıklarını’ kazanamadılar. Üstelik frontman’leri Bono’nun ‘dünya liderleri ile içli dışlı’ olması köktenci bazı idealistleri aşırı derecede sinirlendirmeye devam ediyor ve onların yaydıkları sinerji sebebiyle U2 pek çokları tarafından ‘itici’ bulunuyor. Geçin. Hem müzikal nitelik hem kitlesel etki açısından U2’dan daha iyisi yok bugün. Ve size iyi bir haberim var: Hâlâ müthiş müzik yapıyorlar. Geçenlerde tanıtımı yapılan yeni Apple oyuncaklarıyla gün yüzüne çıkan bu yeni albüm de kanıtlarımdan biri. Yılın bence en iyi şarkısı olan ‘Cedarwood Road’u da içeren, toplam 11 şarkılık, müthiş bir pop albümü. Ama buradaki popu, U2 standartlarıyla düşünün. The Edge’in gitarlarından süzülen bir pop bu. Genelde hüzünlü, ara ara yüksek tansiyonlu, çokça sakin ve vakur. Kurulduğu günden beri kadrosunu değiştirmemiş bir grup, heykel gibi oturaklı. Ve hâlâ parlak!

**UMUT KAYAGÜN OLUR DEVRAN DÖNERPasaj Müzik
Türkçe rock’ın İzmirlilerinden Umut Kaya, ikinci albüm için 6 yıl bekledi. Bu onun adına büyük kayıp, bu kesin. Günümüz piyasa standartlarında artık neredeyse 3 ayda bir yeni klip çekmezsen ‘eskiyorsun’ ya, ondan diyorum. Yoksa hızlı üretim meraklısı değilim. Neyse, gelelim albüme... Açıkçası ilk albümde de arabesk bir anlayış hâkimdi ‘duygu’ anlamında, bu albümde de öyle. Açılış şarkısı ‘Canım Çok Yanıyor’ bir Bedük cover’ı gibi tınlıyor. “Acaba bu sefer farklı bir sound mu bekliyor beni albümde?” derken ikinci şarkıdan itibaren bir ‘Duman etkileşimleri silsilesi’ başlıyor yine. ‘Yegane Aşk’ta Kurban sound’u giriyor araya. Sözlerde zaten yeni bir şey yok, “Yanındakiler adamsa ben de namussuzum” falan diyen, kaybeden edebiyatına devam... ‘Hakkınız Yoktu’ ve ‘Balad’ son zamanlarda duyduğum en kötü şarkılardan. ‘Tilki’ ve ‘Son’daki kıvamı devam ettirmesi lazım Umut’un. He bir de, şu ‘takım elbiseli rock’çı’ formatı bitsin artık ya.

***ESİN İRİSYİNE MAVİSony Music / Columbia

Yazının Devamını Oku